Şeytanı ötekileştirme!

Şeytanı ötekileştirmemek lâzım. Bütün o süslü günahlar, şatafatlı haramlar, kalp kuşatan haram aşklar, hak edilmemiş nimetler, şişe şişe içkiler, âlemler, zevkler ve hırslar, hepsi şeytanla bir. Şeytan bataklığı gül bahçesi gösterebilir, bu konuda oldukça beceriklidir. Fakat insan besmeleyle ve salih niyetle adım attığında, o gül bahçesinin kenarından köşesinden yükselen bataklık kokusunu duyar ve hakikî gülistanlara rota çevirir.

ŞEYTANIN rengârenk, parıltılı, davetkâr, tezyin edilmiş, şatafatlı, canlı bir görüntüsü olduğunu biliyor muydun?

Hani filmlerde, kitaplarda ve sohbetlerde varsaydığın o çirkin, itici, kötülüğü andıran betimlemesi ve kötülüğün yüz bulmuş hâliyle zihninde beliren şeytan silueti var ya, insana görünürken tam tersinde bir güzelliği vaat eder.

Şeytan özünde tüm bu muhayyileleri aşan bir göz yakıcılıkta, bütün çirkinliğiyle var olabilir. Fakat nefse çelme taktığı anlarda çeşitli renklere ve göz alıcı şenliklerin karakterine bürünmüş olacaktır.

Şeytanı çirkin görebilmek de ancak ibadet ve zikirle mümkün olabilir.

Bir özlem vardır insanın içinde. Kalp gözü açıklığı… Bu herkesçe şöyle kabul görür. Bir insanın kalp gözü açıldığında, bütün manevî güzellikleri ve sırlı, gizli anlamları görecek bir yol açılır önünde.

Evet, belki de bu böyledir. Bu, insanı elbette maneviyatın kararlı istikametinde sabit kılar. Belki bu görme eylemiyle insan, keşfedilmemiş anlamları bulur ve onları ömrüne giydirir. Fakat kalp gözünün açılması bundan da fazlası olsa gerek. İnsan sadece güzeli görmekle insan kalamaz. Aslında çok daha elzem olanı, çirkini çirkin olarak görebilmektir.

Şeytanın cismanî varlığını çirkin ve karanlık sıfatlarla kavrayan nice insan, onun renge ve şekle bürünmüş aldatıcılığında sahte güzellikleri var sanmaktan kurtulamıyor.

Meselâ para ve zenginlik… İşte bu, sıklıkla şeytanın insana güzel göründüğü mâkâmlardan biridir. Şeytan tam burada insanın en sevdiği renktir, en özlem duyduğu hayatın kokusu ve bu uğurda yapılabilecek sahtekârlıklar için cesaret verici bir gizli güçtür. Hak edilmemişe, sahip olunmayana el uzattıracak bir parıltıdır şeytan. Tüm hakikî çirkinliğinin üzerine yaldızlı parıltılar serpilmiş bir hazinenin göz alıcılığıyla karşında durur. Şeytan gafletteki insana hiç öyle gerçek suretiyle görünmez. Cenneti arayan ve ona ulaşmada bütün gereklilikleri yerine getirmeye çalışan insan, onun bu fâni âlemdeki sahte ışıltısını cennet zanneder.

Bazen bir gece âlemidir şeytan. Normalde insanların aşırıya kaçtığı, haram zevklerle ruhunu kirlettiği tüm bu meclisleri, rengârenk ve saadetli bir hayat formatında sunar şeytan. İnsanı yine ve yine aldatır.

Ne kadar insanı insanlıktan çıkaran çirkinlik varsa, şeytanın göz oyunlarıyla çekici hâle gelir. Bu aldanmışlık ömür boyu sürecek bir gafletin kapısını aralar. Bütün haramlar, ziyanlar ve günahlar, sanki hayatın en tatlı meyveleriymiş gibi kalbe yerleşir. Bunlara baktıkça ve temas ettikçe yaşadığını zanneden gafil insan, hepsinin birer şeytan görüntüsü olduğunu anlayamaz. Çünkü zihnindeki şeytan, çirkin, soğuk, ateşten ve katı bir cisimdir. Fakat tüm bu haramlar renkli, aydınlık ve baş döndürücü bir parıltıdadır. Günah ile şeytanı bir göremeyen ruh, günahları ve haramları aklar zihninde…

Bazen şeytan bir içkidir. Tüm dertleri unutturacak, aklın zorunlu düşünce eylemlerini durduracak ve insana devasa bir cüret katacak bir bardak içkidir şeytan. Kendi aciz ve çirkin varlığını kamufle eder. Tatlı, akıl mayıştıran, rahatlatan ve dinginleştiren bir surete bürünür. Öyle görünür. İnsan, onu bir bardak içecek zanneder. O bir bardak şeytandır.

Haram aşklar da böyledir. İnsana helâl olmayan sevgiler, şeytanın kadın ve erkeği aşka benzettiği bir aldatmacadır. Kalp titreten, tutkuya benzeyen ve insanın tüm varlığını kuşatan aşk duygusu, ne zaman ki insana sınırları aştıracak ve haram bir hayata geçişini sağlayacak şartlara erişirse orada sevilen ve tutkuyla anılan, bir kadın ya da bir erkek değil, şeytandır.

Şeytan önündeki nimetin şekline bürünmez de bir başkasının sahip olduklarında göz alıcı bir görünüm sergiler. Sen bir mal, para ya da mâkâm görürsün, ona erişmek için çabalarsın, seni bu süslü bataklığa çağıran şeytandır. Fakat şeytanın kamuflaj mahareti yine devrededir.

Şeytan bir bataklıktır, doğru. Fakat yanlış olan şu ki, şeytan bataklık olarak zuhur etmez. Bataklığa gül suyu döker, üzerine manzara çizer, seni öyle davet eder.

Şeytanı ötekileştirmemek lâzım. Bütün o süslü günahlar, şatafatlı haramlar, kalp kuşatan haram aşklar, hak edilmemiş nimetler, şişe şişe içkiler, âlemler, zevkler ve hırslar, hepsi şeytanla bir. Şeytan bataklığı gül bahçesi gösterebilir, bu konuda oldukça beceriklidir. Fakat insan besmeleyle ve salih niyetle adım attığında, o gül bahçesinin kenarından köşesinden yükselen bataklık kokusunu duyar ve hakikî gülistanlara rota çevirir.