Savaşsa savaş!

Fransa, Hafter’i fiilî ve askerî anlamda destekliyor. O kadar açık destek veriyor ki, bizim desteklediğimiz meşru hükûmetin bölgelerini Fransa uçakları vuruyor. Kaddafi’nin devrilişinde NATO ve BM devreye girmeden bir gün önce Fransa uçaklarının o bölgeyi nasıl vurduklarını hatırlayınız!

TÜRKİYE’nin Suriye’ye neden girdiği bitti, şimdi de Libya’ya neden müdahale ettiğine dair söylemler başladı. Vaat edilmiş toprakların peşine düşen Batı’nın ne yapmaya çalıştığını anlayamayan Türkiye halkının bir kısmı, Devletimizin Libya’ya neden müdahale ettiğini de anlayamaz. Biz de üzerimize düştüğü kadarıyla bu konuyu anlatmaya çalışacağız. Tabiî anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az…

Türkiye’nin tüm haklara sahip olduğu 189 bin kilometrekarelik alandan bahsediyoruz. Yunanlıların ve Güney Kıbrıs yönetiminin bize dayatmaya çalıştığı toprağın büyüklüğü ne kadar? 41 bin kilometrekare... Onlar bu ölçüye sahipken, Türkiye’nin hakkı 189 bin kilometrekare!

Soruyorum: Böylesi haksız bir dayatmaya karşılık nasıl hamle yapardınız? Peki, Türkiye nasıl bir hamle yaptı?

Libya, Akdeniz kıyısında, doğusunda Mısır, batısında Cezayir ve Tunus, güneyinde Nijer ve Çad, güneydoğusunda Sudan ile komşu olan bir Mağrip ve Kuzey Afrika ülkesi… Bilindiği gibi Libya’da iki ayrı hükûmet vardır. Türkiye’nin desteklediği, BM’nin de desteklediği hükûmet kanadıdır. Başka ülkelerde büyükelçilikleri olan ve dünyanın tanıdığı hükûmet de işte bu hükûmettir!

“Biz neden bu hükûmeti destekliyoruz, bizim Libya’da ne işimiz var?” diye binlerce soru geliyor. Bunu anlamak için Cihat Yaycı Paşa’nın geçmişten beri yaptığı doktora tezini iyi okuyup iyi anlamış olmak gerekir. Neden bahsediyordu o tezin içeriğinde Paşa? Türkiye’nin, kazanımlarını garantiye alması için Libya ile bugün yapılan anlaşmayı yapması gerektiğinden…

Peki, Yaycı’nın söylediği neydi? “Türkiye ile Libya komşu!”

Türkiye, işte bu anlaşma ile Libya ile gerçekten komşu olduğunu resmîleştirmiş oldu. Bu anlaşma yapılmasaydı, Türkiye’nin hem toprakları, hem de komşuluğu tehlikeye girecekti. Hem istihbârî, hem askerî, hem teknolojik anlamda komşuyuz ve güç birliğimiz olmalı.

Türkiye bir kabile devleti değil, Türkiye’nin derin bir aklı var ve yaptığı hiçbir hamle boşa değil!

Geçmişi hatırlayalım: NATO konusunda Fransa’nın önümüze çıkardığı en önemli konu, Libya idi! Bu coğrafyanın Fransa ile alâkası var mı? Yok! Ama Libya’daki kazanımlarıyla, şu an ekonomik krizde olsa da kendisini finanse eden bir Fransa var. Afrika’daki sömürüsü ile kendisini finanse eden Fransa’dan bahsediyorum...

“General Hafter” denen adamın bölgesindeki bütün petrolleri çıkaran iki ülke var. Bunlardan bir tanesi Fransa... Çok ilginçtir, bu yazıyı yazarken son dakika bir haber geldi. Habere göre, yaptığı televizyon programında darbeci General Halife Hafter’in sözcüsü Mismari’ye, “Sizi tek bir Türk topu mu engelliyor?” diye tepki veren Al-Hadath/Al Arabiya sunucusu Najwa Kassem (Necva Kasım), Dubai’deki evinde ölü bulundu.

Bu haber üzerine çok doğru bir konuya değindiğimi bir kez daha anladım. Güzel ülkemin güzel insanları, araştırsın, okusun ve anlasın geç olmadan, Fransa, Hafter’i fiilî ve askerî anlamda destekliyor. O kadar açık destek veriyor ki, bizim desteklediğimiz meşru hükûmetin bölgelerini Fransa uçakları vuruyor. Kaddafi’nin devrilişinde NATO ve BM devreye girmeden bir gün önce Fransa uçaklarının o bölgeyi nasıl vurduklarını hatırlayınız!

