Seçimlerden bugüne belediyelerde engelliler

Eğer bir belediye, ilk yılında çok kolay ve neredeyse sıfır maliyetle icraat yapma imkânı olan engelliler alanında bile bu hâlde ise, gerisini varın, siz düşünün!

TAM bir yıl öncesini düşününce, yüzümde acı bir tebessüm meydana geldi. Hatırlıyor musunuz, seçim öncesiydi, patates, soğan, domates, biber, salatalık, tanzim satışlar, güya mâkâm arabaları, güya israflar, güya vatandaşa tepeden bakmalar ve sair konuların yanında bedava olacaklar ve indirim vaatleri havada uçuşuyordu. İftiralar, kötülemeler, karalamalar gırla gidiyordu.

Peki, o günden bugüne neler oldu? Öyle ya, aradan bir sene geçti. Neler olup olamayacağı ortaya çıkmıştır artık. Geçtiğimiz bir yılın bir muhasebesini yapalım diye düşünüyorum…

Öyle bilinen ve Ankara’da “Sinan Aygün olayı”, “Yalova Belediye Vurgunu” yahut “Eİ’nin temel atmama töreni” gibi kamuoyuna mâl olmuş konulardan bahsetmeyeceğim. Düşündüm ki, bu yazı yalanlara kanan seçmenin, anlık karar veren ve zihniyeti değişmeyen partinin gösterdiği adaya oy veren seçmenin kendi eliyle ülkesini ve şehrini hangi noktaya getirebileceğine bir belge olsun. Düşündüm ki, kendindeki eksiği devleştirmekten karşısındakinin yalan ve iftiralarını seçmene anlatamayan partiliye/adaya bir pişmanlık belgesi, bir tecrübe olsun. Düşündüm ki, yalan vaatlerle seçilenlere hesap soracak vatandaşlara ve siyasilere bir belge olsun.

Belki en akla gelmedik kesimle ilgili, engellilerle alâkalı yapılanları, daha doğrusu yapılamayanları, en doğrusu perişan vaziyetleri, yapılma ümidinin bile ortadan kalkışını arz edeceğim…

Konya’nın Başköy mahallesinde, sacda yufka pişirmeye atfen bir söz vardır: “Bir sacda iki ekmek yanmaz.” Sizce de doğru bir söz değil mi? Yahu kardeşim, ilkinde hadi sacın kalınlığını, sıcaklığını, bir şeylerini hesaplayamadın ve ekmeği yaktın, peki, ikincisi niye? “Saca koyduğun yufkanın o hâle gelene kadar ne emekler verildiğini biliyor musun?” deyiverir o yufkaya alın teri akıtanlar. Şu anki durum da biraz böyle, “Şu CHP’nin zihniyeti hâlâ değişmemişken seçimden önce adaylarının söylediklerinin ve vaatlerinin doğru olduğuna nasıl olur da inanırsın?” deseler doğru olmaz mı?

Zihniyet kalıptır, şablondur, bir makinenin üretim parçalarıdır. Yani kıyma makinesinin zihniyeti kıyma yapmayı gerektirir. Bir kıyma makinesinden kurabiye kalıbı, ceviz kabuğu kırma, sütün kaymağını çıkarma işlevi görmesini bekleyemezsiniz. Ha zihniyetini değiştirebilirseniz olur. Dikkat buyrun, “Zihniyetini değiştirebilirseniz olur” diyorum, “Kıyma makinesini ceviz kabuğu kırma makinesinin paketine koyarsanız olur” demiyorum.

Bu iddiamın ispatı, bizzat CHP’li belediyelerin kendileridir, icraatlarıdır, icraatsızlıklarıdır. Meşhur konuları bir iki internet aramasıyla zaten öğrenirsiniz. Kamuoyunun daha az alâkalı olduğu engelliler konusunu arz edeyim de görün aynı sacda ikinci ekmeği nasıl yaktığımızı...

2005 yılına gelindiğinde, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan o güne 82 sene geçmiş ve bunun 35 seneden fazlası, çeşitli paketler içinde de olsa  (SHP ve DSP’yi kastediyorum) CHP zihniyetli yıllardı. Fakat gelin görün ki, engellilere karşı ayrımcılık yapılamayacağına dair kanun 2005’te çıkarıldı. Belediyelerde ise ilk engelliler birimi Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde çıktı. Haydi hizmetlerden geçtik, yasasını bile çıkarmayanlardan, kapıya bir tabelâ asmayanlardan icraat ummak, üstelik icraat ümidiyle yeniden seçmek, aynı CHP’de ikinci hüsranı yaşamak anlamına gelmez mi? Bu hüsranı bizzat kendi icraatları ve icraatsızlıkları ispatlıyor. İşte buyurun!

Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin ilk icraatı: Belediye otobüslerindeki bazı koltukların kumaşlarını değiştirerek engellilere oturma imkânı sunmak... Buna “kandırmaca” da diyebilirsiniz, “ayrımcılık” da… Hattâ hepsini diyebilirsiniz. Diyelim ki 10 koltuk ayırdınız, 10’dan fazla engelli gelince ne yapacaksınız? Bir engelli, engelsiz bir arkadaşı veya yakınıyla, eşiyle, çocuğuyla bindi, nasıl oturtacaksınız? Böyle yapacağınıza, “Acaba herkesi nasıl oturtarak rahat seyahat ettirebilirim?” diye kafayı yorsanız olmaz mı? Bu acınacak durumu aynı zihniyetin doğal sonucu olarak İstanbul belediye otobüslerinde de gördük. Dedik ya, kıyma makinesinden kurabiye çıkmaz!

Asrın kara mizahı ise İzmir Büyükşehir Belediyesi Toplu İş Sözleşmesi’nde yaşandı. Sıkı durun, bilginin yarısı insanda hayranlık uyandıracak, diğer yarısı da insanı tiksindirecek türden!

İzmir Belediyesi, engelli çalışanlarına toplu iş sözleşmesiyle bir hak tanıdı: “Bundan böyle engelli çalışanlar 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde ve 10-16 Mayıs Engelliler Haftası’nın bir gününde izinli sayılacaklar.” Ne kadar takdir ettiniz, değil mi? Fakat bu, bilginin ilk yarısı, ikinci kısmı da şu: Bu hak zaten 3 Aralık 2002 tarihli Başbakanlık Genelgesi ile o yıldan beri uygulanmaktaydı. Zaten var olan bir hakkı tekrar veriyormuş gibi kamuoyuna ilân etmek, tiksinti verici bir durum değil mi? O iş yerinde çalışan engelliler zaten bunu bilirler, ama mevzu başkalarını kandırmak. Yazık!

Halk TV’nin 15 Ağustos yayını; “Çeşme ilçesinde plâja rampa yapıldı” haberi… “Haber değeri taşıdığına göre ciddî bir icraattır” diye bakıyorsunuz, elinize birkaç tahta, bir çekiç, beş çivi ile sizin de yapabileceğiniz bir rampanın haberi geçiyor. Aynı haberden bir adet de Mersin Büyükşehir Belediyesi’nden… Çınarcık Belediyesi de aynı icraatı yapmış ve alın size başlık: “Çınarcık Belediyesi’nin engelsiz plâjı 20 yıllık hayâli bitirdi.”

Diğerlerini de birer cümleyle geçelim: “Çankaya’da sarı çizgili yola beldiyeden büfe izni”... “Muğla’da engellilere tuvalet”... “İzmir’de başkan eşlerinden ‘Engelsiz İzmir Projesi’” (başkanlar değil de eşleri hangi engelleri kaldıracak, merak ediyordum, şimdiye kadar sadece buluşup yemek yediklerini öğrenmiş bulunuyorum)… “Ankara Yenimahalle Belediyesi’nin çöp konteynerleri kaldırımlarda engellilere engel”… “İstanbul Küçükçekmece’de üstgeçitteki engelli asansörü aylardır tamir edilmedi” (hani yenisini yapmıyorsunuz, bari geçmişte yapılanı doğru çalıştırın)...

Daha başka: İzmir Belediyesi otobüslerde sesli uyarı ve mobil uygulamayı devreye sokuyormuş. Demek ki yıllar sonra öyle bir teknolojinin varlığından haberdar oldular; Ankara ve İstanbul yıllardır uyguluyordu.

Daha başka: “Adana’da görme engelli Bakar, sesli uyarı istiyor”... Daha yeni yapılacak demek ki…

Bir de parlamentodan bir sese kulak verelim: Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, engelli çalıştırma zorunluluğu oranının artırılmasını istedi. Yani özel sektörre ait iş yerlerinde 2003 yılından beri en az yüzde 3 ve kamuda en az yüzde 4 oranında engelli çalıştırma zorunluluğu uygulanıyor. Sayın milletvekili, sanırım şöyle bir sorunun gelebileceğini düşünmeden atıp tutmuş: “Sizin partinizin yönetimindeki belediyelerde bunu niçin uygulamıyorsunuz?” Fazlasını uygulamak yasak değil ki…

İnternette arandığında detaylarını rahatlıkla bulabileceğiniz birkaç icraatsızlık veya kötü icraat örneği sunmuş oldum. Eğer bir belediye, ilk yılında çok kolay ve neredeyse sıfır maliyetle icraat yapma imkânı olan engelliler alanında bile bu hâlde ise, gerisini varın, siz düşünün!

Bir de ülkesini seven, şehrini seven, iyi şeylerin olmasını isteyen, iyi şeylerin nasıl yapılacağını bilen siyasetçilerin ve parti taraftarlarının şu dersleri çıkarmalarını öneriyorum: Kıyma zihniyetli makineden kurabiyenin çıkmayacağını bilip tercihlerimizi ona göre yapmalı, seçmenin yeri gelip bir kilogram soğan ve patates fiyatına kızıp önümüzdeki 5 yılı yakabileceğini bilmeli!