Seçimle düzen değişikliği

28 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nin ikinci turunu Erdoğan’ın almasının önünde hiçbir engel kalmamıştır. Türkiye içinde bütün muhalefet odaklarının, FETÖ ve PKK gibi terör örgütlerinin, ABD ve AB gibi sömürgecilerin muhalefet adayının yanında saf tutması, seçimden istedikleri sonucu almak için yeterli olmamıştır. Bu seçimle vesayet düzeni temelli ve kalıcı olarak değişebilir. Çoğu gitti azı kaldı!

İNSANOĞLUNUN en büyük kavga ve savaşlarından biri, iktidar mücadelesidir. İktidarı elde etmek veya elde tutmak için dökülen kanın haddi hesabı yoktur. Bu yüzden iktidarın seçimle kansız ve hilesiz el değiştirmesi, insanlık için tekerleğin buluşu kadar önemlidir. Seçimleri şaibeli hâle getiren seçim hileleri de hep olagelmiştir. Ancak her seçimde hile olduğu anlamına gelmez. Genellikle seçimlerde yenilen taraf, kazanan tarafa karşı bir silah olarak “seçimde hile yapıldığı” iddiasını kullanmıştır.

Oysa asıl hile, seçimlerin eşit şartlar altında yapılmayışıdır. İsteyen herkesin seçimlere katılma hakkı verilmemiş, adaylar eşit şartlar içinde yarışmamış ise seçim hilesini önce buralarda aramak gerekir.

Günümüz şartlarında medya, asıl seçmenin önüne geçmiş durumdadır. Çünkü medya, yalanı doğru, doğruyu yalan diye takdim eden, seçmeni yönlendiren, etkileyen büyük, kontrolsüz bir güçtür. Medya ile şartlandırılan seçmen, kendi ihtiyaçlarına, kendi bilincine göre değil, medyanın pazarladıklarına yönelmektedir. Seçme hakkına asıl gölge düşüren nedenlerden biri, belki de en önemlisi budur. Ne yazık ki yalanı pazarlamayı ve tekrarlamayı varlık nedeni bilenler medyada daha çok etkilidirler.

Medya desteği olmayanların seçim kazanma şansı çok azdır. Bunun istisnalarından biri AK Parti’dir. 2002 Genel Seçimleri öncesinde AK Parti’nin medya desteği yokken, üstelik Tayyip Erdoğan’ın seçimlere katılması yargı yoluyla engellenmişken, yapılan seçimleri AK Parti kazanmıştır. Dönemin AK Parti’si medya ve yargı engeline rağmen seçmen nezdinde bugünün AK Parti’sinden daha etkili ve daha güçlü olmayı başarmıştır.

Çünkü seçmen medyanın, taraflı ve bağımlı yargının destek verdiği bütün siyâsî kadrolardan o dönemde umudunu kesmiştir. Yeni bir ses, yeni bir yüz ve kadro Türkiye için ihtiyaç olmuştur. Medya bu ihtiyacı engelleyememiştir. 2002 Seçimlerinin AK Parti lehine sonuçlanması, iddia edildiği gibi dış desteğe bağlı değildir. Çünkü AK Parti’yi iktidara taşıyan seçmen, “Bu partinin dışarıda destekçisi var mı?” diye bakarak oy vermiş değildir. Kendinden bildiği, kendi sorunlarını çözme ehliyetine sahip bildiği için AK Parti’yi seçmiştir.

21 yıllık iktidarın sonunda, artık AK Parti önemli bir medya desteğine sahip olmuştur. Ancak bu medyanın AK Parti’yi tercih eden seçmenin üzerindeki etkisi sanıldığından daha azdır. Çünkü AK Parti’ye yakın medyanın önemli bir kesimi “iktidar ayarlıdır”. İktidarın değişmesi hâlinde kolayca saf değiştirecek bir kıvraklığa sahip olduklarını geçen dönemlerde de göstermişlerdir. Bir ilkeye, ortak bir gelecek hedefine bağlı olarak AK Parti’nin yanında yer almış değillerdir. İktidarın cazibesi ve dünyalık kapma hırsı onları AK Parti’nin yanına çekmiştir.

21 yıllık iktidar dönemi, bir siyâsî partiyi yıpratmak için fazlası ile yeterlidir. Türkiye gibi ülkelerde, herkesin devletten her şeyi beklediği, bunun için seçimleri ve iktidara gelmeyi fırsat saydığı bir ülkede herkesin beklentisini karşılamak mümkün değildir. Bu yüzden iktidara küsüp darılarak ayrılanlar hep olmuştur. Üstelik bu süre içinde hep doğru kararlar almak, doğru uygulamalar yapmak da eşyanın tabiatına aykırıdır.