Libya ve Suriye üzerinden Türkiye’nin kuşatmaya alınması için çabalıyorlar. İlk kuşatmayı Fırat Kalkanı Harekâtı’nda yardık. Zeytin Dalı Harekâtı ile de ikinci kuşatmayı yardık. Üçüncü kuşatmayı yarmamız için bir seçenek vardı, o da Libya ile bu anlaşmanın imzalanmasıydı ve çok şükür onu da yaptık. Resmî olarak yapılan bu anlaşma, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki kuşatmayı yarma başarısıdır. Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı’na bu başarısından dolayı teşekkür ediyoruz. Tüm Türkiye’nin de teşekkür etmesi gerekir.

“Bu memleket bir karış toprağını vermeyecek” diyoruz. “Canımızı verir, vatanımızı vermeyiz” diyoruz. Fakat Batı, bize 41 bin kilometrekarelik bir alanı vermeye çalışıyor. Kısaca, topraklarımızdan önemli bir kısmını kuşatma gayretinde!

Libya anlaşması o kadar önemli ki, 41 binlik bir dayatmayı, hakkınızı almak üzere 189 bin kilometrekarelik bir alana çıkarıyorsunuz!

75 Harekâtı’nı hatırlayalım… Daha dün gibi… Yunan destekli Rum çetelerinin katliamlarını durdurmak için Bülent Ecevit ile Necmeddin Erbakan’ın emriyle Kıbrıs’a harekât düzenleyen Mehmetçik, adadaki Türk nüfusu yok olmaktan kurtardı. Bu harekâtın Türkiye’ye 45 sene sonra böyle bir faydasının olacağını söyleselerdi kimse inanmazdı. Dönemin iktidar ortakları Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan’ın ne kadar önemli bir hamle yaptığını 45 sene sonra daha iyi anlıyoruz.

Siyaset ötesi düşünen siyasetçileri, bu büyük insanları rahmet ve minnetle anıyoruz. Bu dönemin Lideri Erdoğan’ın da yıllar sonra bile rahmet ve minnetle anılacağından hiç şüphem yok!

Biz bu iki anlaşma ile Libya’ya diyoruz ki, “Seninle sınırda ortağız”. Denizler arasında büyük bir koridor var ve Yunanistan’ı, Mısır’ı, Fransa’yı çıldırtan konu, bu sınır anlaşmasının yalnızca suyun üzerinde değil, suyun altında da bize hâkimiyet sağlaması. Bu sınırdan artık Türkiye’nin izni olmadan hiçbir boru hattının geçmesi mümkün değil! Bu anlaşma ile Yunanistan, Mısır ve İsrail’i kendi bölgelerine hapsettik.

Peki, neden Libya’ya gidiyoruz?

Libya’da olmamış ve böyle bir anlaşma yapmamış olsaydık, General Hafter de bu bölgeyi almış olsaydı, sınırımızda hiçbir hak iddia edemeyecektik. Fransa sahayı tamamen alacaktı. Yunanistan’la beraber, bizi yukarıda andığımız daracık alana hapsedeceklerdi. Fakat bu anlaşma sonrası biz, artık Libya’nın sahasında da petrol arayabileceğiz. Biz bu coğrafyada Fransa ile karşı karşıya geliyoruz. İşte bu yüzden Macron, saçma sapan davranışlar içinde!

Türkiye olarak bölgede farklı anlaşmalar imzalıyoruz. Yaptığımız anlaşma, sadece bu değil. Yakında Katar’da olduğu gibi buralara da askerî üs kurabiliriz. Kurmalı da... Tüm bunları yaparken çok iyi plânlar kurmamız lâzım ki dayak yiyip geri gelmeyelim. Hava savunma sistemimizle, kendi silahımızla, Atmaca füzelerimizle, Bora füzelerimizle daha da güçlü hâle gelmemiz lâzım. Türkiye tüm bu projeleri yaptığı için, bugün Doğu Akdeniz’deki devâsa alanı konuşabiliyor, orada hamle yapabiliyoruz.

Yerli ve millî üretimle birlikte kardeş olan Türkiye, her zaman kazanacaktır. Çünkü Orta Doğu’da hiçbir şey rastlantı değil. Sisi darbe yapıp Mısır’ın başına gelmeseydi, Mursi idaresindeki Mısır, bizimle iki anlaşma imzalayacaktı. Bu anlaşmaların görüşülmesinden iki hafta sonra Mursi’yi devirdiler. Ancak “Arap Baharı” sanılan şeyin öyle olmadığı, bizim coğrafyamızdaki hiçbir şeyin de tesadüf olmadığı ortada!