
“SAVAŞ” kelimesini artık resmî ağızlardan da duyuyoruz. Aslında günümüzdeki savaşların temelleri en az iki asır öncesine dayanır. Şekillenerek gelen savaş, şimdilerde üç ana omurga üzerinden yürüyor: Bu üç ana omurga Orta Doğu, Orta Asya ve Uzak Doğu. Savaşlar bu merkezlerde olacak şekilde gelişiyor.
Büyük savaşın üç ana nedeni var: Birincisi, ekonomik güç merkezlerinin Batı’dan Doğu’ya kayması. İkincisi, İsrail’in hayâlleri ve Büyük Orta Doğu (BOP) Projesi’nin varlığı (burada İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırım da yer alıyor). Üçüncüsü ise, ekonomik güç merkezlerinin Doğu’ya kaymasıyla birlikte gerçekleşecek olan Demir İpekyolu’na hâkim olma çabalarıdır. Birleşik Krallık bu üç nedenin de tam merkezinde yer alıyor ve kılcal bütün damarları buradan kullanıyor.
Dünya finans merkezini yüzde 56,2 ile New York, yüzde 37,4 ile Londra, Lüksemburg, Paris, Dublin ve Frankfurt yönetiyordu. Son yıllarda bu oran New York için yüzde 48,7’ye, Londra merkezli yönetim açısından ise yüzde 27,5’e geriledi. Doğu’da Dubai, Şanghay, Hong Kong ve Singapur merkezli finans ise yüzde 4,3’ten yüzde 21,1’e yükseldi. Doğu’nun finans yönetimi hususunda son yirmi yıldaki bu yükselişteki hız oranı, Batı’nın düşüşünden yüksek. Bu da Batı’yı çok tedirgin ediyor.
Bu ve benzeri nedenlerden dolayı Çin, Japonya, Tayland, Vietnam, Kuzey Kore, Güney Kore, Endonezya, Filipinler, Malezya, Brunei, Singapur, Doğu Timor, Laos, Kamboçya, Tayvan, Bangladeş, Pakistan, Sri Lanka ve Moğolistan karıştırılmaya başlandı. Geniş çaplı olmamak üzere ABD, Tayland, Çin ve Rusya ortadayken Kuzey Kore ile Çin anlaşma imzalayarak dış saldırılara karşı birlikte tepki verme kararı aldı.
Yeni düzende yer almak ve savaşa karşı son pozisyon
Demir İpekyolu, dünyanın yeni ticarî omurgası olacak olmasına ama dengeleri de iyiden iyiye değiştiriyor. Dünya artık eskisi gibi olmayacak. Pandemi bu işi sadece hızlandırdı. Çin, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Gürcistan, Türkiye, Bulgaristan, Sırbistan, Macaristan, Slovakya, Çekya, İtalya, Fransa, İngiltere ve İspanya bu omurganın üzerinde yer alıyor. Birleşik Krallık bu süreçte hemen Avrupa Birliği’nden ayrıldı. Çünkü Avrupa Birliği’nin, olası bir savaş hâlinde ABD’nin taşeronu olacağını biliyordu.
Böyle bir aşamada ABD, Afganistan’dan askerî varlığını çekerek bölgeyi terk etti. Buraya havayoluyla gidemeyen ABD’liler ise Özbekistan ve Türkmenistan’a aktarıldı. Birleşik Krallık, Fransa, Almanya ve ABD (Birleşik Amerika), Orta Asya’nın, dar anlamıyla geçmişte Sovyetler Birliği’nin parçası olan beş ülkeye (Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Tacikistan) girdiler. Geniş anlamda ise Afganistan, Pakistan’ın kuzeyi, Çin’in batısı (Doğu Türkistan ve Tibet), Moğolistan ve Rusya’nın bir kısmı ile Kuzeydoğu İran’ı içeren bölgede karışıklık çıkarmaya başladılar.
Asya, Avrupa ve Afrika'nın birbirlerine en çok yaklaştıkları yerleriyle Akdeniz'den Pakistan'a kadar uzanıp Arap yarımadasını kapsayan geniş bir coğrafya olan Orta Doğu’da bugün Gazze’deki soykırım Lübnan’a sıçramış durumda görünüyor. Bunların hepsi o müstakbel büyük savaşın birer parçası durumunda.
