LEV Tolstoy, “Sanat; düşünebilen, gerçeği görebilen,
toplumu anlayabilen insanların işidir. Bir eserin bütün insanlık için yararlı
olması için, iyi ve kötüyü ayırması, güzel ve anlaşılabilir olması
gerekmektedir. Sanat, ancak belli bir sınıf için değil, büyük kitleler için
yarar sağladığı zaman sözü edilebilir bir değere ulaşır” der.
Sanat ve sanat eseri, tabiat başta olmak üzere her
şeyi ifade etmelidir. Estetik ve biçimsel olarak ne sanatçının, ne de sanat
eserinin zamanla bir problemi yoktur. Sanat yavaş işler, ancak iyi ve güzel
olanı görür. Sanat, çiçeklerin renk verdiği gibi hayatımıza güzel renkler verebilmelidir.
Sanat, hayatın kendisini başka renk ve dokularda bizlere sunar.
Sanat eleştirisi sanata mutlak katkılar sunar.
Eleştiri, sanatın değerini ortaya çıkarmada önemli bir yöntemdir. Eleştiri
yapılmadan da bir sanat eseri değerini ortaya koyar; fakat hem o sanat eserini,
hem de sanatçıyı, sanatçının sanata bakış açısı yönünden bizlere veriler sunar
eleştiri. Eleştiri, bir sanat eserinin anlamını büyük ölçüde açığa çıkarır ve
değerinin belirlenmesine yardımcı olur.
Eserinin daha iyi anlaşılması için eleştiri
gereklidir. Önyargısız, nesnel ve esere bağlı kalınarak eleştiri yapılır. Bir
sanat eserinin iyi bir eleştirisinin yapılabilmesi için eserle ilgili bilgiler
somutlaştırılır. Peki, eleştiri nedir?
Eleştiri, “(a) bir insanı, bir konuyu, bir yapıtı
doğru ve yanlış yönlerini bulup göstermek ereğiyle inceleme işi ve tenkit” ve
“(b) bir inceleme sonucu genellikle yanlış görülenleri belirtme işi” şeklinde
anlam bulur. Diğer
bir anlamıyla “tepki verme” olarak da ifade edilebilir.
Sanat eserinde betimleme, çözümleme, yorumlama ve
yargılama, sanat eleştirisini gösterir. Bir eseri tartışmak için yöntem
geliştiren ilk sanat eğitimcisi Edmund Burke Feldman’dır. Eleştiride
de yöntemler vardır. Bu yöntemleri ikiye ayırmalıyız. Birincisi, öznel bakış
açısı... Yani üretilen sanat eseri üzerinde gözlemlenen ve görülen anlamlar... Diğer
bakış açısı da, sanat eserinin sosyo-tarihine dair bilgileri araştırmaktır.
Eleştiri, günlük hayatta yerme, yergi anlamına gelir.
Bir şeyi kusurlu ve kusursuz olarak eleştirmek... Eleştirmenler sanat eserini
yerdikleri için genelde pek sevilmezler. Türk edebiyatında ve Türk resim
sanatında eserleri ele alan eleştirmenlerin azlığı, genelde yetkinliğe sahip
olunamayışları sebebiyledir.
Sinema ustası Visconti’ye göre eleştiri, “bir sanat
yapıtını yerli yerine koymaktır”. Eleştirinin yapılması bir anlamlandırma ve
değerlendirme çabası olarak görülmelidir. Sadece sanat ve
sanatçı açısından da düşünülmemelidir. Sanat ve sanatçının toplumsal yanı da
vardır. Bu bakımdan sanatta eleştiri, bir düşünce birikiminin toplumsal
gelişmede karşılığını bulan bir kültür ortamının da ürünüdür.
Ortada
bir sanat eseri varsa, her eserin olduğu yerde eleştiri de vardır, olacaktır.
Sanat eleştirmeni donanımlı olmalıdır. Bir sanata yönelik eleştiri yaparken
bireysel düşünülmemelidir. Sanat kriterlerine göre değerlendirmelerde bulunulmalıdır.
