TARİHİN
hızlı akışında gelişen teknoloji ve fiberoptik devrim, soğuk savaş
dinamiklerinin de değiştiği bir dönemi getirmiştir. Elbette geride bıraktığımız
dönemde konvansiyonel ordu ve mücadele tarzı, her devletin en güçlü mücadele
alanıydı.
Süreç; hava, deniz ve kara gücünün etkin kılınması, sınır
güvenliğinin fizikî olarak bu güçler üzerinden sağlanmasını esas alıyordu.
“Millî güvenlik” kavramı bu temel değer üzerinden şekilleniyordu. Oysa
fiberoptik devrim, insanlığı yeni bir boyuta taşıdı…
Bugün devletler dijital boyutta da varolma adına müthiş bir
mücadele içindedirler. Sadece devletler değil, devlet dışı küresel aktörler de
bu mücadelenin taraflarıdır. Bugün siber tehdit; terör, ekonomi ve değerlere
yönelik tehditler gibi kendi varlığıyla doğrudan karşımızdadır.
Siber tehdit; yeni nesil analojik tip silahlarla dünyayı dijital
üzerinden kontrol ederek ve devletlerin sınırlarını dijital üzerinden aşarak
bireye, topluma ve devlete tek merkezden müdahale etme kabiliyeti elde etmiş
durumda.
Bütün devletler bu tehdit karşısında ne yapmaları gerektiği
noktasında bir arayış içindedirler.
İnsan ve toplum yaşamının neredeyse her ânına hükmeden
dijital evren, asimetrik bir savaş aracı olarak milyarlarca insanı kontrol
altına almak üzeredir.
Bu dijital anafor, devletsiz ve milliyetsiz bir dünya ile
insanı dijital evren içinde tüm değerlerinden soyutlanmış birer cyborg hâline
dönüştürmek istemektedir.
Yine bu anafor, Soğuk Savaş dönemi millî güvenlik algısını
yok ederek toplumu devletlerden bağımsız, milletleri savunmasız ve ülkeleri
kendi içlerinde politika üretemez hâle getirmek istemektedir.
İnsanlık bu dijital tehdide karşı “Ne yapmalı?” sorusunun
cevabını aramaktadır.
Fizikî hat emniyeti için sınırlarda verdiğimiz mücadeleyi sağlıklı
sürdürmek adına Hakkari’de, Hatay’da, Edirne’de ve Kars’ta sınır güvenliğimizi
sağlamak son derece önemlidir. İşte bu ne kadar önemliyse, aynı şekilde dijital
dünyada ve gökyüzündeki uydu mücadelesi de bize hem yeni ufukları, hem de
tehdidin mantalitesinin değiştiğini göstermektedir.
784 bin kilometrekarelik toprak parçamızda sınır güvenliğimiz
kadar siber ve uydu güvenliğimiz de 21’inci yüzyılda, üçüncü binyılda kıymetli
hâle gelecektir. Emperyalizmin bu dijital hamlesine karşı aktör olma konumunu
elde etmeliyiz.
Nasıl ki konvansiyonel mücadele alanında Suriye’de, Libya’da
ve Kuzey Irak’ta emperyalizme karşı başarı sağlıyorsak, “Siber Vatan” kavramının
aklını, fikrini ve rûhunu konuşmak, cevaplandırmak ve eylem plânını
gerçekleştirmek zorundayız.
Siber savaşlar, sadece devletlerarasında değil, şirketlerin,
terör örgütlerinin ve istihbarat teşkilâtlarının da taraf olduğu küresel bir
olgudur. Dolayısıyla burada önleyici tedbirlerin alınması ve millî güvenlik
duvarlarının örülmesi gerekmektedir.
Tıpkı Millî Güvenlik Kurulu gibi, bir “Dijital Güvenlik
Kurulu” da organize edilmesi ve yakın geleceğin ekonomik, istihbârî ve siyâsî eylemlerin
ana karargâhı olacak dijital örgütler karşısında bir “Dijital Savunma Gücü”
oluşturulması zarurî hâle gelmiştir.
21 Ekim 2016 yılında ABD’ye yönelik gerçekleştirilen “DDoS Saldırıları”,
tarihin en yıkıcı siber saldırısı olarak kayıtlara geçmiştir. İnternet hızını
düşüren bu saldırı sonucunda, nüfusun yüzde 78’i internetsiz kalmış ve bu
saldırının ülkeye mâliyeti 7 milyar doları aşmıştır.
Ekonomik zararının dışında; terör saldırıları, istihbarat
savaşları ve resmî kurumlara yönelik siber tehditler giderek daha karmaşık hâle
gelmektedir. Önü alınması zor bir alan olan siber evrende yapılması gereken
bellidir: “Önleyici güvenlik politikaları
üretmek”…
Devletimizi dijital üzerinden kontrol etmek isteyenlere karşı
Siber Vatan stratejisini geliştirmek, eylem plânını ortaya koymak ve bu anlamda
küresel güç merkezleriyle hesaplaşarak, bilginin kaynağının bu topraklara ait
olduğu bir model geliştirmek zorundayız.
Devletimizin, beş binyıllık geleneğiyle gelecek üçüncü binyılda
da sadece bizim değil, tüm insanlığın umudu olacak bu büyük değişimi doğru okuyarak
kendisini konumlandırması, insanlık için dev bir aksiyon alma hamlesi
olacaktır.
Kimsenin şüphesi olmasın, Türk milletinin devlet aklı,
zamanın rûhuna karşı kendini yenileme gücüne her zaman sahip olmuştur. Dijital
üzerinden güç gösterisi yapanlar iyi bilirler ki, Türklerin en temel
özelliklerinden biri de dünyayı şaşırtmaktır!