Herhangi bir büyük savaşın olmamasını isteyen ülkelerin başında ise Türkiye geliyor. Rusya ise büyük savaştan kaçış olmayacağını düşündüğü için üzerine gelen Batı’ya karşı Ukrayna’ya girerek tepki pozisyonunu almıştı bile. İran, kendisini özellikle İslâm ülkeleri üzerinde lider konumunda göstermek için elinden gelen bütün yolları deniyor.
Büyük savaşın geniş coğrafyasını oluşturan Orta Doğu, Uzak Doğu ve Orta Asya’da bir araya gelmesi istenmeyen üç ülke de bunlar. Yani Rusya, Türkiye ve İran... İran’ın kendi plânı olsa da Rusya ile doğrudan karşı karşıya gelmek istemez. Bu nedenle olaya akılcı bir yol ile bakmak gerekiyor. Doğu toplumları daha çok hisleri yani duygularıyla, Batı ise akıl ile kararlarını alıyor ve buna göre uyguluyor. Bu nedenle Doğu toplumları Batılılar tarafından kolaylıkla yönlendirilebiliyor. Batı’nın daha çok akıl ile hareket ettiğine en büyük delil, Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılması olarak gösterilebilir.
Büyük fotoğraftaki büyük savaşın fitili, Rusya’nın Ukrayna’ya savaş açması, İsrail’in Gazze’de soykırım yapması ve İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin öldürülmesiyle ateşlenmiştir. Büyük oyuncular bu işleri tam anlamıyla dijital teknoloji, sosyal plân, akıl ve istihbarat ile yönetiyorlar. 1979 yılından önce İran’a ABD tarafından tedarik edilen ve İran’da Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve beraberindeki heyeti taşıyan Bell 212 helikopterin düşürülmesi, savaşın bir plânı şeklinde yürüdü. Bundan önce Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması zaten plânın gerçekleştiğini gösterdi. Yani Batılılar Rusya’nın Ukrayna’ya girmesinden çok memnunlar. Bu süreçte Fransa da Rusya’ya karşı konuşlanmışken Fransa’da iktidar değişikliği ortaya çıktı. Bu demek oluyor ki, ABD kendi sözünü dinlemeyen bütün AB ülkelerinde de lider değişikliğine gidecek. Diğer bir ifadeyle Orta Doğu, Uzak Doğu ve Orta Asya’da yapılan darbe girişimleri AB için de yapılacak. Tek ülke hariç: Birleşik Krallık. Çünkü ABD’nin akıl hocası zaten Birleşik Krallık.
Bu aşamada Rusya iki defa Batılılar tarafından saldırıya uğradı. Birincisinde Moskova’nın yakınlarındaki bir salonda binlerce insanın bulunduğu yere 11 kişilik bir ekibin plânladığı, tetiği de Nasridinov Makhmadrasul, Ismonov Rivozhidin, Safolzoda Shokhinjonn ve Nazarov Rustam’ın çektiği bir katliam yapıldı. Katliamda 150’den fazla masum insan öldürüldü. Moskova’da hayat durdu. Sokaklar boşaltıldı.
Bu birinci Batı saldırısının ardından ikinci bir saldırı da yine Rusya’ya bağlı Özerk Dağıstan Cumhuriyeti’nin Derbent ve Mahaçkale şehirlerindeki bir polis noktası, bir sinagog ve bir kiliseye düzenlendi. Bu saldırılarda 5 Rus polisi ve millî muhafızı, bir Ortodoks din adamı ve birçok sivil hayatını kaybederken, en az 12 kişi ise yaralandı. Rus devlet ajansı TASS’ın haberine göre, söz konusu saldırıda sinagog ve kiliseye ateş açılması, sinir uçlarıyla oynandığını da gösteriyor.
