Şimâlden gelen arslan

1950’de tüyleri uzamaya başladı kurdun. 1960’da izinsiz uzamış olan yeleleri tekrar tıraş edildi. 1980 hakeza… 1997’de de… 15 Temmuz 2016’da kurt, zincirlerini kırdı ve ikide bir tıraş edilmekten kurtulmuş oldu. O şanlı geceden sonra tüyleri uzamaya başladı. Hâlâ uzamaya devam ediyor. Bundan böyle eski kimliğine kavuşan kurdu tekrar zincire bağlamaya, ne ayının, ne domuzun, ne horozun, ne de başkasının gücü yetmiyor, yetmez!

“YEHUDA’da (Tel Aviv) bildirin ve Yeruşelim’de (Kudüs) işittirin ve deyin! Memlekette boru çalın, yüksek sesle bağırın. Ve deyin ki, ‘Toplanın da duvarlı şehirlere girelim’. Siyon’a doğru bayrak kaldırın, kaçıp sığının, durmayın. Çünkü Ben, şimâlden (kuzeyden) üzerinize büyük belâ ve kırgın (katliam) getireceğim. İşte arslan, sık ormanından çıktı. Ve milletleri helâk eden (cengâver) yola düştü. Şehirlerin harap olsun ve onlarda oturan kalmasın diye senin diyârını viran etmek için yerinden çıktı.” (Tevrat Yeremye Bab 4, Paragraf 3)
***

Hikâyeyi bilirsiniz, vaktiyle ormanları titreten arslan, merttir ve azimlidir. Bir zamanlar bütün hayvanların kralı o idi. Hayvan âleminin kurtuluşu, ona olan teslimiyetteydi. Fakat tilki haset etti ve arslandan tahtını istedi. Cibilliyeti kurnazlık ve hilekâr olduğu için plânlar yaptı. Bu plânları uygularken bütün marifetini ortaya koymuş ve arslana en büyük tuzağı kurmuştu. Arslan asla gâfil değildi. Tuzaktan kurtulmak için ruhsatı kullanabilirdi. Ancak “Ahlâkımı değiştirmektense, mertçe canımı fedâ etmem daha evlâdır!” dedi ve o yolda can verdi.

Âlemdeki güç boşluğundan istifade eden tilki, arslanın tahtına oturup kendi saltanatını kurdu. Uzun zaman hile, yalan ve zorbalıkla hükmünü sürdü. Bütün hayvanlar, tilkinin zulmünden dolayı isyana teşebbüs ettiler. Ancak tilkinin kurnazlığının üstesinden gelemiyorlardı. Bu nedenle başkaldırılarında bir türlü başarılı olamadılar. Tâ ki, hem hileden, hem mertlikten anlayan “kurt” gelinceye kadar…

Kurt hem arslana acıdı, hem tilkinin tuzaklarına karşılık taktik geliştirerek (kurt kapanı/hilâl taktiği) hilekârı koltuğundan düşürdü. Böylece kurt sayesinde uzunca bir dönem hayvanlar tekrar ve derin derin nefes alabildiler. Huzur, hayvanlar âlemini sardı. Yalnız tilki bunu bir türlü sindirememişti içine ve intikam için gün sayıyordu. Saydığı gün sona erdi ve derken kurt yenildi. Ve tekrar meydan tilkinin oldu. Tilki ve çakallar iyi anlaşıp zalimce uzun süre hüküm sürdüler. Tâ ki arslan, yeniden meydana çıkana kadar...
***
Arslanların tarihi

Arslanların Efendisi Resûlullah (sav)... 314 Bedir arslanı... Allah’ın Arslanı Hazreti Ali (kv)… Kısaca Asr-ı Saâdet ve Hulefâ-i Râşidîn dönemi, “Arslanlar Dönemi”dir. Allah’ın Arslanı’nın Oğulları ise “İki Arslan” olup, biri Hazreti Hasan, biri Hazreti Hüseyin’dir. İki Arslanın devrinde Muaviye bin Ebu Sufyan, Hazreti Hasan’a söz verir idareyi “saltanat” yapmayacağına. Yani Halîfelik babadan oğula geçmeyecektir. Fakat sözünde durmaz. Onun oğlu (tilki) Yezid, Hazreti Hüseyin’e tuzak kurar ve “İki Arslanın İkincisi” Hazreti Hüseyin şehit olur.

Akabinde tilkinin saltanatı 100 yıl sürdü. Emevîlerin ordusu, arslanlar dolusu olduğu için (sahabe, tâbiîn, teb-i tâbiîn) nice fetihler yaptı. Onların peşi sıra iktidar olan Abbasîler, Ehl-i Beyt ve Arslanların torunlarıydı. Emevîlerin elinden, “Halîfelik hakkımız!” dediler ve haklarını aldılar. Lâkin onların devrinde de arslan azaldı, çakallar ve tilkiler çoğaldı. Tâ ki Türkler (kurtlar) İslâm’la müşerref oluncaya kadar… Abbasîler, valilik ve generallik gibi önemli makamları kurtlara da verdiler. İslâm Devleti’ni çakallara bırakmamak için kurtlar, yönetime sahip çıkmaya niyetlendiler. Lâkin Halîfelik, Arslan torunlarındaydı hâlâ. Derken Arslanlardan çıktı ve Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi ile el değiştirdi.
Osmanlılar, Kutsal Emanetlerle beraber Halîfelik makâmını da aldılar. 1517’den sonra Halîfelik kurtların elindeydi artık. Tâ ki Osmanlı’nın son zamanlarına, çakalların serbestçe dolaştığı, kurtların dansının yapıldığı döneme kadar… İşte bu dönemde, dünya sahnesinde üç oyuncu peyda oldu: Domuz, horoz ve ayı…

