Satıcı ile siyasetçinin düşmanı “kendi ezberi”

Şu an binlerce beyin, Teknofest Fuarı etkisiyle savunma sanayii için kafa patlatıyor ve savunma sanayii için çalışıyor. Bu durum, “fuar” formatındaki bu organizasyon sayesinde elde edildi. Engelsiz Yaşam Fuarı da sağlık alanında ve sosyal çalışmalarda aynı etkiyi meydana getirmeye çalışıyor. Bu konuda siyasetçi de, satıcı da büyük düşünüp plânlarını ve hedeflerini güncellemelidir.

HERHANGİ bir satıcı, satış danışmanı, tezgâhtar yahut tüccar, önce mevcut müşterilerini korumak, ardından da yeni müşteriler bularak daha çok ürün/hizmet satmak ister. Ya siyasetçi?

Siyasetle aktif şekilde ilgilenen herhangi bir siyasi/siyasetçi de tıpkı bir satıcı/satış danışmanı gibi kendi fikrini, ideolojisini ve projelerini karşısındakilere anlatarak kendisini iktidara taşıyacak desteği yani oy almayı ister.

Yani bir satıcının kazancı para ise, siyasetçinin kazancı da oydur. İkisinin de isteği, elindeki ürün, hizmet veya fikri karşısındakine ikna yoluyla kabul ettirerek karşılığını almaktır. İyi de, bu son derece basit işlem niçin olağan bir şekilde fazlaca gerçekleşmiyor? Ne her siyasetçi oyunu artırabiliyor, ne de her satıcı yeni müşteriler bulabiliyor.

Öyleyse ikisinin de düşmanlarını başka yerlerde aramamaları gerekiyor. İkisinin de düşmanı zihinlerinde ve duygularında gizlenmiş. Hatta bir yılan gibi çöreklenmiş hâlde onları hareket dahi ettirmiyor.

Mevlâna Celâleddin-i Rûmî’ye atfedilen bir söz var: “Firavun düşman bildiğini, öldürtmek istediğini Mısır sokaklarında aradı. Fakat öldürtmek istediği bizzat kendi sarayındaydı.”

Bu veciz ifadeyle Hazreti Musa’nın (as) Firavun’un sarayında saklanması hâdisesini anlatılıyor. Herhangi bir siyasetçi de, herhangi bir satıcı da olsak veya başka bir mesleğin içinde de bulunsak elimizi kolumuzu bağlayan bir özelliğimiz var: “Ezberlerimiz”…

Ezbere çalışan bir satıcı ne yapar? Bildiği, kendisinden rutin alışveriş yapan alıcılar vardır ve onlara gider. Onların ne zaman, ne kadar ve ne sıklıkla ürün yahut hizmet alacakları bellidir. Satıcı bu bakımdan rahattır ve ne yapacağını bilir. Peki, bu nereye veya ne zamana kadar sürer? Müşteri fiyat, fonksiyon ve reklâm bakımından daha iyi bir ürün veya hizmeti bulana kadar… Bu durumda eski satıcının eski müşterisi, artık yeni satıcının yeni müşterisi oluvermiştir. İşte siyasetçilerle ilgili dinamikler de tıpkı böyle çalışıyor!

Geçtiğimiz yıl bakım merkezlerinin kurduğu dernekten gelen bir temsilci arkadaşımız dedi ki, “Ey satıcılar! Lütfen bize mallarınızı ve kataloglarınızı getirip tanıtın. Bizim merkezlerimizde 50 bin kişi kalıyor. Binlerce personelimiz var. Şu kadar ciro dönüyor”. Bunu nerede söyledi? Engelsiz Yaşam Fuarı’ndaki panelde... Peki, kimler duyabildi? O fuarda stand açan veya fuara ziyarete gelip paneli dinleyen satıcılar… Önemli ve büyük bir piyasadan haberi olmayan bir satış elemanı yahut tüccar olmak ne kadar hazin bir durum, değil mi?

Belediye seçimleri yaklaşıyor. Bu cepheden bakıldığında, siyasetçilerin hem kendi yönettikleri belediyelerin başarılı olduklarına dair algılarını, hem de mensubu oldukları partilerin kamuoyu algısını yükseltmeleri gerekmez mi?

Başarıyı filmlerle göstermek güzeldir fakat somut bir ürüne, hizmete veya olaya göre bu çok daha az bir etkiye sahiptir. Tüm insanları elinden tutup hizmet verilen yerlerde gezdirerek anlatmak hiç kolay değil elbette. Fakat işte bütün bunları bir fuar standında sergilemek mümkün. Arzu edilen şekilde fuar standını tasarlayıp hizmetleri ve ürünleri somut olarak göstermek durumunda müşteri veya seçmendeki etkisi inanılmaz olacaktır. Üstelik fuara katılan başka kuruluşlarla da mukayese edildiğini düşünmeli. Zira bu mukayese şansını başka hiçbir yerde bulmak mümkün değildir.

Hem siyasetçinin, hem de satıcının fuar konusunda kendisini geliştirmesi şart. Türkiye, fuar alanındaki pozisyonunu geliştiriyor, iyileştiriyor.

Son olarak, hâlen gerçekleştirilen ve takip edilen “Teknofest” adlı bilim ve teknoloji fuarının meydana getirdiği etkiyi anlatarak yazımızı bitirelim…

Eğer Teknofest olmasaydı, savunma sanayimiz, arkasına aldığı halk desteğini asla bu seviyeye getiremezdi. Sadece halk desteği mi? Şu an binlerce beyin, Teknofest Fuarı etkisiyle savunma sanayii için kafa patlatıyor ve savunma sanayii için çalışıyor. Bu durum, “fuar” formatındaki bu organizasyon sayesinde elde edildi. Engelsiz Yaşam Fuarı da sağlık alanında ve sosyal çalışmalarda aynı etkiyi meydana getirmeye çalışıyor. Bu konuda siyasetçi de, satıcı da büyük düşünüp plânlarını ve hedeflerini güncellemelidir. Öyle ki, bu fuar katılımcılar ve ziyaretçiler sayesinde gelişecek, fuar sayesinde fuara katılan kuruluşlar gelişecek ve büyüyecek. Gelişip büyüyen kuruluşlar ve bu alanda uzmanlaşan insanlar insanımızı ve tüm insanlığı daha iyi şartlarda yaşatacak.