Serbest Fırka ve Cumhuriyet tarihinin ikinci çok partili seçimi

CHF’ye karşı olumlu olmayanlar ve SCF’ye oy vereceği anlaşılanlar, nüfus kayıtlarını çıkartmakta zorluklarla karşılaşırlar. SCF adayları tutuklanma tehditleriyle karşı karşıya kalırlar. İstanbul’da belediye seçiminin başlamış olduğu semtlerde bulunan bütün sandıkların başlarında Serbest Cumhuriyet Fırkası adaylarını içeren listeler polis veya karşı parti adamları tarafından yırtılır. Seçim encümeni huzuruna çıkanlar, “Hangi partiye rey vereceksiniz?” sorusuna maruz kalırlar. “Serbest Fırka’ya rey vereceğim” diyenlere, “Defterde ismin yok, atamazsın” denilir.

CUMHURİYET tarihinin ikinci çok partili seçimi, 1930 yılının Aralık ayı ortasında yapılan yerel seçimlerdir. Aynı yılın Ağustos ayında kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası, Cumhurbaşkanı Atatürk’ün bizzat himaye ve talimatıyla kurulduğu için alternatif bir parti olarak hızla yapılan yerel seçimlere sokulmuştur. Bu acelede, yapılan yeni siyâsî hamlenin sonuçlarını hemen görme duygusunun yattığı da anlaşılmaktadır.

Seçim sath-ı mâilinde yaşananlar

Ne var ki, “saraydaki hesap, siyaset arenasına uymamış”, SCF’nin sahaya inmesinden itibaren devlet katında bu partiye olan bakış birden değişmiştir. Yapılacak yerel seçimlerde SCF’nin çok büyük bir başarı sağlayacağı hemen anlaşılmıştır. Bunun ardından derhâl düğmeye basılır ve “karşı devrim süreci” işletilir.

Ahmet Demirel’in naklettiğine göre, bu anlamda ilk icraat Atatürk’ten gelir. Cumhuriyet gazetesinin başyazarı Yunus Nadi, 9 Eylül’de Mustafa Kemal Paşa’ya bir açık mektup yayınlar. Mustafa Kemal Paşa da iki fırka arasındaki tarafsızlığını bozarak, açık bir biçimde CHF’den yana tavır koyar ve 10 Eylül tarihli Cumhuriyet’te bu mektubu şu ifadelerle cevaplar:

“Ben CHF’nın umûmî reisiyim. CHF, Anadolu’ya ilk ayak bastığım andan itibaren teşekkül edip benimle çalışan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin mevludidir. Bu teşekküle tarihen bağlıyım. Bu bağı çözmek için hiçbir sebep ve icap yoktur, olamaz.” (Demirel, 2013:109)

SCF’nin kurucularından Ahmet Ağaoğlu’nun ‘Serbest Fırka Anıları’nda olayın başka boyutu yer alır: “O gece Çankaya’ya, Gazi’ye çağırıldım. Sofrada Recep Peker liberalizm etrafında bir münakaşa açarak, Serbest Fırkadakilere ‘bozguncu’ dedi. Şiddetle cevap verdim ve Gazi’nin teşebbüsü ile kurulmuş olan bir fırkaya nasıl ‘bozguncu’ denildiğine hayret ettiğimi söyledim. Gazi karışmadı.” (Aktaran: Koçak, 2013:255)

Bundan sonra bazı vilâyetlerde bazı garip olaylar olur ve SCF ülkeye irtica getiren bir odak olmakla suçlanmaya başlar. Bir ay önce Atatürk tarafından kurdurulan parti, bir anda irtica odağı hâline gelivermiştir(!). “Balıkesirli bir esnafın fes stoku yapılması için İstanbul’a çektiği telgraf ele geçmiştir(!). Atatürk, telgraf kendisine gösterildiğinde âdeta memnun olmuştu: ‘Demek ki henüz inkılâbımız yerleşememiş. Tam zamanında yaraya neşter vurmuşuz. Şimdi bundan yararlanmalıyız.’” (Kılıç-Turgut, 2010:571)

Sonraki dönemin Dâhiliye Nâzırlarından Hilmi Uran, SCF’nin “körpe inkılâbı tehlikeye attığını” iddia etmektedir: “Cumhuriyet Halk Fırkası ile yeni kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası programları arasında esaslı bir fark yoktu. Bu hava içinde parti hemen belediye seçimlerine katılmakla kendisini bütün bir hoşnutsuzlar zümresinin temsilcisi mevkiine sokmuş oldu. Hattâ halk tabakalarının rûhuna henüz sinmemiş olan körpe inkılâp hamlelerimizi de bu sûretle tehlikeye koymuş bulundu.” (Uran, 2007:193)