Birinci Cihan Harbi’nde domuzlardan Krallık ve Birleşik Devletler, horoz Mösyö ve kuzeyden gelen ayı bir olup, kurdu öldürmeye çalıştılar. Kurdun son çırpınışı, Millî Mücadele’yle yapıldı. Lozan Antlaşması’nda kurdun yaşama hakkı iki şarta bağlandı: Biri zincire bağlanmak, ikincisi de tüylerinin tıraş edilmesi... Çarnaçar, bu şartlar kabul edildi.

Tüysüz kalan kurt, görünüşte hiç de gerçek kurda benzemez oldu. Pespembe cildi yüzünden eski heybeti kalmadı. Onu soğuktan, sıcaktan ve darbelerden koruyacak postu da yoktu artık.

1950’de tüyleri uzamaya başladı kurdun. 1960’da izinsiz uzamış olan yeleleri tekrar tıraş edildi. 1980 hakeza… 1997’de de… 15 Temmuz 2016’da kurt, zincirlerini kırdı ve ikide bir tıraş edilmekten kurtulmuş oldu. O şanlı geceden sonra tüyleri uzamaya başladı. Hâlâ uzamaya devam ediyor. Bundan böyle eski kimliğine kavuşan kurdu tekrar zincire bağlamaya, ne ayının, ne domuzun, ne horozun, ne de başkasının gücü yetmiyor, yetmez! Çünkü kurt, savaşçı olduğu kadar siyasetçidir de. Şimdilerde denge politikası ile vakit kazanmaya çalışmakta post daha gür çıksın diye.

Lâkin bir durum var. Tevrat pasajlarına göre kuzeyden arslan gelecek ve İsrail’in işi bitirecek. Peki, ne zaman? Acaba Devletimiz Pençe Operasyonları ile mesaj mı veriyor? Şimdi Devletimiz, kurt postunu çıkarıp aslan postu mu giymeye başladı? Yoksa başlayacak mı? TSK hem kurt, hem aslan dolu. Şükür, içinde tilki/çakal pek kalmadı! Çok yakın bir zamanda Arslanların torunları yeniden dönecek ve Arslanların hükmü, Asr-ı Saâdet’teki yönetimi hâkim kılacak.

Ezelî huyudur, arslan tavizsiz ve tek istikamette kükreyerek hareket eder. Bu yakınlarda Devletimiz, “denge siyaseti”ni (NATO, AB, Şanghay vs.) güdüyor gibi. Bu durum, “Arslanın dönüşü”ne bağlı olarak tek yanlı Batıcılığın bırakılacağı anlamına mı geliyor?

Çok mu ileri gittik düşüncelerimizde?
Gnostikler/Yahudiler ise tilki ruhludur. Meselâ Firavunların Set’i çakal başlıdır. Yahudiler tilki ahlâklıdırlar. Hem zayıf, hem korkak, ancak kurnaz ve hilekâr… Bu kavme ilk darbe, Medine’deki Hendek Savaşı’nda ihanet ettikleri için vuruldu. Bu nedenle bir günde 800 Yahudi kellesi kesildi. Kesen de Arslanlardan Hazreti Ali idi.

İslâm tarihinde kötü bir örnek de Abdullah İbn Sebe… Bu adam Yahudi dönmesi olup Müslümanlara pek çok tuzak kurmuşluğuyla ünlüdür. İslâm ve Türk düşmanı Yahudi tilkisi bu işi yalnız yapmadı. Çakal sürüsü olan münâfıklar, bozuk ahlâkları ve ikiyüzlü amelleriyle onlara destek oldular. Geçen bunca süreçte Arslanlar, içimizde hiç eksik kalmadılar. Çöl Arslanı Ömer Muhtar, Kafkas Arslanı Şeyh Şamil gibi… Ama ümmetin idaresi, bin yıldan fazladır kurtlardaydı. Arslanlar, çakallara karşı yalnız çıkmaktan kaçınmazlar. Siyaseti değil, cihadı tercih ederler. Kurtlar sürü hâlinde hareket eder; disiplin ve lidere itaat, en önemli vasıflarındandır.
Bu arada, tarikatlar da kurt ruhludur. Ama yakın devirde ve günümüzde bunların aralarında çakala dönüşen çok olmuştur. Tam anlamıyla aralarına tilkinin girmesine müsaade edince bozuldular.

Ümmet-i Muhammed (sav), artık kurdun hâkimiyetinden ziyâde Arslan’ın dönüşünü dört gözle bekliyor. Beklenen Arslan, nereden ve ne zaman çıkacak, bilmiyoruz. Ama kurdun asıl kurtuluşu, Arslan’a olan sadâkatindedir. Ve aynı şekilde kurt aklı, Arslan ise gönlü temsil eder. Devlet vücûdunun salâhiyeti, aklın gönle teslim olmasındadır.