Sayın Arınç, lütfen içtihadınızı değiştirin!

Sayın Cumhurbaşkanımızdan helâllik bekliyorsunuz ya, olmadı Bülent Bey! Siz önce, hayâl kırıklığına uğrattığınız bizim gibi seçmenlerden bir helâllik alın ki helâllik istemeye hakkınız olsun! Büyük ihtimâlle siz, bu vefakâr seçmenlerden helâllik istemeyeceksiniz; sizin yerinize, kabahatlerimizin karşılığı olarak biz helâllik isteyelim seçmenden. Hiç ümidim yok, kimse helâllik vermeyecek. Ancak olsun, biz yine de isteyelim. Hem siz boş verin helâlliği, size ve saydıklarınıza biz hakkımızı helâl etmiyoruz!

BBC Türkçe’ye verdiği röportajda eski TBMM Başkanlarından Sayın Bülent Arınç, “Erdoğan’a rakip olmayacağım diye içtihatta bulundum; beni fazla zorlamasınlar, içtihatlar değişebilir” şeklinde bir ifade kullandı.

Kendisine bir tavsiyemiz var: Sayın Arınç, sizi kim zorladıysa, lütfen içtihadınızı değiştirin!

Artık tehditleriniz bizi baydı, ne yapacaksanız yapın! Tehdit etmeyi bırakın! Bizi tehdit etmekle bir yere varamazsınız. Ancak yüreğimizde kalan son kırıntıları da heba edersiniz. Başka bir şey olmaz!

Arınç, bizi aba altından sopa ile tehdit ediyor.

2020 yılında, Demirtaş ile ilgili olarak, “Tutukluluk cezaya dönüşmemeli. Demirtaş ile bizim bir iki görüşmemiz oldu. Cezaevlerinde isyanlar, açlık grevleri olmuştu. Selahattin Demirtaş’ı tanımak veya onu yargılamak için onun yazdığı ‘Devran’ isminde kitap var, ne olur, onu alıp okuyun” demişti Arınç. Yine Arınç, 2019 yılında basılan bu kitabın Demirtaş olmasa bile “Kürtler ve Kürtlerin yaşadığı travmalar üzerine kafalarda çok şeyleri değiştireceğini” belirtmişti. Eski TBMM Başkanı, Osman Kavala’nın tutukluluğu konusunda da, “Ben iddianameyi okudum. Hâlâ tutuklu kalmasına hayret ediyorum. Tahliye edilmesi lâzım. Bu iddianameleri okuduğumda, ‘Çocuk bile yazmaz’ bunu dedim, cübbeyi bile giyesim gelmişti. Çıkması lâzım!” diye konuşmuştu Arınç.

Sayın Arınç, en son bu tutuklananlar için cübbenizi giymekle bizi tehdit etmiştiniz, çok bekledik ancak o günden bugüne ne hikmetse onlar için pek bir şey değişmemesine rağmen bir türlü cübbenizi giyip sahaya çıkmadınız. Bari bu sefer içtihadınızı değiştirin!

Biz sizi, rahmetli Erbakan Hoca ile yol yürüdüğünüz zamanki videolarınızdan takip edip uzaktan sevdik ve destekledik.

***

Yine BBC Türkçe röportajında, “Bize, ‘Siz iktidara gelseniz başbakanınız kim olacak?’ diye soruyorlardı. O zaman dedim ki, ‘Bizim gücümüz buradan geliyor. Ben size 10 tane başbakan adayı ismi sayacağım. Abdullah Gül, Bülent Arınç, Cemil Çiçek, Abdülatif Şener… 10 isim saydım” diyor Arınç. Bir de “Eşitler arasında birinci Tayyip Bey olmalıydı” diye ekliyor.

Sayın Arınç, böyle diyorsunuz ya, kendinizi ve diğerlerini çok fazla büyütüyorsunuz. Kibirden olsa gerek…

Biz seçmenler ve gönül verenler için eşitler arasında birinci diye bir şey hiçbir zaman olmadı. “Eşitler” diye de bir şey olmadı. Biz Arınç ve diğerlerini, hem Erbakan Hoca, hem de Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’la beraber yürüdükleri için sevdik ve destekledik. “Eşitlerden biri” diye gördüğümüz için değil…

Sayın Arınç, bunu size kim söylediyse sizi fena hâlde yanıltmış. Kendiniz söyledinizse, aslı astarı olmayan bir söz söylemişsiniz!  

