Sevgimiz de ihtiyarlar mı?

Demem o ki, sevgi ihtiyarlamaz, ihtiyarlayan bedendir. Sevgi, bedene gençlik veren iksirdir; gizli bir hazine, kalplerin kilidini açan şifre, Yaratan’ın bahşettiği en büyük ikramdır.

DÜŞÜNDÜM de, her şey zamanla yıpranıp eskiyor, yok oluyor. Acaba sevgimiz de zamanla eskir ve ihtiyarlar mı? Ellerimiz yıpranır, yüzümüz yıpranır, belimiz bükülür, her şey zamanla yaşlanır, her şey yaş aldıkça ihtiyarlar, söner, çöker… Peki, ya sevgi? Sevgimiz de zamanla ihtiyarlar mı?

Ruhumuz sevgiyi nasıl hisseder? Mesafeler ötesi kalpler nasıl anlaşır? Erenler, yârenler, birbirini Allah için sevenler neden bütün sevgilerin üstünde ruh dili ile hâlleşir? Sevgi ruhun, kalbin merkezinde olduğu hâlde nefsin bile neden hoşuna gider? Hâlbuki nefis ile ruh farklı şeyleri sever; ama “sevgi” söz konusu olunca, akan sular durur, nefis de, ruh da, kalp de can bulur.

Sevgi, ruhun âb-ı hayatı, nefsin en sevdiği karargâhı, insanın manevî gıdasıdır. Yûnus’tan, Mevlâna’dan Arvasî’ye, Şah-ı Nakşibendî’ye kadar bütün gönül ehli, sevginin künhüne ermiş, Allah sevgisi ile dünyayı aydınlatmış gönüller olarak dünya köprüsünden huzurla geçmiştir. 

Sevgi nedir ki? Kaç çeşittir? Bir kalbe kaç sevgi sığar?

İki Cihan Güneşi geldi aklıma… Hani Peygamber Efendimiz (sav), Hazreti Ali’ye (ra) “Ya Ali, Allah’ı seviyor musun?” diye sormuştu da Hazreti Ali (ra) şöyle cevap vermişti: “Evet, Ya Resûlullah!”

-Peki, Beni seviyor musun?

-Evet, Ya Resûlullah!

-Peki, eşini ve çocuklarını seviyor musun?

-Evet, Ya Resûlullah!

-Ya Ali, bu kadar sevgiyi bir kalbe nasıl sığdırıyorsun?

Hazreti Ali, bu beklemediği soru karşısında şaşırmış ve cevap verememişti. Hazreti Fatıma Annemize (ra) bu soruyu aktarınca, Hazreti Fatma tebessüm etmiş ve şöyle demişti: “Ya Ali, Babama git ve de ki, ‘Kişi Allah’ı (cc) aklıyla ve ruhuyla sever. Peygamberimizi (sav) kalbiyle sever. Eşini nefsiyle sever. Çocuklarını ise şefkatiyle sever.”

Hazreti Ali, aldığı bu cevap karşısında memnun olur ve hemen Efendimizin (sav) yanına gelir. Hz. Fatıma annemizden öğrendiklerini efendimize anlatır. Efendimiz cevabı alınca tebessüm eder ve “Ya Ali! Bu bana getirdiğin gül, nübüvvet ağacından koparılmıştır” buyururlar.

Hülâsa, bir kalbe çok sevgi sığar; sevdikçe sevginin dozu artar, manevî iklimden hayata yayılır güzel rayihalar.

Sevgi bekleyen, sirke gibi, zaman geçtikçe kaliteli olur, demini alan çay gibi demlenir, kıvama gelir. Toy, havai, uçuk kaçık değil,  ayakları yere basan bir hâl alır. Sevgiler ihtiyarlamaz, sevgi hep gençliğin zirvesindedir; seven kalp kadardır sevginin kudreti, kalp sevmeyi biliyorsa, yüz yaşında da olsa kuvvetlidir o sevgi. Ama sevmeyi bilemeyen bir kalp, hep yorgundur.

“Sevgi” ihtiyarlamaz. Sevdikçe çoğalır, sevdikçe güçlenir, sevdikçe gençleşir... Evlat sevgisi, ana sevgisi, eş sevgisi, “vatan sevgisi”, hele hele “Allah sevgisi”, sevdikçe güç verir, canlanır. Sevdikçe yaşam tat verir.

Anne yaşlanır ama evladına beslediği sevgi gönlünde katmerlenir, eşler yıllar geçtikçe birbirine aşina olur, sevgiler demini bulur. İnsan büyüdükçe, yaşadıkça anlar vatan sevgisi ne demek. Demem o ki, sevgi ihtiyarlamaz. Sevmek, hep genç olmak demek. Sevginin membaı ruhtur; ruh ölmez, yaşlanmaz, ihtiyarlamaz. O yüzden belki, sevgi yok olmaz, ihtiyarlamaz.

Vefasızlık gördüğünde belki yıkılır, belki sükût-u hayâle uğrayınca tükenir ama zaman sevgiyi yenemez, yok edemez. Onu bir tek vefasızlık yok edebilir.  Yani “sevgi” zamana yenik düşmez, bazen hak etmeyene verilince sevilen tarafından yok edilip yıkılabilir. Ama elimiz, yüzümüz, bedenimiz gibi yıllar geçtikçe ihtiyar olmaz. Hep diri kalır. Sevgiyi seven sular, sevilen budar. Sevgi bedenin değil, ruhun kalbinde kök salar. Hülâsa, kalbiniz çatlarcasına sevin! Sevgi bütün ruhun yaralarını, çatlaklarını sarar.

Sevmek bütün kalp kapılarını açar, dünyayı yaşanır kılar. Kışa, rüzgâra set olur, kalpleri sımsıcak kılar. İhtiyarlamaz, eskimez; sevdikçe yürek genişler, sevdikçe güne güneş değer. Sevdikçe acılar diner, sevdikçe dünyanız genişler. Dallar meyveye durur, bütün kir batakları kurur, salınamaz kin ve öfke kalbinizde, ruhunuz kıyama durur.

Demem o ki, sevgi ihtiyarlamaz, ihtiyarlayan bedendir. Sevgi, bedene gençlik veren iksirdir; gizli bir hazine, kalplerin kilidini açan şifre, Yaratan’ın bahşettiği en büyük ikramdır. Harama sevgi olursa bitmeyen azap, helâle duyulan sevgi ise iki cihan için kazanç.

Taşa toprağa, vatana, ana babaya, eşe arkadaşa, dosta evlada, komşuya… Sevgi demiri eritir, tarlada başak bitirir, gökteki güneşi evine getirir. Sevgi kalbin gıdası, ruhun mayası, aklın ziyasıdır.