Türkiye’nin müstakbel görünen büyük savaşta olmadığı bir düzlem, Batı’nın bütün plânlarını çöpe çıkarır. Bu nedenle Ermenistan üzerinden Türkiye’yi sıcak savaşa sokmaya çalıştılar ama savaş yerelde Azerbaycan’ın üstünlüğü ile sonuçlandı. Böylece Batı ve ABD, Ermenistan üzerinden Türkiye’yi sıcak savaşa sokamadılar. Türkiye ise Rusya-Ukrayna Savaşı’nda arabulucu rolünü oynayarak savaş istemediğini belirtti.
Türkiye, ne yapacağı en çok merak edilen etken
Böyle bir savaş ortamında Türkiye üç büyük saldırı ile karşı karşıyadır: Birincisi, maddî olarak coğrafyasının etrafı sarılmış hâlde ve savaşa çekilmek isteniyor. İkincisi, ülke içerisinde olan ve dışarı destekli Olimpos dağının çocukları tam anlamıyla ve canhıraş bir şekilde dış güçlere destek veriyorlar. Bu desteği vermelerinin iki nedeni, DNA’larının aynı olması ve 1071 öncesine geri dönerek Anadolu evlâtlarını bu topraklardan kovduktan sonra Türkiye’yi Olimpos dağının çocuklarının ülkesi yapmak. Üçüncüsü ise, toplumun sinir uçlarıyla oynamak istiyorlar.
Türkiye’nin müstakbel görünen büyük savaşta olmadığı bir düzlem, Batı’nın bütün plânlarını çöpe çıkarır. Bu nedenle Ermenistan üzerinden Türkiye’yi sıcak savaşa sokmaya çalıştılar ama savaş yerelde Azerbaycan’ın üstünlüğü ile sonuçlandı. Böylece Batı ve ABD, Ermenistan üzerinden Türkiye’yi sıcak savaşa sokamadılar. Türkiye ise Rusya-Ukrayna Savaşı’nda arabulucu rolünü oynayarak savaş istemediğini belirtti. Gazze için en fazla yardım eden ülke de Türkiye oldu. Buna rağmen Türkiye, Gazze üzerinden sıcak bir savaşa girmediği hâlde büyük diplomasiyi kullanmayı başardı. Bağımsız bir Filistin için Ermenistan’dan olumlu cevap gelmesi kafaları karıştırdı.
Ermenistan için oluşan bu olumlu hava AB ve ABD’nin hiç hoşuna gitmedi. Türkiye tam bu aşamada Suriye ile de bir yakınlaşmayı konuşmaya başladı. Suriye ve Esad ile olumlu adımlar atma düşüncesi Batı’nın yine bütün plânlarını boşa çıkaracağı için Batı, Rusya ve İran’da yaptıklarının benzerini Türkiye’de devreye soktu.
Türkiye, Batılı gibi olmaya çalışan Doğu kültürünün ağır bastığı bir yerdir. Toplumda her şeye rağmen değerler ve gelenek önemli bir yere sahiptir. Toplumun sinir uçlarıyla oynarsanız, halkı belli yerlere yönlendirip büyük olayları ateşleyebilirsiniz. Bu nedenle tam anlamıyla akıl, bilim ve sağduyu ile hareket edilmesi gerekiyor bu ülkede. Batı’nın Türkiye için plânladıkları devrededir.
Türkiye-Ermenistan, Türkiye-Suriye ve ABD’deki başkanlık seçimleri bu sürecin önemli bir ayağını oluşturuyor. ABD’de başkanlık seçimini eski Başkan Donald Trump kazanırsa Suriye’den askerlerini çekeceğini ifade etti. Suriye’de ABD’nin kuracağı bir terör devleti böylece imkânsız hâle düşebilir. Üstelik Trump’un damadı ile mevcut Başkan Joe Biden Kudüs’ü İsrail terör devletinin başkenti olarak tanımasına rağmen, ABD askerlerinin Suriye’den çekilmesi, ABD, İsrail ve Büyük Savaş için büyük bir hatadır. Bunun için bütün akılsız akıllar Türkiye için devreye girmiştir.
