Sen bittin, biz hâlâ ayaktayız 2020!

Herkes elinden gelenin en iyisi için çalışırsa altından kalkamayacağımız sorun olmaz. Belediyenin temizlik işçisi sokağını daha iyi süpürür, esnaf müşterisini kandırmaz, öğretmen öğrencisine daha iyi öğretir, doktor hastasına daha iyi bakar, sanayici daha katma değerli ürünler üretir, müteahhit hileye kaçmazsa, sorun çözülür! O zaman iktidar da daha şevkle çalışır, bendeniz de internet üzerinden okuduğunuz bu yüzüncü yazımın üzerine iki yüzüncü, üç yüzüncü yazıları yazmayı bir borç bilirim.

BİR takvim yılını daha bitirdik. Bu yazı yayınlandığında 2020 bitmiş, 2021’in ilk dakikalarını, belki de ilk saatlerini görmüş olacağız inşâallâh. Pazar’dan Pazartesi’ye geçmek, Mart’ı bitirip Nisan’ı görmek, sonbahardan sonra kışa ulaşmak neyse, 31 Aralık’tan sonra 1 Ocak’ı yaşamak da aynı aslında…

Bizler, çok şükür ki yılbaşı partilerinde buluşmuyor, içkinin dibine vurup dağıtmıyor, kırmızı hediyeler almıyoruz birbirimize. Çamları, anlamsız Noel ağaçlarına çevirip, üzerine de Noel Baba’nın süslü paketler bırakmasını beklemiyoruz. Her gece başımızı yastığa koyduğumuzda, biten günün muhasebesini, her maaş günü yeni ayın ödeme programını, her mevsim yeni dönemde ne ekip biçeceğimizi düşündüğümüz gibi, bir takvim yılını bitirip yeni bir yıla gireceğimizde de hem biten yılın muhasebesini, hem de gelen yılın plânlarını yapıyoruz.

Şartlar ne kadar zorlasa, ticârî tuzaklar ne kadar bizi içine çekmeye çalışsa da yılbaşı gecesinin bizim için anlamı, ertesi günün resmî tatil olması dolayısıyla daha uzun süre ailece bir arada vakit geçirmeye bahane olması. Bir de her bayram, her zafer, her kutlama gecesinde zevkle seyrettiğimiz görsel şölen var tabiî; havaî fişek gösterileri…

Genel çerçeveden bakınca, insanlık ve ülkemiz adına iyi, mutlu, güzel bir yıl geçirdiğimizi söyleme imkânı yok maalesef. Epeyce can sıkıcı olayın bir araya toplandığı bir yıl oldu. Çığ ve deprem felâketleriyle başlayan 2020, Kovid-19’un acımasız sonuçlarıyla tamamlandı. Araya sıkıştırdığımız seller, yeni depremler, ekonomik kaos plânları da cabası… Maalesef gündemimiz, sıkıntılar, acılar ve onları nasıl bertaraf edeceğimiz oldu yıl boyunca.

Çalışamadık, üretemedik uzunca sürelerle. Bazen korkudan, bazen yasaklardan kapandık evlerimize. Dünya genelindeki toplam ağırlığının 1 gram bile olmadığı söylenen bir virüs, bizi en sevdiklerimize sarılabilmekten alıkoydu. Eş, dost, arkadaş bir kafede oturup hasbihâl edemez oldu. Tatil plânlarımız ötelendi, bayram coşkularımız törpülendi, okullu olma heyecanımızın anlamını aldı götürdü o melun virüs.

Bütün bu bireysel sıkıntıların devlet ekonomisi üzerinde de etkisinin olmayacağı düşünülemezdi elbette. Dünyanın en güçlü devletleri bile ekonomik bir buhrana sürüklenip sağlık sistemlerinin iflâsını seyrederken, prangalarından henüz kurtulabilmiş devletimiz de hatırı sayılır bir krizi yönetmek zorunda kaldı.

Ama hakkını yemeyelim, sadece hüsran değildi bitirdiğimiz yıl. Ayasofya’nın müze olmaktan kurtarılması, Karadeniz’deki doğalgaz keşfi ve Azerbaycan zaferi bile yeter 2020’nin eksilerini artıya çevirmek için. Devlet, devlet olma görevini hiçbir şartta unutmadı. Her türlü zorluğa rağmen yatırımlarını devam ettirdi. Dünyanın virüsten başını kaldıramadığı dönemde hastaneler, yollar, köprüler, barajlar, fabrikalar açıldı birbirinin ardı sıra. Devletimiz, acıların arasında şükrümüzü arttırmanın yollarını gösterdi bize.

Ve şimdi yeni bir yıl! Yeni umutlar, yeni sorunlar, yeni çözümlere gebe... Önümüzde de devâsa bir devlet bütçesi ve ayakları yere daha sağlam basan bir Türkiye var. Umutlu olmalıyız, zira umutlu olmak için çok fazla gerekçe var önümüzde.

Artık kısır siyâsî çekişmelerden kurtulup Türkiye’nin geleceğini geciktirmekten kurtulmalıyız. Millî menfaatler etrafında birlik olup, bizi kendine rakip olanların değirmenine su taşımaktan vazgeçmeliyiz. Kişilerin ve iktidarların geçici, devletin bâki olduğu gerçeğini aklımızdan çıkarmamalıyız. Umudumuzu büyütmek ve diri tutmak için daha çok çalışmalıyız. Daha verimli düşünmeli, daha çok üretmeliyiz.

Herkes elinden gelenin en iyisi için çalışırsa altından kalkamayacağımız sorun olmaz. Belediyenin temizlik işçisi sokağını daha iyi süpürür, esnaf müşterisini kandırmaz, öğretmen öğrencisine daha iyi öğretir, doktor hastasına daha iyi bakar, sanayici daha katma değerli ürünler üretir, müteahhit hileye kaçmazsa, sorun çözülür! O zaman iktidar da daha şevkle çalışır, bendeniz de internet üzerinden okuduğunuz bu yüzüncü yazımın üzerine iki yüzüncü, üç yüzüncü yazıları yazmayı bir borç bilirim.

Nice mutlu ve umutlu yarınlara…