Bir süre sonra basın bayrağı devralır ve SCF’ye karşı yürütülen linç kampanyasında saf tutar. Atatürk’ün yakın arkadaşı Falih Rıfkı Atay bunlardan biridir. İlk günlerde sadece bir tenkit ve murakabe görevi yapmak için yeni fırkayı kurmuş olanlar, memleketin her köşesinden bu umûmî alâkayı görünce hemen ilk seçimde Meclis’i ele geçirmeyi gözlerine kestirdiler. (Atay, 1998:465)

Milliyet gazetesinin sahibi Ali Naci Karacan ise faşizmi tercih etme pahasına SCF’ye karşı olduklarını ilân eder: “Basın şöyle düşünüyordu: Yaptığımız inkılâbı korumak ve yerleştirmek için daha elli sene süngü ile bekçilik etmek gerekirse, ederiz Fethi Bey! Buna faşizm diyorsanız, biz faşizm istiyoruz Fethi Bey!” (Karacan-Tanju, 1986:61)

Dolayısıyla Serbest Cumhuriyet Fırkası, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere bütün devlet aygıtının muhalefetine karşı bir seçime girmek zorunda kalmıştır.

Halkın kitleler hâlinde muhalif fırkaya yönelme sebebini kendi kusurlarında aramak yerine Serbest Fırka’da aramak, Cumhuriyet Halk Fırkalılara daha kolay bir tarz olarak gelmişti.

Fethi Bey’in, partisinin kurmaylarıyla Eylül ayında düzenlediği İzmir gezisi, bu partinin siyâsî hayatında bir milât teşkil eder. İdeolojik olarak Halk Fırkası’na en yakın olması gereken İzmir ilinde Serbest Fırka’ya karşı gösterilen tarihî ilgi, aynı zamanda siyaset tarihimizin de önemli hâdiselerindendir.

Fethi Bey’in İzmir gezisi, Ağaoğlu Ahmet Bey’in hâtıralarında çok çarpıcı bir dille anlatılır. Tek Parti’nin yayın organı Cumhuriyet gazetesinin hâdiseyi veriş tarzı dahi ziyaretin hangi atmosferde geçtiğinin ipuçlarını verir: “Sandalla gelip vapura atlayanlar Fethi Bey’e sarılıyorlardı. Birçokları ağlıyordu. Rıhtımda, üzerine vuku bulan ilk tehacümle (üşüşmede) Fethi Bey’in ceketi yırtıldı. Bu esnada denize düşenler, ezilenler ve çiğnenenler oldu. Davullar, zurnalar çalınıyordu. Kalabalık arasından müşkülâtla (güçlükle) çıkarılan Fethi Bey, hazırlanan süslü bir otomobile bindirildi.” Cumhuriyet tarihinde eşi görülmemiş 40 bin kişilik bir kalabalık ve heyecanlı muhalif kitleden (Goloğlu, 1972:282) bahsediliyor bununla. Zira çevre il, ilçe ve köylerden akın akın İzmir’e gelmiş, yer kalmayacak şekilde otelleri doldurulmuştur (Yetkin, 1997:174).

Bu tarihî olayın şâhitlerinden Ağaoğlu Ahmet, hâtıralarında çok çarpıcı ifadelerle bu sahneye yer verir: “Kalabalığın ortasından ihtiyar bir adamcağız, kucağında taşıdığı bir çocuğu birdenbire Fethi Bey’in ayaklarının dibine koyarak, ‘İşte size bir kurban, başkalarını da veririz. Yalnız sen bizi kurtar’ dedi ve ağlayarak kendisi de Fethi Bey’in ellerine sarıldı. Manzara müthiş, tüyler ürpertici idi. Kanlara boyanmış körpe mektepli çocuk, Fethi Bey’in ayakları altında son nefesini veriyordu… Fethi Bey’in gözleri yaşarmış, bazıları hüngür hüngür ağlıyorlardı.” (Ağaoğlu Ahmet, 1994:37)

Halkın protesto nümâyişlerinin hedefinde ise Başbakan İnönü vardı. “Mitinge katılan protestocular İsmet İnönü resimlerini yırtarak” (Apuhan,1993:188) duygularını açığa vurmaktadırlar.

Protestocuların gazabından korkarak postaneye iltica eden Halk Parti’nin İzmir mutemedi, panik içerisinde Ankara’ya “Hayatım tehlikede, beni kurtarın” diye telgraf çekmişti.

