Şehit çocuklarının sözleri

Ne çok şehit verdik, memlekette ne çok çocuk yetim kaldı… İsimlerini köprülere, üst geçitlere, okullara, sokaklara, caddelere verdik ama biliyoruz ki ne yapsak vatan uğruna şehit olan yiğitlerimizin hakkını ödeyemeyiz. Hiç unutmayacağımız iki gerçeği tekrar edelim: “Şehitler ölmez.” “Vatan sevgisi imandandır.”

ŞEHİT çocuklarının sözleri, istisnasız her zaman yürek burkar. İnsanın hayata bakışını değiştirir. Her şeyi yeni baştan sorgulamaya yol açar. 


Babasının cenaze töreninde asker veya polis kıyafeti giyip bayrağa sarılı tabut karşısında büyük bir ciddiyetle selâm duran minicik çocukları görmek, gözlerimizi görmez hâle getirir. 


O anda fark etmediğimiz biri gelip sanki boğazımıza yumruk vurmuştur da yutkunamaz olmuşuzdur. 


Dünya başkalaşır, değerler başkalaşır. Doğrular, yanlışlar becayişe girer. Yine de -çok şükür- değişmeyen bir gerçek vardır: “Şehitler ölümsüzdür.”


Irak’ın kuzeyindeki Hakurk’ta Pençe Operasyon bölgesinde yaralandıktan bir süre sonra hastanede şehit olan Uzman Çavuş Önder Özen, memleketi Afyonkarahisar’ın Çobanözü köyünde toprağa emanet edildi. 


Bir kadın komutan, şehidimizin 4 yaşındaki kızı Alya’nın kıyafetine, babasının fotoğrafıyla “şehit çocuğu” yazan kâğıdı toplu iğne ile taktı.


Şefkatle hareket eden komutan “Dikkat edelim, iğne sana batmasın” deyince, Alya kızımız, göğsündeki fotoğrafa baktı ve parmağıyla göstererek şöyle söyledi: “Babaya iğne batacak.”


Başında babasının asker şapkası vardı. 


Kadın komutan iğneyi kenardan batırdı ve “Bak, şimdi batmaz” dedi. 


Babasının fotoğrafına toplu iğne ucunun değmesine gönlü razı olmamıştı. 


Bahsettiğimiz yumruk, işte o anda geldi boğazımıza. Yüz iğne, bin iğne o anda kalbimize saplandı. Görüntüler flu hâle dönüştü. 


Başka söz duymaz olduk. Bütün gece o cümle döndü dolaştı zihnimde. “Babaya iğne batacak… İğne babaya batacak…”


Geç vakit bir kahve yapayım da kafamı toparlayayım istedim. Kuru kahveyi cezveye değil, fincana koymuşum. Bir elimde fincan, bir elimde cezve bir müddet öylece bekledim. Yanlışlığı fark etmem zaman aldı. 

*


Bir başka şehit çocuğu, elindeki balonu sıkı sıkı tutuyordu. Havasının yavaş yavaş azalmasına çok üzülüyordu. 


Niye üzüldüğünü soranlara şöyle cevap vermişti: “Balonum sönüyor.”


Orada bulunanlardan biri “Üzülme, tekrar şişiririz” deyince, o balonu babasının şişirdiğini, içinde babasının nefesi olduğunu söylemişti. 


Bu hassasiyete yürek dayanır mı? Yeryüzünde kimin nefesi, şehit olmuş babanın nefesini tutabilir? Dünyanın bütün balonları gelse ne fayda!

*


Bir diğer şehit çocuğu, evin bahçesindeki çeşmeden su içerken başını yukarı çevirip gülümsemişti. “Baba, baba…” diyerek yukarı bakıyor, eliyle işaret ediyordu. 


Biz bunlara şahit olduk. 


Boğazımıza yediğimiz yumrukların sayısı üç değil, beş değil. 


Ne çok şehit verdik, memlekette ne çok çocuk yetim kaldı… 


İsimlerini köprülere, üst geçitlere, okullara, sokaklara, caddelere verdik ama biliyoruz ki ne yapsak vatan uğruna şehit olan yiğitlerimizin hakkını ödeyemeyiz. 


Hiç unutmayacağımız iki gerçeği tekrar edelim: 


“Şehitler ölmez.” 


“Vatan sevgisi imandandır.”