Savaşın panzehri barıştır

Şimdilik elden geldiğince bilim, teknoloji ve eğitim ile akademik akıl çalıştırılmalı ve Türkiye, fikir deposuyla yolunu almalıdır. Bu uğurda akademik toplantılar ile Türkiye, Yunanistan ve diğer komşu ülkelerin sıkı işbirliği önem arz ediyor.

“TÜRK-Yunan Üniversitesi” teklifi Türk tarafından dünyaya ve Yunanistan’a ilân edildiğinde Türkiye düşmanlarının bütün plânları suya düşecektir. Yunanistan böyle bir teklifi en azından siyâsî açıdan kabul edecek gibi görünmüyor, zira yakında seçimleri var. Hiçbir siyasetçi böyle bir riski Yunanistan’da göze almak istemez. Ancak bu risk ABD açısından önemlidir. Yoksa ciddî anlamda Yunan halkına bu teklif detaylıca anlatılırsa, karşılık bulacağını beklemek gerekir.

Gelinen noktada aklı başındaki dünya insanları savaşmayı sevmiyor ve istemiyorlar. Barış savaşın en büyük düşmanı olduğundan, Türkiye’den gidecek böyle bir teklif ilginç olacaktır. Eğer böyle bir teklif karşılık bulmaz ise -ki şimdilik böyle bir durumun en azından bir yıl içerisinde görünmesi zordur- Türkiye’de akademisyenlerden oluşan uluslararası bir konferans başlatılmalıdır. Bu konferans “Türkiye ve Komşularının Geleceği” gibi başlıklara sahip olmalıdır.

Bu konferanslar serisi Türkiye ve komşularının birbirlerine olan güven ve itimadını tesis etmelidir. Buna göre iletişim en azından akademik düzeyde en üst seviyede tutulmalıdır. Türkiye’nin etrafını silah deposuna çeviren ABD, İngiltere, Fransa ve diğer Batılı devletler böyle bir durumda şaşkına döneceklerdir. Çünkü bu Haçlı zihniyetindeki Batılılar sağ gösterip sol vurmak derdindeler.

Yunanistan ile girilecek sıcak bir çatışma gerilimi sürerken, Suriye ve Irak kuzeyinde ansızın bir terör devletinin bağımsızlığını kabul edecekler. Ya da güneyimizde kurulmak istenen terör devleti kurulurken, Ukrayna bahane edilerek de İstanbul’da ekümenik ilân edilebilir. 

ABD, İngiltere, Fransa ve tüm Batı, Yunanistan üzerinden Türkiye’nin gücünü ve dikkatini farklı yönlere çevirerek hedef şaşırtmaya çalışıyor. Asıl hedef ise bir asır önce ve 15 Temmuz’da masaya konulan haritayı gerçekleştirmektir. Anadolu coğrafyasının ortasında küçük bir toprak bırakılıp diğer kısımların pay edilmesi plânını devreye sokmaya çalışıyorlar. Plânın en nihaî hedefi ise bu aziz milletin 1071 öncesi topraklara geri gönderilmesidir.

İşler 15 Temmuz öncesinde olduğu gibi birilerinin avuçlarını kaşımaya neden oluyor. İçerideki birileri ise buna çanak tutuyorlar. İçeridekiler aslında kriptoların harekete geçirilmesi anlamına geliyor. Kriptoların Yunanistan ile iletişimde özel bir kanal kullanması olasılığı yüksek.

15 Temmuz’da Yunanistan’a inen helikoptere nasıl kucak açılmış ise, şimdi de kriptolara kucak açılmıştır. Çok dikkat edilmesi gerekir ki, canhıraş bir şekilde Türkiye’nin sıcak çatışmaya girmesi için bütün tuzaklar kurulmuştur.

Yalnız unutulmaması gereken nokta, Türkiye’nin değil iki cephe, üç ve dört cephede dahi hiç olmadığı kadar, bütün sıcak çatışmalardan alnının akıyla çıktığıdır ve çıkacağıdır. Ancak Türkiye’nin savaşa dönüşmeyen operasyonları hep başarılı olacaktır. Savaş istenmeyen bir durum olduğu için, zorunlu hâller dışında Türkiye en az yirmi yıl savaşa girmemelidir.

Gençlik hiç olmadığı kadar dördüncü sanayi devrimi ve nanoteknoloji için elinden gelen gayreti gösteriyor ve tercihlerini bu yolda kullanıyor. Bu gençliğin gelecekte dördüncü sanayi devriminin rol modeli ve aktörü olması taçlandırılmalıdır. Türkiye bu uğurda caydırıcı rol model olduğunda, bir yirmi yıl sonra ancak sıcak çatışmaya girmeyi kolayca tercih etmelidir.

Şimdilik elden geldiğince bilim, teknoloji ve eğitim ile akademik akıl çalıştırılmalı ve Türkiye, fikir deposuyla yolunu almalıdır. Bu uğurda akademik toplantılar ile Türkiye, Yunanistan ve diğer komşu ülkelerin sıkı işbirliği önem arz ediyor.