Saydığınız isimleri bir de ben sayayım…

Abdullah Gül… Arınç gibi bizi fena hâlde yanıltan, Cumhurbaşkanı olması için cansiperane arkasında durduğunuz ve bizim de desteklediğimiz Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı olduktan sonra ne oldu? Gerçek Abdullah Gül’ü o zaman gördük. Siz hâlâ göremediniz ne yazık ki! Gül’ün Cumhurbaşkanlığındaki tercihleri, kadroları ve destek verdiği insanlar bizi hep hayâl kırıklığına uğrattılar. Siz ise gönüllü sözcülüğünü hiç bırakmadınız. Bunların hepsi bir yana, bizi en çok yaralayan tavrı ise, (bu aziz milletin ona verdiği en yüksek paye olarak Cumhurbaşkanlığı ona yetmemiş olacak ki) Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e, İngiltere Kraliçesi İkinci Elizabeth tarafından nişan takılması oldu. Bizim basınımız bu nişanı “Büyük Şövalyelik Nişanı” olarak takdim etti. Diğer adı ile “Arınmışlar Rütbesinin Büyük Haç Şövalyesi”… Bu şövalyelik nişanının tarih boyunca kimlere verildiğini araştırınca bir daha kahrolduk! O seremonide fazla gülmemesi ve ciddî pozları ile maruf olan Sayın Gül’ün, tabir caizse müthiş sevinmiş bir hâlini de gördük eşi ile birlikte olduğu resimlerde. Bizse çok üzüldük ve içimize sindiremedik. Onun mutluluğu bizim kâbusumuz oldu. Biz Sayın Gül’ü gönlümüzden o zaman silip attık bir daha koymamak üzere. Ancak sizden bu konuda da bir şey duyamadık. Ya da siz bir şeyler söylediniz, biz mi işitemedik? Ya bu konu sizin için önemli değildi ya da siz de olanı uygun görüp onayladınız.

***

Sıraladığınız isimlerin ikincisi şahsınız… İkinci hayâl kırıklığımız…

Üçüncü sırada “Cemil Çiçek” ismini zikretmişsiniz. Ben hiç zikretmemeyi tercih ediyorum kusura bakmazsanız…

En son Plân ve Bütçe Komisyonunda söz alıp hiç alâkası ve gereği yokken, “Tayyip Erdoğan’ın çok saygı duyduğu, hürmet ettiği, değer verdiği, son zamanlara kadar sürekli görüştüğü bir zât-ı muhteremi bundan 5-6 ay önce ziyaret etmiştim. Bana ayrılırken dedi ki, ‘Kemal Kılıçdaroğlu’na çok selâmımı söyle. O dedi, yakından biliyorum, bunu laf olsun diye söylediğimi zannetme, Tayyip Erdoğan’dan daha imanlı bir adamdır’ dedi” şeklinde bir söz ortaya attı. Bu sözü inanarak söyleyen zâtın muhteremliği çok su götürür de, bu sözü Meclis’te durduk yere gelip basının önünde inanarak söyleyene ne desek az kalır! “Allah bildiği gibi etsin!” diyebiliriz. Hem yakışıksız, hem de neresinden tutarsanız elinizde kalacak bir söz…

Elhamdülillah, biz kimin imanlı olduğunu çok iyi biliyoruz. Bunun için bir zât-ı gayr-ı muhtereme ihtiyacımız yok! Biz bu açıklamayı duyduk ve içimize sindiremedik. Sayın Arınç, heyhat ki siz yine duymadınız. Duydunuz da yine biz mi sizden duyamadık?

***

Sayın Arınç, Abdülatif Şener’in hayatında olan evrilmeleri hepiniz biliyorsunuz. Burada tekrar anlatmaya hacet yok. Biz onları da sindiremedik ve koparıp attık yüreğimizden. Gerçi biz bu isimleri kendiliğimizden silip atmadık, onlar bizi ısrarla silip atmaya zorladılar. 

Siz ve sayıp saymadığınız bizlerin destekleri ile Devletin en yüksek mâkâmlarına gelen zât-ı muhteremler, altınızda mâkâmlar olunca çok iyisiniz, olmayınca hep bir yerlere savruluyorsunuz. Galiba bu mâkâmlar hep sizlerin olmalı diye düşünüyorsunuz. Siz inip de başkaları geçince kiminiz en zıt partilere kadar savruldunuz, kiminiz partiler kurarak Reis’ten birkaç puan koparmanın peşine düştünüz. Kiminizse sanki dâvâ içinde kalıyormuş gibi yapıp, içeriden “Cübbeyi bile giyesim gelmişti” veya “Beni fazla zorlamasınlar, içtihatlar değişebilir” gibi şeyler söylediniz. Bu sözler görünürde Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı, esasında ise hepimizi tehdit ediyor.

Sayın Arınç, dâvâyı hep birlikte yıpratıyorsunuz. Bu mâkâmlara gelen ve yıllarca buralarda kalan sizler, “Devlette küslük olmaz” düsturunu bilmenize rağmen, hiç kimse için değil, sadece kendi kibirleriniz için bu tür savrulmalar içindesiniz.

Görüyoruz ki, bizim de çok büyük kabahatimiz ve günahlarımız var. Zira siz de onlardan birisiniz!

Sayın Cumhurbaşkanımızdan helâllik bekliyorsunuz ya, olmadı Bülent Bey! Siz önce, hayâl kırıklığına uğrattığınız bizim gibi seçmenlerden bir helâllik alın ki helâllik istemeye hakkınız olsun!

Büyük ihtimâlle siz, bu vefakâr seçmenlerden helâllik istemeyeceksiniz; sizin yerinize, kabahatlerimizin karşılığı olarak biz helâllik isteyelim seçmenden. Hiç ümidim yok, kimse helâllik vermeyecek. Ancak olsun, biz yine de isteyelim.

Hem siz boş verin helâlliği, size ve saydıklarınıza biz hakkımızı helâl etmiyoruz! Tuttuğunuz yolda yolunuz açık olsun. Ve bizden uzak olsun, kimlere yakın olursa olsun!