Sancak Erdoğan’da, öyleyse “Tayyip Bey’im çok yaşa!”

Ve bunları yaparken sancağı taşıyan bir lideri var Türkiye’nin. “One minute!” derken Siyonizme gözdağı veren, “Dünya beşten büyüktür!” derken yeni dünya düzenine işaret eden, “Haydut devlet” ifadesiyle herkesin haydutluğunu yüzüne vuran, Ayasofya’yı cami olarak yeniden ibâdete açarken Haçlılara tarihî mesajlar veren “Recep Tayyip Erdoğan”!

YALAN yanlış harem hikâyeleri ile süslenmiş ve Osmanlı’ya lâf söylemek için bekleyenlere sınırsız imkân sunan “Muhteşem Yüzyıl” dizisinin ardından, TRT önderliğinde bir karşı atak yapıldı tarihimizin başarı hikâyelerini anlatan.

Diriliş’te Ertuğrul Gazi’yi, Kuruluş’ta Osman Bey’i, Payitaht’ta Abdülhamit Hân’ı tanıyıp sevdi milyonlar. Şimdi de “Uyanış: Büyük Selçuklu” isimli dizi ile Anadolu’yu fetheden Selçuklu Devleti’ni öğrenecek seyredenler…

Kanûnî’yi konu alan dizi hakkında hep dedik ki, “Bu bir kurgu senaryodur. Sizin, bugünün şartlarında kabul edemeyeceğiniz birçok konu zamanın şartlarında makul olduğu gibi, dizide gördüğünüz birçok sahne, tarihî gerçeklerden uzaktır. Bu bir tarih dizisi değil, tarihî şahsiyetleri başrolüne almış, reyting kaygısıyla kurgulanmış bir dizidir”.

“Muhteşem Yüzyıl” dizisi ile ilgili neler söylediysek, üç aşağı beş yukarı yukarıda adı geçen diğer diziler için de söylemek mümkün. Aralarındaki en önemli fark, birinin Osmanlı’yı ve Türk tarihini itibarsızlaştırma, diğerlerinin ise o itibarı iade etme çabalarıdır. Hâliyle Diriliş, Kuruluş, Payitaht ve Uyanış gibi diziler, Osmanlı’yı Türk tarihinin en önemli yerine yerleştiren bizler için tarih dizisi değil ama tarihimizi sevdiren diziler oldular.

80 yılı Osmanlı reddiyesiyle geçmiş olan Türkiye’nin, tarihindeki kahramanları milyonların yüreğine oya gibi işlemeye başlaması tesâdüfî değildir. Bu -bence- bir devlet politikasıdır ve doğrudur. Senaryolarda eleştirilecek taraflar vardır elbette. Ancak maksat hâsıl olsun diye göz yumulabilecek ayrıntılardır bunlar. Türk tarihini yok sayıp Türkiye tarihiyle yetinenler için bir zulüm olsa da bunlar gibi projeler devam etmelidir.

Türk tarihi, vatanını büyütüp yüceltenler kadar, dünyaya da yön çizen onlarca lider çıkarmış. Türk ne zaman dara düşse, dünya ne zaman zıvanadan çıksa, biri çıkar, Türk’e hür vatan, dünyaya nizam kurar. Elhamdülillah, bir devletimiz var. Hürriyet derseniz, kâğıt üstünde de olsa kör topal süregelmiş. Ancak dünya nizamı gün geçtikçe tükenmiş.

Artık vakti gelmişti! Hem Türk’ü hak ettiği güce ve gerçek hürriyete kavuşturacak, hem İslâm’a sancaktar olup dünyada adâleti tesis edecek bir liderin gelmesi gerekirdi.

1950-2000 arasında güçlü liderler yetiştirdi bu millet; Menderes, Erbakan, Özal gibi… Ne var ki, hiçbirinin gücü yüreklerindeki güce, hayâllerindeki hedefe ulaşmaya yetmedi. Hep bir yerler eksik kaldı maalesef.

Ekonomik olarak güçlü olmalıydık, savunma sanayiinde bağımlılığımızı azaltmalıydık, oyun kurmayı bilmeli, kurduğumuz oyunları kaybetmemeliydik. Ne millî, ne de dinî değerlerimizden taviz vermeliydik. Bunları yapabilmek için güçlü bir siyâset ve bu siyâsetin arkasında duran, inanmış milyonlar olmalıydı…

Gurur duy Türkiye’m!

Müjdelenmiş fetihler yaşayan bu millet, elbette Allah’ın inâyetiyle yeni bir şahlanış yaşayacaktı. İşte bugün, o gündür!

Suriye’den Libya’ya, Somali’den Arakan’a, Filistin’den Kırım’a kadar zulme karşı her coğrafyaya elini uzatan, dosta güven ve düşmana korku veren, zalimin kâbusu ve mazlumun duâsı olan bir Türkiye var artık. Oyun bozup oyun kuran, millî tohumdan millî aşıya kadar her alanda öz kaynaklarına yönelen, tankını, tüfeğini, helikopterini, İHA’sını, SİHA’sını, gemisini, mermisini, füzesini kendi yapan, Karadeniz’den Akdeniz’e tüm yeraltı kaynaklarına kendi imkânlarıyla ulaşan bir Türkiye…

Ve bunları yaparken sancağı taşıyan bir lideri var Türkiye’nin. “One minute!” derken Siyonizme gözdağı veren, “Dünya beşten büyüktür!” derken yeni dünya düzenine işaret eden, “Haydut devlet” ifadesiyle herkesin haydutluğunu yüzüne vuran, Ayasofya’yı cami olarak yeniden ibâdete açarken Haçlılara tarihî mesajlar veren “Recep Tayyip Erdoğan”!

Bütün dünyanın bir araya gelip devirmeye, sözde İslâm ülkelerinin İsrail’le işbirliği yaparak önünü kesmeye, hainlerin seçimlerle olmayınca darbeyle indirmeye çalıştığı Erdoğan…

Tek başına Azerbaycan-Ermenistan Savaşı bile Türkiye’nin gücünü, Erdoğan’ın dünya siyâsetindeki dayanılmaz ağırlığını anlamaya yeter de artar bile! Tabiî anlamak isteyene…

O güç ki, Azerbaycan’ın belâlısı Ermenilerin, Fransa ve Rusya gibi kadim dostlarından fiilî destek bulamamasının tek sebebidir. O güç ki, Azerbaycan’ın, işgal altındaki topraklarına yeniden kavuşma hayâllerinin önünü açmıştır. Her daim Ermenistan’ın yanında duranlar, itidâl ve ateşkes çağrılarından başka bir hamle yapmaya cesaret edemiyorlar.

Gurur duy Türkiye’m! Erdoğan’ın taşıdığı sancağın gölgesi her geçen gün büyüyor.