Savaşın son halkası: Türkiye

Balkanlar, Orta Asya ve Orta Doğu’da Türklere soykırım yapmış bir Batı, Türkiye’yi yok etmek için her şeyi deneyecektir. Bu nedenle Türkiye’nin önünde bulunan liyakat ve sadakat gibi tercihe üçüncü bir şık eklenmeli ve liyakatli sadakat yolu tercih edilmelidir. Aksi durumda büyük savaşın son halkasını tamamlamak için 1453’ten beri içimizde olan düşmanlar ile dış düşmanlar birlikte ve yeniden bir sıcak savaş için her plânı hazırlamış durumdadırlar.

BİZİM en büyük düşmanlarımızdan biri hiç şüphesiz cehalettir. Zira cehalet sadece kitap okumakla giderilmeyeceği gibi idrak güçlerinin de açık olmasını gerekli kılar. Yani okunan kitaplarda hiç şüphesiz yazarın amacını iyi bilmek, hedefi derk etmek ve hakikati yakalamak gerekir.

İnsanlık ve toplumlar hakikatten sonra medeniyet kurabilirler. Hakikat ise okumanın idraki ve sonrasında fikirlerin eyleme dönüşmesiyle mümkündür. Bugün haftalık kişi başı kitap okuma süresi; ABD, Almanya, Kanada, İtalya, Japonya ve Güney Kore’de Türkiye’den sonra gelmektedir. Türkiye’nin kişi başı haftalık kitap okuma süresi on sekizinci sırada yer alıyor. İlk sıralarda ise Hindistan, Tayland, Çin ve Rusya gibi ülkeler geliyor.

Bu sıralama dünya güç merkezlerinin sıra kaymasıyla da orantılı görünüyor. Yani gelişmeler kitap okuma oranlarıyla büyük oranda örtüşüyor. Türkiye gibi ülkelerin bu sıralamada ilk on ülke arasında yer alırlarsa etkin, ilk beş ülke arasında yer alırlarsa yetkin olacakları söylenebilir.

Günümüzde Orta Doğu, Orta Asya ve Balkanlar dikkat çekici bir şekilde Batı’nın plânları arasında yer alıyor. Batılılar asırlardır bu coğrafyalarda toplu katliamlar yapıyor. Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Sırbistan, Bosna ve Macaristan’da Türkler soykırıma uğradı. Ciddî bir yaptırım olmadı. Yapanların yanına yaptıkları kâr kaldı.

Bir örnekle hafızaları tazeleyelim isterseniz…

Bosna-Hersek'teki savaşın en büyük mağduru kadınlar ve çocuklar oldu. Uluslararası bağımsız kaynakların verilerine göre savaş sırasında yaklaşık 50 bin, dönemin TV ve haber kanallarına göre ise 60 bin Bosnalı kadın tecavüze uğradı. Bosnalı bir kadın, hastane yatağında bazı gecelerde 6-7 Sırp askerin art arda kendisine tecavüz ettiğini ifade etti. Bu kadın bütün korkunç olayları yaşadığını, dişlerinin çekildiğini ve koridorlarda sürüklendiğini ifade etti. O dönem, dönemin Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Diyanet İşleri Başkanı’na mektup yazıp “Dur!” denmesi gerektiğini ifade etmiştim. Özellikle tecavüze uğrayan kadınların doğurmaması gerektiğini kendimce anlatmıştım. Sanırım bu çocuklar doğdu ve şimdilerde yirmili yaşlardalar. Çünkü doğurmalarının gerektiği algısı tüm dünyayı sarmıştı.

Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, KKTC, Kırgızistan ve Türkmenistan gibi ülkelere bakıldığında kilometre başına en fazla insan sayısı Azerbaycan, Türkiye ve KKTC’de geliyor. Yüzölçümü bakımından ise ilk sıralarda Kazakistan, Türkiye ve Türkmenistan geliyor. Dememiz odur ki, Türkler Kırım’da, Gürcistan’da, Ermenistan’da, Girit adasında ve Kıbrıs’ta da soykırıma uğradı.

Son çeyrek asırda Suriye ve Irak’ta Türkler yine soykırıma uğradı. Suriye ve Irak’ta Türklerin olduğu bölgeler terör örgütleriyle dolduruldu. ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya gibi ülkeler binlerce TIR silahı terör örgütlerine verdi. Türkiye savunma sanayii teknolojileriyle şimdilik bunları durdurdu. Bu arada ABD, Fransa, İngiltere ve Rusya bölgede bulunuyor.

Türkiye’nin bölgede güçlü olması yetmez, çok güçlü olması gerekiyor. Irak, Suriye, Kuveyt ile başlayıp Gazze ile devam eden katliamlar büyük savaşın son halkasını oluşturuyor. Bosna’da susturulamayan Batı, bugün Gazze’de durdurulamıyor. Lübnan’a, Suriye’ye saldırıyor.

Türkiye bu süreçte şimdiye kadar takdir edilesi politika izledi. Ancak şu unutulmamalıdır ki, son yirmi yılda atılan adımlar ile bunlar başarıldı. Türkiye ilk tökezlediğinde ölümcül hançeri saplayacak olanlar yine Batılılar ve işbirlikçileri olacaktır.

