Saraçoğlu intikamı

Sermaye, geçmişte Varlık Vergisi Kanunu ile gördüğü zararı unutmamıştır. O zararın intikamını Saraçoğlu’ndan almak için bulabildiği en uygun formül, “Atatürk Stadı” olmuştur.

ŞÜKRÜ Saraçoğlu, Trabzon Akçaabatlı bir ailenin çocuğu olarak 1886’da, İzmir Ödemiş’te doğmuştur. İttihatçı bir geçmişten gelmiştir. Yakın arkadaşı İktisat Bakanı Mahmut Esat (Bozkurt)’un girişimiyle yapılan İzmir İktisat Kongresi’nde Kemal Paşa’nın dikkatini çekmiş ve nihayet Ağustos 1923’te İzmir milletvekili tayin edildiğinde artık İttihatçı geçmişini unutup fena hâlde Kemalist ve CHP’li olmuştur.

Sırası ile Millî Eğitim, Maliye, Adalet ve de Dışişleri Bakanlığı yaptı. Maliye Bakanı iken (1927-1930) Merkez Bankası Başkanlığı da yaptı. Adalet Bakanı iken örnek cezaevi olarak İmralı Cezaevi’nin kuruluşunu sağladı. 1942-1946 arasında Başbakanlık yaptı. Sonra iki yıl TBMM Başkanlığı yaptı.

Başbakan olduğunda kendisini “Çoğalan, çoğaltan Türkçü” olarak açıklamıştır. Başbakanken Türkiye’nin ABD’nin yanında İkinci Dünya Savaşı’na katılacağı haberlerinden dolayı, Cumhuriyet döneminde 1942’de ABD’li Time dergisinde kapak yapılan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı üçüncü kişi olmuştur.

Başbakanken yaptığı önemli işler olarak tek dereceli seçim, açık oy gizli sayım, 12 Kasım 1942 tarihli Varlık Vergisi Kanunu, 11 Haziran 1945 tarihli ve “Toprak Reformu” olarak bilinen Topraksız Köylüyü Topraklandırma Kanunu’nun çıkarılmasına öncülük etmiştir. Toprak Reformu nedeniyle bazı (Adnan Menderes gibi) toprak sahipleri CHP’den ayrılarak Demokrat Parti’yi kurmuşlardır.

Şükrü Saraçoğlu, 1934-1950 arasında 16 yıl yani demek ki bakan, Başbakan ve TBMM Başkanı iken Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Başkanlığını da yapmıştır.

Bugün Fenerbahçe Stadı’nın bulunduğu alan, 1908’de kulübün kurucuları tarafından Osmanlı topraklarında futbolu yaygınlaştırmak amacıyla Union Club adına kiralanmıştır. Bu alan, “Arazi-i Hassa” adı altında padişah ailesine ait bir yerdi. İttihatçı Kara Kemal, bu alanı 1916’da ele geçirmiş ve adını da “İttihat Spor” diye değiştirmiştir. Stat arazisi 1929’da Fenerbahçe Spor Kulübü tarafından kiralanmış, 1932’de ise Şükrü Saraçoğlu’nun girişimleri ile kulüp tarafından satın alınmıştır. Çünkü 1924’te Osmanlı Hanedan ailesinin topluca tehcir edilmesinden dolayı onlara ait gayrimenkul de hazineye ait sayılmıştır.

23 Şubat 1934’te Fenerbahçe-Galatasaray maçında çıkan olaylardan dolayı Fenerbahçe Spor Kulübü’nün kapatılmasına Şükrü Saraçoğlu’nun engel olduğu ve kulübü koruduğu gerekçesiyle Fenerbahçe Stadı’nın adı 1998’de “Şükrü Saraçoğlu Stadı” diye değiştirilmiştir.

1998’de Şükrü Saraçoğlu’nun torunu Rüştü Saraçoğlu, Merkez Bankası Başkanı idi. Torun Saraçoğlu’nun el altından yaptığı çalışmalar, stada “Şükrü Saraçoğlu” adının verilmesinde tayin edici olmuştur. Fenerbahçe’nin 1907’de İkinci Abdülhamid döneminde kurulması ve stat alanının padişah ailesine ait olmasından dolayı stada “Abdülhamid” adının verilmesi daha makul olabilirdi. Ancak Osmanlı, özellikle de “Abdülhamid” adı Cumhuriyet döneminde bir çeşit iç düşman sayıldığından, kimse böyle bir teklifte bulunamamıştır.

