BÜYÜK Birlik
Partisi’nin kurucu lideri, Ülkücü Hareket’in kolbaşısı Şehit Muhsin
Yazıcıoğlu’nun 13’üncü şehadet yıldönümündeyiz.
Yazıcıoğlu
ile birlikte Rahmân’a kavuşanları rahmetle yâd ediyorum.
13
yıldır Şehit Muhsin Başkan’ın derdine ağlayan biri olarak, aslında kendime,
ülke siyasetinin kıvranışına, karın ağrılarına ve ahlâksızlığına ağladığımı
hissediyorum.
Çünkü
o yok ve ahlâksızlığı siyaset diye satanların tezgâhları dolu!
Allah,
izzet-i ikramını misliyle arttırsın, Şehit Muhsin Yazıcıoğlu, insanlığın daima
arayacağı, ulaşmak için hasret kalacağı, inşallah kavuşursa onu anlayacağı
değerlerin savunucusu idi. Onu anlamak derttir. Bu yüzden onun hakkını aramak,
ancak onu anlayanların hakkı olacaktır. Ve onlar buna Allah’ın izniyle
kavuşacaklardır.
13
yıldır hüznümüz devam ediyor. Birileri ise başka dertlere meftunlar. Onların
karın ağrıları, Şehit Muhsin Başkan’ın katillerinin bulunması değil, bambaşka!
Muhsin
Yazıcıoğlu, bu vatanın mukaddes değerlerinin muhafızlarından biriydi.
Bağımsızdı,
hürriyet ve adalet düşkünüydü.
Muhsin
Yazıcıoğlu, tıpkı Ülkücü Yemini’nde olduğu gibi, komünizme, kapitalizme ve her
türlü emperyalizme karşı son nefes, son nefer, son damla kana kadar sürecek
mücadelenin son nefesi, son neferi, son damla kanı olmaya meftundu.
Bu
yüzden Muhsin Yazıcıoğlu, ABD başta olmak üzere her türlü kapitalist ve
emperyalist oyun temsilcisine karşı İslâmî, yerli ve millî haykırışın sesiydi.
Bu
yüzden Muhsin Yazıcıoğlu, Rusya ve Çin oyunu her türlü komünist ve yayılmacı
oyun temsilcisine karşı yine İslâmî, yerli ve millî damarın gürzü oldu.
Şehadetinden
iki yıl evvel Kosova’nın bağımsızlığını ilân etmesi ile Muhsin Yazıcıoğlu,
zaten hedef listesinde durduğu Rusya’nın daha da hedefine yerleşmişti.
İngiltere,
ABD ve Almanya’nın hedefinde olduğunu cümle âlem biliyor, Türkiye’deki
işbirlikçileri tarafından bu nefretleri aşikâr şekilde belli ediliyordu.
Bunlar
bir kenarda dursun, Ergenekon, Fergenekon (FETÖ), PKK, DHKP-C, devletimize
sızmış casuslar ve ajanlar da Şehit Muhsin Başkanımı sevmezlerdi. Hani şehitler
ölmez ya, bu yüzden hâlâ sevmiyorlar. Zaten sevmesinler, Şehit Başkan ile
Allah’ın arasındaki hukuka irin katmasınlar!
Onun
şehit olduğu yıl itibariyle iktidarda AK Parti vardı. Hâlâ AK Parti iktidarı
var. İşte birileri, onun şehadetinin sözde hesabını sormak niyetiyle 13 yıldır
AK Parti’ye, daha doğrusu direkt Recep Tayyip Erdoğan’a yükleniyorlar. İşte ben
neden burada onlara katılmıyorum, izah edeyim…
Hazreti
Ali’nin (ra), Hazreti Osman’ın (ra) şehadeti hakkında kendisinden katili
isteyenlere bir cevabı yoktu. Çünkü sadece Hazreti Ali (ra) değil, kimse
katilin kim olduğunu bilmiyordu. Ondan bu talepte bulunanlar, kendilerine kelle
verilmediği gerekçesiyle isyan ettiler. Yani zaten isyan etmek istiyorlardı ve
bunu bahane edindiler. Hazreti Ali (ra) kendilerine bir katil vermeyince,
“Demek ki asıl katil Ali’dir” mealinde konuştular.
Sonrası
malûm, Sıffîn…
Ammar
Bin Yasir (ra) şehit olunca, Amr İbnü’l-As ne demişti? “Peygamber’den işittim;
Ammar’ı isyancılar şehit edecek!”
Şehit
Muhsin Yazıcıoğlu hakkında Recep Tayyip Erdoğan’dan hesap soranların derdi
adalet midir, değil midir?
Vaktiyle
Hazreti Ali’ye karşı ona olan kinleriyle hareket edenlerin misallerini,
İstanbul’daki Cuma namazlarını Hazreti Ali Camiî’nde kılan kişiye karşı kin
güdenlerde görmek olağan…
Dertleri
adalet değil!
“Ey iman edenler! Allah için adaleti ayakta tutacak şahitler olun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten ayırarak günaha sürüklemesin. Adil olun. Çünkü bu, Allah’a kulluktaki samimiyetin en iyi göstergesidir. Allah’a kullukta samimiyetinizi sürdürün. Çünkü Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Maide, 8)