Serzeniş

Seni inciten, rengini değiştiren insan ırkının savaşsız, sömürüsüz ve din, dil, ırk farkı gözetmeksizin hoşgörü ve barış içinde yaşaması dileğiyle, sevgiyle dön dünya!

SELÂM sevgili dünya, nasılsın? Neler yapıyorsun? Nasıl geçiyor günlerin? Üzerinde ikâmet eden, seni paylaşamayan sakinlerine dair hayâllerin, plânların var mı? Geçici menfaatlerinin cazibesine kapılıp sana tutkuyla bağlanan, senin uğruna çarpışan, çatışan maddeperestleri izledikçe gurur mu, yoksa utanç mı duyuyorsun?

Varoluşunun ilk evrelerinde toprağını sulayan Habil’in kanı mı? Kabil’in elinde tuttuğu kötülüğün ipleri mi asırlardır üzerinde yaşananların müsebbibi? Yıkımlar, cana kıymalar, aldatmalar, yoksunluklar, öfke, hırs vesaire… Geçmişten bugüne taşıdığın izler mi insanlığı böyle hoyratça sağa sola savuran?

Birbirimizin üzerinde hükümsüz üstünlükler kurmayı, varlık üzerinden kavgaya tutuşmayı, egolarımızı patlatırcasına ölüme meydan okumayı sen mi fısıldadın kulağımıza, yoksa biz mi senin kulağına fısıldıyoruz? Yüzyıllardır bağrında konuk ettin bizleri, her gün yüzlerce, binlerce canlıya kucak açtın ve vakti geleni uğurladın. Sen hiç şaşmadın, şaşırmadın, kendi ekseninden dışarı çıkmadın. Yazı kışı atlamadın, geceyi gündüzü karıştırmadın, sana verilen yükümlükleri harfiyen yerine getirdin. Mekân oldun, yurt oldun cümle mahlûkata. Fakat biz senden şikâyetçiyiz dünya!

Senin en büyük ayıbın ya da kanayan yaran şu ki, -nasıl kabul buyurursun bilmem, sana kalmış, ister “Bu benim ayıbım” dersin, istersen “Kanayan yaram”, biz her türlü faturayı sana keseceğiz- sen zalimsin dünya! Senin zembereğine kurulmuş tahtlar ki o tahtlardan hiç inmeyeceğini zanneden, kana/toprağa doymayan, insanın sarı saçlısına, mavi gözlüne değer veren şahsiyetsiz şahsiyetlerden yanasın. Mazluma, kadına, sabiye, suçu günahı olmayan insanlara ateşten gömlek diken ve en savunmasız zamanlarında ustaca üzerlerine geçiren, terzi kılıklı şeytanlara sitem edecek değiliz herhâlde. Menfaatçisin dünya!

Evet, sevgili dünya, bir yanın sefahat ile israf, bir yanın işgal ve açlık. Biz paylaşamadık seni. Üzerindeki bizlere bahşedilmiş nimetleri pay etmeyince çok olacağımızı sandık. Uygarlığı ve medeniyeti dilimizden düşürmediğimiz bu çağda savaşa, adaletsizliğe, açlığa karşı koyamadık. Fakat bu ahval senin gelişmene engel bir durum teşkil etmiyor; biz insanlığımızdan verdikçe sen gelişiyor ve büyüyorsun. Bilimde, teknolojide hayli yol kat ettik. İnsanlık adına büyük adımlar attık. Adımlarımız büyüdükçe dillerimiz lâl, gözlerimiz âmâ, kulaklarımız işitmez oldu.

Vicdan eleğinin incecik deliklerinden kâinattaki hiçliğini idrak edenler geçti de, beyliğinden geçemeyen tortular azalttı insanlığın nüfusunu. Hâl böyle olunca, küçücük bedenlerde insanlığın can çekişerek yok oluşunu izlemek düştü bizlere. Hainsin dünya!

Maddî saltanatlarını payidar kılma gayretinde olan sömürgeci zihniyetin golf sahalarını sulamak için kullandıkları su miktarının, kemikleri sayılan, açlıktan başını kaldıramayan, üzerine konan sineği kovmaya mecali olmayan çocukların su problemini büyük oranda çözebileceğini biliyor musun dünya? İnsan hakları diye olur olmadık yerlerde dem vuran sözde medenî ülkelerin bu duruma sessiz kalışına ne demeli?

Seni geliştirme noktasında dur durak bilmeyen insanoğlunun hedefi, ellerindeki imkânları ve teknolojiyi açlığı önlemek, dünya üzerinde barışı sağlamaktan gayrı, daha çok savaş alanı açmak, hırsı, acıyı, kini taşıyan silahlara yatırım yapmak oldu.

Aslında sitemim sana değil, egosunu, kibrini, doyumsuzluğunu yenemeyen, hilkatinin mânâsına varamayan insan ırkına. Biz kirli yüreklerimizi temizlemedikçe, cürmümüzü sana yüklemeye devam edeceğiz elbette.

Bilmedi, bilmek istemedi üzerinde yaşanılan kötülüklerin altına “den-den” çizen, dünyevî ihtiraslarına yenik düşen güruh. Senin atmosferinde kanat çırpan göçmen kuşlar olduğunu da… Üzerinde yaşanan hiçbir saltanat, hiçbir esaret sonsuz olmadı; biri geldi, diğeri gitti. Gün gelecek, bu kahir ekseriyet de tasını tarağını toplayacak insanlık tarihi külliyatından. Her ne kadar seni yalancılık, zalimlik ve çıkarcılıkla itham etsek de biliriz bu zulüm çarkının insan eliyle döndüğünü. İyiliği uyandırmaya çalışan, son nefesini vermek üzere olan insanlığı hayata döndürmek için gayret sarf eden güzel insanların hatırına döndüğünü de biliriz.

Seni inciten, rengini değiştiren insan ırkının savaşsız, sömürüsüz ve din, dil, ırk farkı gözetmeksizin hoşgörü ve barış içinde yaşaması dileğiyle, sevgiyle dön dünya!