İzmir mitingiyle zirveye vuran ve bütün ülkeye dalga dalga yayılan muhalefet hareketine CHF’nin elitleri, üzerlerindeki ilk şoku attıktan sonra klâsik bir etiket yapıştırmakta gecikmezler. Serbest Fırka Hareketi’nin gerisinde tıpkı Terakkiperver Fırka’da olduğu gibi irticâî emeller mevcuttur(!). (Ekinci,1997:81)

Seçim sath-ı mâilinde SCF’ye yapılan linç girişimi

Devletin ileri gelenleri ve basın tarafından topa tutulan SCF, bu gelişmenin bedelini seçim günlerinde yaşadığı linç girişimleriyle ağır bir şekilde öder. Bu andan itibaren CHF’liler hiçbir siyâsî ve ahlâkî kural tanımaksızın SCF’ye dört koldan saldırırlar. Linç kampanyası çeşitli şekillerde ortaya çıkar. CHF’nin genel kampanya stratejisi, SCF tabanını karalamayı hedef alır. SCF destekçileri, “Serbestçiler, gerici, komünist, gâvur ve aşağı sınıftan insanlar” demektedirler. CHF seçimler esnasında ağır baskı mekanizmalarını uygulamaya koyar. Bürokratik aygıtı devreye sokarak kitlelerle SCF arasındaki bağı kesmeye çalışırlar. (Aydoğan ve Mahmutoğlu, 2013:135)

SCF, seçimlere 37 ilde katılmıştır. Seçimler sırasında Cumhuriyet Halk Fırkası yetkilileri, Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı Bolşevik, komünist, mürteci ve hattâ yankesicilerin partisi olmakla suçlayan bir propaganda yürütmüşlerdir. Yine gazetelerin haberlerine göre, bazı seçim bölgelerindeki valiler ve mülkî âmirler, seçmenleri CHF’ye oy vermeleri için yönlendirmiş ya da zorlamışlardır. Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın Bursa’daki teşkilâtı, Bursa Valisi’nin SCF’ye oy verecek seçmenleri engellendiği ve haksızlıklar yapıldığı gerekçesiyle seçimlerden çekilmiştir. (Ertem, 2010:82)

CHF’ye karşı olumlu olmayanlar ve SCF’ye oy vereceği anlaşılanlar, nüfus kayıtlarını çıkartmakta zorluklarla karşılaşırlar. SCF adayları tutuklanma tehditleriyle karşı karşıya kalırlar. İstanbul’da belediye seçiminin başlamış olduğu semtlerde bulunan bütün sandıkların başlarında Serbest Cumhuriyet Fırkası adaylarını içeren listeler polis veya karşı parti adamları tarafından yırtılır. Seçim encümeni huzuruna çıkanlar, “Hangi partiye rey vereceksiniz?” sorusuna maruz kalırlar. “Serbest Fırka’ya rey vereceğim” diyenlere, “Defterde ismin yok, atamazsın” denilir. SCF’ye mensup olan kişiler zorla dışarıya çıkarılırlar. Adalar’da ve Kadıköy’de seçim yerine sopalı ve bıçaklı adamlar gelerek seçmenleri yaralayıp dövmüşlerdir. (Gül, 2016:5)

Serbest Cumhuriyet Fırka’nın başına gelenler, Türk siyâsî tarihinin karartılmış bir sahifesi olarak özenle gizlenmekte ve gözlerden kaçırılmaktadır. O kadar ki, bu partinin katıldığı 1930 Yerel Seçimleri, kaynaklarda doğru dürüst yer almamaktadır. Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın bu seçimlerde kazandığı belediye sayısı dahi çelişkili rakamlarla açıklanmaktadır.

Belediye seçimleri her yerde devam ediyor. Her tarafta polis, jandarma ve bazen de yalnız jandarma işe karışıyor. Dâhiliye Vekili’nin buyruğu kar’idir: ‘Her ne pahasına olursa olsun, Halk Fırkası kazanacaktır!’” (Ağaoğlu, Serbest Fırka Hatıraları, s.91)

Dâhiliye Vekili, 15 Aralık 1930’da Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın 502 belediyeden 22’sini kazandığını açıklar. (Ertunç, 2010:230)

Yapılan seçimlerde Devlet Şûrâsı Umûmî Heyeti, Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kazanmış olduğu on iki seçim çevresinde yapılan seçimlerin yasalara uygun olmadığı sonucuna varır ve sonuçların yenilenmesine karar verir. Böylece Serbest Cumhuriyet Fırkası adayının kazandığı resmen ilân edilen yerlerdeki belediye başkanlarının bağımsız olarak dahi görevde kalmalarına râzı olunmaz.