Türkiye’nin bir şekilde sıcak savaşa girip Gazze, Ermenistan, Lübnan ve Suriye üzerinden Batı’ya yürümesi engellenmek istendi. Bunu Kayseri’deki olay ile deniyorlar. Kayseri’deki olay tam anlamıyla iğrenç bir şey ve hukuk çerçevesince gerekenler yapılıyor. Bu olayı destekleyen sosyal medya hesapları ve içerideki Olimpos dağı çocukları da gereken cevabı alıyor. Suriye’de bayrak yakma olayı da asla kabul edilecek bir eylem olmadığı gibi sinir uçlarının oynaması için yapılan bir denemedir. Bu konuda da gerekenler yapılıyor.
Trump’ın seçimi kazanmasını düşünenler, Suriye’den ABD askerleri çekilmeden gereken yapılsın istiyorlar. Bunun için Suriye ve Türkiye’nin sinir uçlarıyla oynuyor ve bunu belli ölçüde de başarıyorlar.
Suriye ve Türkiye’nin sinir uçları ile oynamak, İsrail’in büyük projesine hizmet eden bir atılımdır. Büyük İsrail (Ortadoğu) Projesi de büyük savaşa hizmet eden bir projedir. Bu nedenle ABD ve Batı, İsrail’i destekliyor. Bütün ticaret yolları İsrail bekçiliğinde garanti altına alınmış olup gelecek asırlarda ticaret yolları ve ekonomik güçleri bölge itibariyle tamamen kontrol edecekler.
Türkiye ve Suriye’nin sinir uçları harekete geçirilirse çıkacak yereldeki bir çatışma, Türkiye ile Suriye’nin anlaşmamasını ve terör devletini garanti eder. Terör devleti ise Lübnan’ın İsrail tarafından alınmasından sonra bayrağını İsrail bayrağı ile değiştirir. Büyük İsrail bayrağını dikmeye hazır olan teröristler, Suriye ve Irak’ın kuzeyinde konuşlanmış durumdadırlar. Sözde seçimleri ise Türkiye tarafından engellenmiş durumdadır. Böyle bir ortamda Türkiye büyük bir cendereden geçiyor. Önce yöresel bir savaş, sonra da AB, ABD, İsrail ve bütün Batı ile savaşa çekilmek isteniyor. 15 Temmuz’da başarılamayan hamle bu kez açıktan deneniyor.
Unutulmaması gereken en önemli durum da Rusya ve İran’ın doğrudan Türkiye’nin yanında yer almadığı ve kritik aşamalarda Batı ile anlaşabilecekleri konusudur. Şimdilik bu durum açıktan görünmese de akılda tutulması gerekir. Büyük savaşta Rusya ve İran hangi safta yer alır, bu durum belirsizliğini koruyor. Kuzey Kore ile Rusya anlaşsa da Çin devre dışına çıkarılmak istendiğinde Hindistan devreye sokulacaktır.
Türkiye, Batı’nın devreden çıkarmak istediği ve sıcak bir savaşa sokmak istediği ülkedir. Bir asır uyuyan dev; TOGG, Marmaray, İstanbul Havalimanı, üçüncü köprü ve insansız hava araçları atılımlarıyla dirilişe geçti. ASELSAN, HAVELSAN, Roketsan, TUSAŞ (TAI), BMC, Katmerciler, Bayraktar, NETAŞ ve Otokar gibi şirketlerin savunma sanayii atılımları da çok dikkat çekiyor. En son KAAN’ın gökyüzü ile buluşması Batı’yı çileden çıkarmıştır.
Böyle bir aşamada Türkiye için her türlü saldırıyı deniyorlar. Buna hazırlıklı olmak gerekiyor. Hedef belli: Türkiye’nin savaşla uğraşması, içeriye kapanması, “Büyük İsrail” plânına karşı çıkmaması ve en nihayetinde Demir İpekyolu projesinde Batı’nın kontrolör ve öncü olmasının engellenmesi... Sonrasında ise 1071 öncesine ait haritayla sosyal ve siyasal yapıyı inşâ edecekler. Türkiye’den koparacakları topraklarda terör sonrasında İsrail bayrakları dalgalanacak. Böyle bir süreçte Türkiye yekvücut olmalıdır.