Sathı müdafaada yeni alan: Siber Vatan

Türk milletinin devlet aklı, zamanın rûhuna karşı kendini yenileme gücüne her zaman sahip olmuştur. Dijital üzerinden güç gösterisi yapanlar iyi bilirler ki, Türklerin en temel özelliklerinden biri de dünyayı şaşırtmaktır!

TARİHİN hızlı akışında gelişen teknoloji ve fiberoptik devrim, soğuk savaş dinamiklerinin de değiştiği bir dönemi getirmiştir. Elbette geride bıraktığımız dönemde konvansiyonel ordu ve mücadele tarzı, her devletin en güçlü mücadele alanıydı.

Süreç; hava, deniz ve kara gücünün etkin kılınması, sınır güvenliğinin fizikî olarak bu güçler üzerinden sağlanmasını esas alıyordu. “Millî güvenlik” kavramı bu temel değer üzerinden şekilleniyordu. Oysa fiberoptik devrim, insanlığı yeni bir boyuta taşıdı…

Bugün devletler dijital boyutta da varolma adına müthiş bir mücadele içindedirler. Sadece devletler değil, devlet dışı küresel aktörler de bu mücadelenin taraflarıdır. Bugün siber tehdit; terör, ekonomi ve değerlere yönelik tehditler gibi kendi varlığıyla doğrudan karşımızdadır.

Siber tehdit; yeni nesil analojik tip silahlarla dünyayı dijital üzerinden kontrol ederek ve devletlerin sınırlarını dijital üzerinden aşarak bireye, topluma ve devlete tek merkezden müdahale etme kabiliyeti elde etmiş durumda.

Bütün devletler bu tehdit karşısında ne yapmaları gerektiği noktasında bir arayış içindedirler.

İnsan ve toplum yaşamının neredeyse her ânına hükmeden dijital evren, asimetrik bir savaş aracı olarak milyarlarca insanı kontrol altına almak üzeredir.

Bu dijital anafor, devletsiz ve milliyetsiz bir dünya ile insanı dijital evren içinde tüm değerlerinden soyutlanmış birer cyborg hâline dönüştürmek istemektedir.

Yine bu anafor, Soğuk Savaş dönemi millî güvenlik algısını yok ederek toplumu devletlerden bağımsız, milletleri savunmasız ve ülkeleri kendi içlerinde politika üretemez hâle getirmek istemektedir.

İnsanlık bu dijital tehdide karşı “Ne yapmalı?” sorusunun cevabını aramaktadır.

Fizikî hat emniyeti için sınırlarda verdiğimiz mücadeleyi sağlıklı sürdürmek adına Hakkari’de, Hatay’da, Edirne’de ve Kars’ta sınır güvenliğimizi sağlamak son derece önemlidir. İşte bu ne kadar önemliyse, aynı şekilde dijital dünyada ve gökyüzündeki uydu mücadelesi de bize hem yeni ufukları, hem de tehdidin mantalitesinin değiştiğini göstermektedir.

784 bin kilometrekarelik toprak parçamızda sınır güvenliğimiz kadar siber ve uydu güvenliğimiz de 21’inci yüzyılda, üçüncü binyılda kıymetli hâle gelecektir. Emperyalizmin bu dijital hamlesine karşı aktör olma konumunu elde etmeliyiz.

Nasıl ki konvansiyonel mücadele alanında Suriye’de, Libya’da ve Kuzey Irak’ta emperyalizme karşı başarı sağlıyorsak, “Siber Vatan” kavramının aklını, fikrini ve rûhunu konuşmak, cevaplandırmak ve eylem plânını gerçekleştirmek zorundayız.

Siber savaşlar, sadece devletlerarasında değil, şirketlerin, terör örgütlerinin ve istihbarat teşkilâtlarının da taraf olduğu küresel bir olgudur. Dolayısıyla burada önleyici tedbirlerin alınması ve millî güvenlik duvarlarının örülmesi gerekmektedir.

Tıpkı Millî Güvenlik Kurulu gibi, bir “Dijital Güvenlik Kurulu” da organize edilmesi ve yakın geleceğin ekonomik, istihbârî ve siyâsî eylemlerin ana karargâhı olacak dijital örgütler karşısında bir “Dijital Savunma Gücü” oluşturulması zarurî hâle gelmiştir.

21 Ekim 2016 yılında ABD’ye yönelik gerçekleştirilen “DDoS Saldırıları”, tarihin en yıkıcı siber saldırısı olarak kayıtlara geçmiştir. İnternet hızını düşüren bu saldırı sonucunda, nüfusun yüzde 78’i internetsiz kalmış ve bu saldırının ülkeye mâliyeti 7 milyar doları aşmıştır.

Ekonomik zararının dışında; terör saldırıları, istihbarat savaşları ve resmî kurumlara yönelik siber tehditler giderek daha karmaşık hâle gelmektedir. Önü alınması zor bir alan olan siber evrende yapılması gereken bellidir: “Önleyici güvenlik politikaları üretmek”

Devletimizi dijital üzerinden kontrol etmek isteyenlere karşı Siber Vatan stratejisini geliştirmek, eylem plânını ortaya koymak ve bu anlamda küresel güç merkezleriyle hesaplaşarak, bilginin kaynağının bu topraklara ait olduğu bir model geliştirmek zorundayız.

Devletimizin, beş binyıllık geleneğiyle gelecek üçüncü binyılda da sadece bizim değil, tüm insanlığın umudu olacak bu büyük değişimi doğru okuyarak kendisini konumlandırması, insanlık için dev bir aksiyon alma hamlesi olacaktır.

Kimsenin şüphesi olmasın, Türk milletinin devlet aklı, zamanın rûhuna karşı kendini yenileme gücüne her zaman sahip olmuştur. Dijital üzerinden güç gösterisi yapanlar iyi bilirler ki, Türklerin en temel özelliklerinden biri de dünyayı şaşırtmaktır!