Serbest Cumhuriyet Fırkası adayları, sudan bahanelerle tevkif edilir ve baskı altına alınırlar; kazandıkları yerler noterlerle tespit edilmesine rağmen mazbatalar Cumhuriyet Halk Fırkası adaylarına verilir. Hattâ Fethi Bey, yıllar sonra bile, “Aslında seçimleri biz kazanmıştık” der. (Ertunç, 2010:211)

Yabancı bir gözlemcinin raporuna göre, Trakya’nın öteki şehirlerinde olduğu gibi Edirne’de de 17 gün süren bu seçimler özgür olmamıştır. Seçim özgür koşullarda yapılsaydı ve oy kullanmada yolsuzluklar olmasaydı, Edirne ve Trakya’nın her yerinde SCF kazanırdı. (Ertunç, 2010:212)

Sahte demokraside seçim sonuçları

İşte bu devlet terörü ve tedhişi ile olağanüstü şartlar altında girilen seçimlerde her şeye rağmen SCF üstün bir başarı gösterir.

Seçimlerde SCF’li adayların kazandıkları merkezler şunlardır: Toplam 502 seçim bölgesinden 31’i kazanılır. “Armutlu (Bursa), Bademiye (İzmir), Biga (Çanakkale), Bozdoğan (Aydın), Buca (İzmir), Burgaz (İstanbul), Çine (Aydın), Dikili (İzmir), Germencik (Aydın), Gördes (Aydın), Karapınar (Aydın), Keşan (Tekirdağ), Kınık (İzmir), Kuşadası (İzmir), Ladik (Samsun), Maltepe (İstanbul), Menemen (İzmir), Merzifon (Amasya), Pınarhisar (Kırklareli), Samsun, Silifke (İçel), Söke (Aydın), Şereflihisar (İzmir), Şirince (İzmir), Umurlu (Aydın), Urla (İzmir), Üsküp (Kırklareli), Vize (Kırklareli) ve Yenipazar (Aydın).” (Ertem, 2010:83)

SCF’nin kazandığı bu ilçeler arasında Menemen’in olması da bir başka mânidar konudur. Menemen’e bu tercihinin karşılığı olarak sonraki aylarda, “Menemen Vakası” şeklinde bir bedel ödetildiği anlaşılmaktadır. Kemal Karpat’a göre yaşanan gelişme, olağan bir siyâsî gelişmeden başka bir şey değildir. (Karpat, 2007:267)

Hilmi Uran ise hatıralarında bu gelişmeyi havsalalarına sığdıramadıkları itirafında bulunur: “Serbest Cumhuriyet Fırkası, Halk Partisi’ni çok yormuş, çok yıpratmıştı. O günkü seçimlerden yirmi altı sene sonra yazmakta olduğum bu satırları, bugünün soğukkanlılığıyla ve çeşitli seçim mücadelesi görmüş olarak yazdığım için itiraf etmeliyim ki, halkın bu yeni partiyi destekleyişi candan olmuştu. Serbest Cumhuriyet Fırkası, her türlü propagandasını ancak kanunun müsaadesi çerçevesi içinde yapmıştı. Fakat ben ve bütün Halk Partililer, yeni partiye gösterilen bu umulmadık teveccühü havsalamıza sığdıramıyorduk.” (Uran, 2007:196)

 

Kaynaklar

Ağaoğlu Ahmet (1994), Serbest Fırka Hatıraları, İstanbul: İletişim Yay

Apuhan Recep (1993), Öteki Menderes, İstanbul: Timaş Yay

Atay F. Rıfkı (1998), Çankaya, İstanbul: Bateş Yay.

Aydoğan Erdal-Mahmutoğlu, Tansu Barış (2013)Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi‐ Yıl: 2013, Sayı:10

Demirel Ahmet (1994), Birinci Mecliste Muhalefet, İstanbul: İletişim Yay

Ekinci Necdet (1997), Çok Partili Hay. Geçişte Dış Etkenler, İstanbul: T.D. Yay.

Ertem Barış (2010), ODÜ Sosyal Bil. Ens. Sosyal Bilimler Araş. Dergisi, C: 1 Sayı: 2.12.2010

Ertunç Ahmet Cemil (2010), Cumhuriyetin Tarihi, İstanbul, Pınar Yay

Gül Emre (2016), Türkiye’de İlk Yerel Seçimler:1930 Seçimleri, Dünya Bülteni/ Tarih Dosyası

Goloğlu Mahmut (1972), Devrimler ve Tepkileri, Ankara: Başnur Matb

Karacan Ali Naci-Tanju Sadun (1986),Doludizgin/Bir Gazetecinin Hayatı, İstanbul: Karacan Yay

Karpat Kemal (2007), Osmanlıdan Günümüze Elitler ve Din, İstanbul: Timaş Yay

Kılıç Ali -Turgut Hulusi (2010) Kılıç Ali’nin Anıları, İstanbul: İş Bankası Yay

Koçak Cemil (2013), Tarihin Buğulu Aynası, İstanbul: Timaş Yay.

Uran Hilmi (2007), Meşrutiyet, Tek Parti, Çok Parti Hatıralarım, İstanbul: İş Bankası Yay.

Yetkin Çetin,(1997), Serbest Fırka, İstanbul: T. D. Yay.