Gazze Türkiye’den, Türkiye de Gazze’den bağımsız düşünülecek bir yer değil. Zira yadigâr olan bu yerler Türklere gözdağı verilen yerlerdir. Her Türk, Gazze’ye sahip çıkmadığı her olayda saldırının bir adım daha kendisine yaklaştığını bilmelidir.

Bugün Katar ve Birleşik Arap (Amerika) Emirlikleri (BAE) hariç diğer ülkeler petrol anlaşmasını imzalamayınca İsrail’i koruma bahanesiyle bütün ABD savaş gemileri Orta Doğu’ya konuşlandı. İran ise üzerinde çok çalışılması gereken farklı bir konu ama en önemli merkezlerden biri konumunda. Zira İran ve Azerbaycan ABD-Rusya ikilisiyle işleri dengeli götürmek istiyor. Türkiye de böyle yapıyor aslında. Basra Körfezi ile Umman Denizi’ni birleştiren yerde bulunan Hürmüz Boğazı’nda en etkin ülke İran. Bu nedenle Katar ve BAE petrol anlaşmasını imzalasalar bile İran, Hürmüz Boğazı’nı ticarî gemilere kapattığında ABD seçimlerini bile etkiler.

Böyle çoklu denklemlerin olduğu yerde ABD ve İsrail aslında çırpınıştalar. Zira Hürmüz Boğazı ve Süveyş Kanalı ABD, İngiltere ve Batılı ülkelerin korkulu rüyalarıdır. Yemen sırf bu nedenle Yunan gemisini vurdu. İran bugüne kadar ciddî bir yaptırım yapamadı.

ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve diğer Batılı tek dişi kalmış ülkeler; Orta Asya, Hindistan ve Çin üzerinden Doğu’ya açılmak ve söz sahibi olmak için kuzeyde Rusya, ortada Türkiye ve güneyde ise Suriye ve Irak üzerinden politika geliştirdiler. Türkiye’nin üçüncü boğaz köprüsünde demiryolu da bulunuyor. Suriye ve Irak bugün ABD, Fransa, İngiltere, Rusya ve İngiltere’nin kontrolünde. ABD’nin İran ve Rusya ile anlaşma yapması ise an meselesi. Ancak Türkiye, coğrafyanın kaderi olduğu için çok dikkatli hareket ediyor. (Bu yönden Devlet büyüklerine Allah (cc) kolaylık, sabır ve kuantum politika izlemek nasip eylesin.)

İsrail’e olası bir kara harekâtı Lübnan üzerinden başlarsa, ABD’nin İsrail’e olan güveni azalacaktır. ABD hemen terör örgütlerine Türkiye’de çok ciddî saldırılar başlatacaktır.

Türkiye bölgede zayıflatılmadıkça ABD, İngiltere, Fransa ve Batılı devletlerin Orta Asya, Orta Doğu ve ticaret yollarında kalıcı üstünlükleri görünmemektedir. Bu nedenle tek hedef Türkiye’nin sinir uçlarıyla oynayarak Türkiye’yi savaşa sokmak istemektedirler. Bunun için Gazze’de soykırım yapıyorlar. Bunun için her defasında Ermenistan üzerinden Türkiye’ye saldırıyorlar.

Şimdilerde göründüğü gibi ABD’nin İsrail’i gözden çıkarması hiç zor değil. ABD bu türden ihanetleri her zaman yapmıştır. Milyonlarca yerli ABD’liye soykırım uygulamış bir devlet, 8 milyonluk Yahudi devletini mi gözden çıkaramayacak? Hiç sanmam. ABD, İsrail’i taşeron olarak kullanıyor; tıpkı terör örgütlerini kullandığı gibi. 

Lübnan’ı ve Gazze’yi tamamen ele girmiş bir İsrail kuzeyde Türkiye, güneyde de Mısır ile komşu olacaktır. İslâm coğrafyasının iki kadim devleti aslında ABD ile komşu olacaktır. ABD istediği zaman Türkiye ve Mısır ile savaşacaktır. Şimdilerde İsrail ile sıcak politika devam ederken, başarısız olmuş bir İsrail, sonrasında terör örgütleri görünümlü ABD, Fransa, İngiltere ve Batılı devletler ile Türkiye’ye saldıracaktır. Böyle bir tehlikeyi gören Türkiye, son kertede erken seçime gidip istikrar için güven tazelemeyi deneyebilir.

Balkanlar, Orta Asya ve Orta Doğu’da Türklere soykırım yapmış bir Batı, Türkiye’yi yok etmek için her şeyi deneyecektir. Bu nedenle Türkiye’nin önünde bulunan liyakat ve sadakat gibi tercihe üçüncü bir şık eklenmeli ve liyakatli sadakat yolu tercih edilmelidir. Aksi durumda büyük savaşın son halkasını tamamlamak için 1453’ten beri içimizde olan düşmanlar ile dış düşmanlar birlikte ve yeniden bir sıcak savaş için her plânı hazırlamış durumdadırlar.