Varlık Vergisi Kanunu ile servetlerin bir defaya mahsus vergilendirilmesi, vergisini ödemeyenlerin bedensel çalışmaya mecbur tutulması ile özellikle varlık vergisini ödememiş olan gayrimüslimlerin Erzurum Aşkale’de toplanması, Saraçoğlu’nun Başbakanlığının unutulmaz işleri arasındadır. Bu kanundan gayrimüslimler fena hâlde zarar görmüştür ama zarar görenler arasında “Müslüman Türk” olarak bilinen Vehbi Koç da vardır. Bu kanun o kadar unutulmamıştır ki 2022’de Saraçoğlu’ndan intikam almak için harekete geçilmiştir. İlginçtir, hareketi başlatan kişi, bir Yahudi olan Rıfat Perahya’dır.

Varlık Vergisi Kanunu ile Aşkale’ye götürülen Yahudi ailelerinden birisi de Perahya Ailesidir. Şimdi o aileden olan Rıfat Perahya, 1907 Fenerbahçe Derneği Başkanı’dır. Rıfat Perahya, Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı’nın adının “Atatürk Stadı” olarak değiştirilmesine öncülük etmektedir.

Perahya Ailesi, herkesin bildiği (belki) ve kullandığı Billur Tuz’un sahibidir. Rıfat Perahya’nın bu girişimine Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Koç, “stat adının değişmesi için üzerlerine düşeni yapacaklarını” açıklamıştır.

Sermaye, geçmişte Varlık Vergisi Kanunu ile gördüğü zararı unutmamıştır. O zararın intikamını Saraçoğlu’ndan almak için bulabildiği en uygun formül, “Atatürk Stadı” olmuştur.

Saraçoğlu, CHP çevreleri için yabancı ve yadırganacak bir isim değildir. Sermayenin öncülük ettiği bir kesim için Türkiye’de “Kemal Paşa” adından başka ad yoktur. Bütün adlar ve kurumlar Kemal Paşa adı için vardır. Ancak Türkiye’deki gayrimüslim sermayesi, Saraçoğlu ile olan kan dâvâsını, onun adını bir stat tabelasından sildirerek hâlletmeye heveslenmiştir. Göründüğü kadarı ile bu heveslerinin önünde hiçbir engel yoktur. Yüz yıldan beri Türk halkının sırtından büyüyen varlığını Türk halkına borçlu olan Koç Holding, her zaman olduğu gibi gayrimüslim sermayesi ile ittifak hâlindedir. Sermayenin din, iman, ülke ve millet gibi değerlerinin olmadığını göstermiştir. Bu değerler sermaye için kâra aracılık ettiği oranda önemlidirler.

Türkiye’de bütün ekonomik krizlerde halk ezilirken, büyüyerek varlığını ikiye üçe katlamayı beceren sermaye gruplarından her birinin bir spor kulübü vardır. Sermaye sahipleri, görünür olmayı, reklâm yapmayı, protokolde olmayı ve şaibeli varlıklarını aklamayı spor kulüpleri aracılığı ile yapmaktadırlar. Koç Grubu bu iş için özellikle Fenerbahçe’yi seçmiştir.

Fenerbahçe Müze Kurulu Başkanı Dr. R. Sertaç Kayserilioğlu tarafından yayınlanmış olan Fenerbahçe ilk tüzüğü 1913 tarihlidir ve 35 maddeden oluşmuştur. Tüzüğün 2’nci maddesi şöyledir: “Memlekette bedenî ve fikrî terbiyenin yayılmasına çalışmak ve vatan gençlerini vatanın korunmasına, zorluklara ve askerî seferberliklere alıştırmak.”

Tüzüğün 3’üncü maddesi ise, “Kulüp, askerî beden eğitimlerinin yapımı ve millî oyunların yaygınlaştırılması ve disiplinli bir hâlde geliştirilmesiyle uğraşacak ve kaybolan tecrübelerin kazanılmasına uygun amatör şubelerin kurulması ve açılmasına çalışacaktır” şeklindedir.