Terörün yol açtığı can ve mal kayıpları, salgının büyüttüğü ekonomik krizler, gelir dağılımı adaletsizliğinin dikkate alınmayarak büyütülmesi, bazı partililerin taraf olduğu yolsuzluklar için zamanında yeteri kadar etkili tedbirlerin alınmayışına rağmen, 21 yıl sonra seçmen nezdinde AK Parti’nin hâlâ birinci ve iktidara en yakın parti olması, muhalefetin zayıflığı, sorunları çözebileceğine çoğunluğun inanmayışı ve muhalefetin elindeki belediyelerde görülen yolsuzluk haberlerinin bütün Türkiye’yi idare eden iktidar partisi taraftarlarının karıştığı yolsuzluklarla yarışması, muhalefetin güven vermeyişinin önemli nedenleridir.

Teslim edilmelidir ki, terör meselesi de seçimlerde etkili olan hususlardandır. Türkiye, başta PKK ve FETÖ olmak üzere, dış destekli ve irili ufaklı pek çok terör örgütünün hedefi olan bir ülkedir. Türkiye’ye karşı mücadele eden terör örgütleri, Türkiye’nin müttefikleri ile komşuları olan ülkeler tarafından desteklenmektedir. Türkiye’de büyük can kayıplarına ve ekonomik felâketlere yol açan terör örgütlerine ve onların siyâsî ayaklarına karşı Millet İttifakı’nın güvenilir bir siyâsî tutumu yoktur. Aksine CHP, terör örgütlerinin siyâsî uzantıları olanların sığınağı hâline gelmiştir. Seçim döneminde bu terör örgütleri liderlerinin hemen hemen her gün CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’na destek çağrıları devam etmiştir.

PKK’nın siyâsî ayağı YSP, seçimlerde Cumhurbaşkanı adayı çıkarmayarak açıktan Kılıçdaroğlu’nu desteklemiştir. Terör örgütünün etkili olduğu illerde Kılıçdaroğlu’nun yüzde 50’nin üstünde oy alması tesadüf değildir. “Millet İttifakı” adına rağmen, bu ittifak, milletin çoğunluğu ile yollarını ayırmıştır. Terör örgütlerinin desteği ile ABD ve AB’nin desteğinin seçim kazanmaya yeterli olacağı düşüncesi, Cumhurbaşkanlığı Seçiminin ilk turunda iflas etmiştir. Gerçi seçim döneminde Batı basını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı aşağılayan ve seçimi kaybedeceği kehanetini sıralayan başlıkları gün aşırı tekrarlamıştır ancak bütün bunlar yeterli olmamıştır.

14 Mayıs

Türkiye, Cumhurbaşkanlığı için ikinci defa seçime hazırlanırken, bir milletvekili seçimini daha 14 Mayıs 2023 tarihi itibarı ile geride bırakmış oldu. 14 Mayıs 1950 Seçimi, CHP’nin tek parti diktatörlüğünü kapatmıştı. Her ne kadar CHP’nin kurduğu vesayet düzeni devam etmiş ise de o eski katmerli zulüm dönemi 14 Mayıs 1950’de kapanmıştır.

Zaten CHP, yüz yıllık tarihinde hiçbir özgür seçimi kazanamamıştır. Buna rağmen tesis ettiği vesayet düzeni, başta Millî Eğitim Bakanlığı olmak üzere pek çok alanda devam etmektedir.

2018’den başlayarak Türkiye’de seçimler, artık kurulan ittifakların yarışına dönüşmüştür. Son seçimlerde de Cumhur ve Millet İttifakları arasında kıyasıya bir yarış yaşanmıştır.

6 Şubat 2023 Kahramanmaraş Depremlerinden yaklaşık bir ay sonra, 13 Mart 2023’te seçimlerin ilân edilmesi, tartışmaları ve eski seçimlere göre seçim yarışını önemli ölçüde seçim gerginliklerini azaltmıştır. 14 Mayıs’ta yapılan seçimlerde de herhangi bir adlî vakanın olmayışı, daha sandıklar açılmadan ilk önemli sonuç olmuştur. Milletin kararı, iktidarın devam etmesi olarak tecelli etmiştir.

