BAZI anların kısalığı
bazen birçok şeyi fark etmek için yeterlidir. Bazı zamanlar farkındalıklara
gebedir. Yakın zamanda yaşadığım bir olay, bu hayatta çok iyi yaptığımı
zannettiğim şeylerin sahiciliğini sorgulamama vesile oldu. Yapamayacağım
vazifeleri üstlenip yapabileceklerim için zaman kaybettiğimi şefkatlice yüzüme
vurdu. Geç olmadı, güç olmasın…
Yakın
bir zamanda, asansörde alt kat komşumuz ile karşılaştım. Hâlini hatırını
sorduktan sonra yanında duran tatlı kız çocuğuna ilişti gözüm. Kızı olduğunu
söyledi, çok şaşırdım. Çünkü beş sene önce annemle yeni doğduğunda bebek
ziyaretine gitmiştik. Daha iki haftalıktı, gözlerini bile zor açıyordu. Şimdi
karşımda ve tam beş yaşında! Kendim bile kendimden bunu beklemiyordu.
Kilometrelerce uzaklıklarda yaşayan çocuklar için kaç gece uykularımın
kaçtığını, kaç defa “Acaba ne yapabilirim?” sorularıyla kıvrandığımı
hatırlamıyorum bile. Şimdi küçük bir çocuk çıktı karşıma ve bana bütün bu
yaptıklarımın sahiciliğini sorgulattı. Öyle ya, ben, çok yakınında büyüyen bir
çocuktan habersiz biri olarak kilometrelerce uzaklıklar için ne kadar sahici
olabilirdim ki?
Bir
şefkat tokadı misâli dikildi karşıma “beş” sayısı. Uzun uzun düşünmelerimin ardından
her defasında sadece duâ edebileceğimi düşünürdüm, fakat anladım ki, yakınımda
fayda sağlayabileceğim birçok çocuk var.
Yaşadığım
kısa fakat arka plânda önemi büyük bu olaydan sonra bahçede oynayan çocukları
gördüğümde selâm vermeye, onlarla muhabbet etmeye, bazen akşamları yanlarına
inip sohbet etmeye bile başladım. O kadar güzel muhabbet ediyoruz ki çoğu zaman
onlar bana bir şeyler öğretiyorlar.
Meselâ,
artık yolda yürürken kulaklık takmıyorum; çünkü “Sokağın sesini dinlemek çok
zevkli Sümeyye Abla” dedi içlerinden biri. Bir diğeri, kavga edip arkadaşına
vurduktan sonra, “Pardon, çok acıttım” dedi ve sonra sarıldılar birbirlerine.
İçlerinden biri dört yapraklı yonca bulamadığı için saatlerce ağladı meselâ…
Masumiyetleri,
içtenlikleri büyüdükçe içimde ve etrafımda, azalan ne varsa onlarda buldum
hepsini. Bana gökyüzünden çok ayaklarımı gördüğümü fark ettirdiler. Bana sahici
olmayı armağan ettiler.
Artık
haberlerde gördüğüm çocuklar için üzülürken, duâ ederken, kalbimin daha mutmain
olduğunu, ağzımdan çıkan her cümlenin yüreğimden geldiğini hissediyorum. Çünkü
ben, kendi kapımın önünü süpürmeyi öğrendim. Ulaşabildiğim, gördüğüm, tanıdığım
her çocuk için elimden gelenin fazlasını yapmaya çalışıyorum.
Ortadoğu’da,
Afrika’da veya dünyanın farklı bir yerinde yaşayan, acı çeken, aç kalan,
üzülen, ağlayan ve ulaşamadığım her çocuk için yakınımdaki bir çocuğu mutlu
etmeye çalışıyorum. Dilerim, sizin de alt katınızda, yan sokağınızda veya üst
mahallenizde bir çocuk daha sizden habersiz büyümez.
Büyüklerime
ve yaşıtlarıma her çocuktan öğreneceğimiz ve her çocuğa öğretebileceğimiz bir
şeyler olduğunu hatırlatmak, uzaklara ulaşabilenlere veya ulaşmak için şansı
olanlara ise yollarının açık olması için her daim duâ ettiğimi söylemek
isterim. Ulaşabildiğimiz sınırları bilip kendi sınırlarımız içinde bir şeyler
yapabilirsek, bu dünya bir gün elbet değişecektir. Bomba seslerinden korkan
çocuklar sadece şimşek sesinden korkana veya Afrikalı bir çocuk “Anne, bu
tabağı bitiremiyorum” diyene kadar, çocuklar çocuk gibi yaşayana kadar mutlu
etmeye devam edelim. Çünkü bizi mutluluk kurtaracak. Bu çocuklar bizi
yaşatacak!