2016’da yenilenen Fenerbahçe Spor Kulübü Tüzüğü’nün 3’üncü madde 1’inci fıkrası, “Kulübün amacı, Büyük Önderimiz Atatürk’ün gösterdiği hedef ve ilkeler doğrultusunda, çağdaş yaşama uygun olarak, üyelerin ve sporcuların beden ve ruh sağlığını geliştirecek olanaklar hazırlamak, fizikî ve moral eğitimleri ile ilgilenmek, Kulübün tesis ve faaliyetlerinden yararlandırmaktır” şeklinde değiştirilmiştir. 

Görüldüğü gibi kulüp tüzüğünün hâli daha politik ve CHP’li bir içeriğe sahiptir. “Çağdaş yaşam” adını verdiği bir hayat tarzı için kendini görevli saymaktadır. “Çağdaş yaşam” vurgusu ile sporun ve Türk halkının dışında başka bir amacı olduğunu göstermiştir. Siyaset üstü olması gereken sporun doğrudan siyâsî bir tarafın lehine kullanılmasının örneklerindendir bu. Bu tüzük ile kulüp, bir siyâsî görüşün yan kuruluşu durumuna getirilmiştir. Ülkenin ve milletin tamamını kapsayan 1913’teki tüzüğünse oldukça gerisindedir yeni metin.

Fenerbahçe Spor Kulübü’nün tüzüğünde görülen bu CHP içerikli ifadelerin benzeri diğer futbol kulüplerinde de vardır. Siyaset üstü ve milletin tamamını kucaklayacak bir yapıda dostluk ve dayanışmanın adresi olması gereken spor kulüplerinin bir siyâsî partiye ve onun başkanına taraftar toplamak ve onun görüşlerini telkin etmek için bir araç olarak kullanılması durumunun Nazi Almanya’sı ve Faşist İtalya’daki tek parti idarelerinden başka örneği yoktur.

Türkiye’de “Atatürk” adını taşıyan 17 tane stadyum vardır. Bu statlardan dört tanesi İstanbul’dadır. “Şükrü Saraçoğlu Stadı” adının da “Atatürk Stadı” yapılması hâlinde, İstanbul’da aynı adı taşıyan beş tane stat olacaktır. “Allah bereket versin” denilebilir buna. Eğer İstanbul örnek alınacak olursa, belki nüfus büyüklüğüne göre ya da Kemal Paşa’nın şehir ziyaretleri esnasında kaldığı gün sayısına göre, hemen hemen her ilde birkaç tane Atatürk stadının olması akla gelebilir. Artık sayıları hızla çoğalan Atatürk statları için “1”, “2”, “3” gibi numaralar kullanmak kaçınılmaz da olabilir.

Merkezî ve yerel yöneticiler arasında “Atatürk” adını ilgili ilgisiz hemen hemen her yere vermek için yapılan yarış eskiden beri sürüp gelmiştir. Görünen odur ki, bu yarışa spor kulüpleri de katılmıştır. Yakında Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor gibi ilk akla gelen kulüplerin de kendi statlarının adını “Atatürk Stadı” olarak değiştirmeleri beklenebilir. Adı geçen kulüplerin rakipleri olan Fenerbahçe’den geri kalmamaları da… Hatta belki onu geride bırakmak için, içinde “Atatürk” adının olduğu başka formüller bile bulabilirler.

Ancak bu yarışın sonunda gayrimüslim sermayesinin kazandığı açıktır. Varlık Vergisi Kanunu’nun mucidi Saraçoğlu gibi kimselere karşı duydukları 80 yıllık kinin intikamını onlar böyle almışlardır. Bu intikam içinse “Atatürk” adını bir korunma ve kalkan olarak kullanmaktadırlar. Kendileri daima tartışmanın dışında görünmeyi tercih etmektedirler. Artık tartışma Atatürk adını isteyenler ve istemeyenler arasında yürüyeceği için, görünen tabloda gayrimüslim sermayesi yoktur.

 

Kaynakça

Erol Toy, İmparator, İstanbul 2015.

Gürbüz Arslan, Şükrü Saraçoğlu’nun Hayatı ve Siyasi Faaliyetleri (1886-1953), Ankara 2017.

Mina Urgan, Bir Dinazorun Anıları, İstanbul 1998.

Rıdvan Akar, Aşkale Yolcuları-Varlık Vergisi ve Çalışma Kanunu, İstanbul 2000.

Yalçın Doğan, Fenerbahçe Cumhuriyeti, İstanbul 1989.

Yorgo Hacıdimitriadis’in Aşkale-Erzurum Günlüğü (1943), Hazırlayan: Ayhan Aktar, İstanbul 2011.