2018 Genel Seçimlerinde AK Parti yüzde 42.56, CHP yüzde 22.65, HDP yüzde 11.70, MHP yüzde 11.10, İyi Parti yüzde 9.96 oy almıştır. Buna karşılık Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan yüzde 52.54 , Muharrem İnce yüzde 30.57, Selahattin Demirtaş yüzde 8.35, Meral Akşener yüzde 7.33 oy almıştır.

2023 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde ise Erdoğan yüzde 49.50, Kılıçdaroğlu yüzde 44.89 ve Sinan Oğan’ın yüzde 5.17 oy almalarına karşılık, genel seçimlerde ise AK Parti yüzde 35.58, CHP yüzde 25.33, MHP yüzde 10.07, İyi Parti yüzde 9.69, YSP yüzde 8.81 oy almışlardır.

2018 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde Akşener (yüzde 7.5) ve Demirtaş (yüzde 8.5) adayken CHP’nin adayı Muharrem İnce yüzde 31 oy almıştı. Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu, son seçimde İyi Parti ve YSP tarafından desteklendiğinden dolayı bir önceki seçimlerde bu partilerin aldıkları yüzde 16’lık oy, Kılıçdaroğlu’nun aldığı toplam oydan çıkarılınca (yüzde 44-16) ortaya çıkar ki Kılıçdaroğlu’nun aldığı oy yüzde 28 olur. Bu da Muharrem İnce’nin aldığı yüzde 31’den üç puan daha azdır.

2018 ve 2023 Genel Seçimleri karşılaştırıldığında, AK Parti’nin yüzde 7, HDP/YSP’nin yüzde 2, MHP’nin yüzde 1, İyi Parti’nin yüzde 0.23 oy kaybetmesine karşılık CHP’nin oylarında ise 2.68’lik bir artış olmuştur. Görüldüğü gibi en çok oyu AK Parti ve HDP/YSP kaybetmiştir.

AK Parti iktidar olmanın bir sonucu olarak kaybetmişken, HDP/YSP’nin ise terörün arkasında durması ve CHP’ye destek olması oylarının azalmasına yol açmıştır. Diyarbakır Annelerinin iki yılı aşan bir zamandan beri Diyarbakır HDP/YSP örgüt binası önünde PKK’ya karşı direnmesi de HDP/YSP’nin gerilemesinde önemli ölçüde pay sahibidir.

Her şeyin olduğu gibi zamanın da bir ruhu ve dili vardır. 14 Mayıs 2023’te sonuçlanmayan Cumhurbaşkanlığı Seçimleri, 27 Mayıs Darbesi’nden bir sonraki güne, 28 Mayıs 2023’e kalmıştır. 27 Mayıs darbecilerinin Adnan Menderes liderliğindeki Demokrat Parti’ye karşı en büyük suçlamaları, “Atatürk inkılaplarından saptığı” iddiasına dayanmıştır. 28 Mayıs 2023’te ikinci turu yapılacak olan seçimlerde CHP nedeniyle Millet İttifakı da darbecileri temsil etmektedir. Bugünün MHP’si 1960 Darbesi’nde henüz kurulmuş değildi. Dolayısı ile MHP’yi 27 Mayıs Darbesi’nin mirasçısı görmek gerçekçi değildir.

Üstelik Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanlığı Seçimini kazanması hâlinde “parlamenter sistem” vaadi, eski düzenin vaadidir. Hükümetleri aciz, çok ortaklı, iş yapamaz duruma getirme sözüdür. İyi Parti’nin yerli yersiz “medenî bilgileri ders yapma” vaadi gibi çıkışları, Türkiye’nin yeniden vesayetli bir düzene döndürülmesi iştahıdır. Tam bir irtica örneğidir. Türkiye’nin ihtiyacı, vesayetin bütünüyle tasfiyesidir. Yoksa yeni düzenlemelerle vesayetin tahkim edilmesi değildir. Başkanlık düzeni ise eski Türkiye’den kurtulmanın önemli bir aracıdır.

28 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nin ikinci turunu Erdoğan’ın almasının önünde hiçbir engel kalmamıştır. Türkiye içinde bütün muhalefet odaklarının, FETÖ ve PKK gibi terör örgütlerinin, ABD ve AB gibi sömürgecilerin muhalefet adayının yanında saf tutması, seçimden istedikleri sonucu almak için yeterli olmamıştır. Bu seçimle vesayet düzeni temelli ve kalıcı olarak değişebilir. Çoğu gitti azı kaldı!