Sapkınlık, bir tercih ya da özgürlük alanı olamaz!

Sapkınlık, sapıklık ve ahlâksızlık bir tercih meselesi olamaz. Toplumun ruh sağlığı, karakteri, kültürü, geleceği ve yarını, bir tercih meselesi değildir. Sapkınlığın, çirkinliğin ve ahlâksızlığın izni, ruhsatı, serbestliği yahut özgürlüğü olmaz, olamaz. Bu, tercih seçeneği olarak sunulamaz.

“ÖZGÜRLÜK” kavramı tartışmalı bir konu. Zira çerçevesi ve sınırları belirsiz...
Özgürlük, TDK Sözlüğü’nde şöyle tanımlanıyor: “Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbesti.” 

Herhangi bir kısıtlama ve zorlamaya bağlı olmaksızın düşünmek, somut olmadığı için eyleme geçmediği sürece elbette kabul edilebilir bir tanımlama. Ve herhâlde buna kimse itiraz etmez. Ama herhangi bir kısıtlamaya bağlı olmaksızın davranmak ya da eyleme geçmek, kesinlikle anlaşılır ya da kabul edilebilir bir tanımlama değil bence.

Düşünün, her kim olursa olsun, kişi için sınırsız bir eylem/davranış serbestliği söz konusu olabilir mi? Elbette olamaz, olmamalıdır!

Herkes istediği gibi, bir şarta/kısıtlamaya/zorlamaya bağlı kalmadan hareket ederse ne olur? Elbette sonuçta anlaşmazlıklar, hak ihlâlleri, kavgalar, çatışmalar, anarşi ve kaos olur. Bir diğer taraftan hukuksuzluk ve ahlâksızlık artar, toplum içten içe çürür ve elbette sonunda toplum yapısı çöker.

Son yıllarda LGBT denen bir oluşum altında sözde “sevgi ve özgürlük” sloganları eşliğinde, arkasında kesinlikle kabul edilemez, iğrenç ve çirkin ahlâksızlık olan biçimleri toplumumuza benimsetmeye çalışılıyor. Bu oluşumlar ve bu oluşumları destekleyenler, her yıl daha büyük etkinlik ve eylemler yaparak sapkınlıklarını normalleştirmeye çalışılıyorlar.

Bu sapkınlıklarını kendilerince “özgürlük ve tercih meselesi” şeklinde savunuyorlar. Kimsenin, ama hiç kimsenin sapkınlık, sapıklık ve ahlâksızlık özgürlüğü yoktur, olamaz!

Sapkınlık, sapıklık ve ahlâksızlık kabul edilebilir, normal bir yaşam biçimi değildir. Normalleştirilmesine kesinlikle müsaade edilemez.

Tercih etmek, edebilmek, tercih etme hakkına sahip olmak, evet, bireysel bir hak ve özgürlüktür. Fakat tercihlerin de sınırları vardır, olmalıdır. Tercihlerin sonuçları toplumu bozuyor ve sosyal yapısını yozlaştırıyor ise, buna kesinlikle göz yumulamaz!  

Sapkınlık, sapıklık ve ahlâksızlık bir tercih meselesi olamaz. Toplumun ruh sağlığı, karakteri, kültürü, geleceği ve yarını, bir tercih meselesi değildir. Sapkınlığın, çirkinliğin ve ahlâksızlığın izni, ruhsatı, serbestliği yahut özgürlüğü olmaz, olamaz. Bu, tercih seçeneği olarak sunulamaz.

Sapkınlık ve ahlâksızlığa dinimiz kesinlikle izin vermez. Yüce Allah, Kur’ân-ı Kerîm’de, başta Lût kavmi olmak üzere geçmişte sapkınlık gösteren, taşkınlık ve bozgunculuk yapan, şirk ve zulümle idare eden kavimleri nasıl helâk ettiğini anlatır bize.

Daha önce defaatle belirtmiştik, İslâm, birilerinin yozlaştırmak için söylediği şekilde bir “hoşgörü” dini değildir. Çünkü İslâm ahlâksızlığı, sapıklığı, kötülüğü, zulmü ve haksızlığı asla hoş görmez, müsaade etmez.

Tehlikenin ne kadar büyük olduğunu görmek için bu ahlâksızlığın arkasında duran, renkleri ve reklâmları ile destek verenleri görmek yeterli. Özellikle Yahudi sermayesinin işin arkasında olduğunu görüyoruz. İçimizdeki muhalif grupların muhalefet ve oy toplamak dışında bizzat toplum değerlerini yozlaştırmak için bu tür ahlâksızlıkları desteklediğini düşünmeye başladım.

Devletin ve toplumun tüm kesimleri, birlikte bu tür oluşumlara karşı etkili biçimde mücadele etmelidir. Bu konuda Devletin zirvesinden net bir açıklama geldi. Başkan Erdoğan, “Birileri yine sinsice millî ve mânevî değerlerimize saldırıyor. İnsanlık tarihi boyunca hep lânetlenmiş sapkınlıkları normalleştirerek genç dimağları zehirlemenin peşindeler. İnancımıza ve kültürümüze aykırı bu tür marjinal akımları destekleyenler bizim gözümüzde aynı sapkınlığın ortaklarıdır. Halkın lânetlediği hiçbir yanlışın bu ülkede kök salma ihtimâli yoktur. Türkiye, millî ve mânevî yapısını hedef alan saldırılara karşı mücadele edecek güce de sahiptir. Rabbimden, milletimizi ve ülkemizi bu tür sapkınların yol açacağı beşeri felâketlerden korumasını niyaz ediyorum” dedi.  

Bu açıklama artık resmî ve net bir tavır! Ayrıca Devlet için refleks olmalı... Bu mesele, bir tercih meselesi gibi meşrulaştırılamaz, masumlaştırılamaz. Sayın Başkan’ın belirttiği gibi, bu tür oluşumların marjinal birer hareket ve Devlet güvenliğini tehlikeye atan bir tehdit olduğunun altı çizilmelidir.

Bu oluşumların aslında terör ve/veya suç örgütlerinden bir farkı yok. Sonuç olarak her marjinal hareket, toplumun gelecek ve güvenliğini tehlikeye atmaktadır. Aynı şekilde bu sapkınlıklar, toplumun geleceğini tehlikeye atmaktadır. Devlet bu yönde adım atmalıdır. Söz konusu, Türk toplumunun geleceğidir, çocuklarımızın yarınlarıdır.

Sayın Erdoğan’ın bu açıklamalarının arkasından Hükûmet’in yetkili kurumlarının resmî olarak harekete geçmesini bekliyoruz.