Yani sanatçının yetişme şartları, hayatı da dâhil olmak üzere devrin
özellikleri esasına dayanmalı, toplumla var olduğu gerçeği göz ardı
edilmemelidir. Sosyal şartlar göz önünde bulundurularak değerlendirme yapılmalı
ve eleştiriye sınır konulmamalıdır. Eleştiride konu sınırlaması olmaz.
Her
eleştirmenin sanata bakış açısında kendine göre bir yöntemi vardır. Kendi
anlayışlarına göre meydana getirilen ve incelenen sanat eserinden eleştirmen
haz duymalı, duyguların inceliğini görmeli ve sanat eserinin renk, doku, biçim
ve form gibi değerler açısından zenginliklerine dikkat etmelidir. Bir sanatta
beğeni ve yücelik, olağanüstülük duygusu uyandırır. Piyasa ise o sanat eserine
bizden bağımsız bir şekilde her zaman bir değer biçer. Sanat eserlerinin zaman
içinde değerleri tartışılmaktadır. Ancak gerçek olan şu ki, özellikle tanınmış
sanatçıların eserleri, ekonominin vazgeçilmezleri arasında yer almaktadır.
Ekonomist John Picard’ın söyledikleri çok düşündürücüdür. Sanata anlam
bakımından nasıl bir değer ortaya çıkardığı ise gerçekten de trajikomik bir
durumdur: “Tablolardan elde edilecek en yüksek performans, tamamen onlara
bakmaktan, getirdikleri ve hakkında konuşarak anlaşılmayacak zevkten
kaynaklanıyor.”
Bir
eser üzerinde edindiğimiz tecrübeye uygun şekilde değerlendirmek, kişisel ve
objektif gayret ister. “Bir sanatçının sanat anlayışı neden dolayı bize başkalarınınkinden
daha anlamlı görünür?” İşte eleştirmen bunu görmelidir! Bir sanatçının eseri,
onu ifade etmede verdiği öneme göre değerlendirilir. Sanatçının resmindeki
değer, bu eserde varlığına inandığımız masum ve saf karakter etkili olur. Sanat
eserinin değeri hakkında yalnız sanatçının başarısına değil, nasıl başardığına
bakarak da bir sonuca varılır.
Her
eserin kendine özgü bir yapısı vardır. Elbette sanat akımlarının da o eser
üzerinde olumlu ve olumsuz etkileri olacaktır. Bir akıma bağlı kalmakla birlikte,
her sanatçı kendi üslûp, teknik ve özgünlüğünü konuşturacaktır. Böylelikle bir
çığırdan gitmiş olsa da, sanat eserindeki farkındalık, sanatçının gerek yeni
arayışlar içine girmesi ve gerekse bir akıma bağlı kalması, yeni bir his ve
zevk verebilmelidir.
Eleştiri,
sanatçı ile sanatın toplum arasında neyin iyi ve kötü veya olumlu ve olumsuz
oldukları konusunda yol gösterir. Bir yönüyle önyargıları ortadan kaldırır.
Özgüveni açığa çıkarabilir. Bir sanat eserinin gerçekçi olarak
eleştirilebilmesi için, eleştirmenin, o sanat eserinin dışında bir sanata vâkıf
olması gerekir. Sanatın geçmişi ve sanatçının içinde yaşadığı dönemdeki sanat
anlayışının iyi bilinmesi elzemdir.
Sanatçı,
bir eseri ortaya çıkarırken gerek kendi dünyasından, gerekse toplumsal durumlardan
etkilenir. Yaşadığı veya yaşayamadığı hayata karşı duyulan özlem kadar,
toplumun içine düştüğü açmazlar, sorunlar, olumlu veya olumsuz gelişen olaylar
sanatçıyı ve dünyasını etkiler. Fiziksel, coğrafî, sosyal ve siyasal şartlar
sanat eserinde etkili olur. Bir sanat eserine toplumsal açıdan yorumlandığında,
o eserin toplumsal olarak neyi ifade ettiğine, nasıl bir ihtiyacı karşıladığına
bakılmalıdır. Eserin nasıl yapıldığı kadar, nedeni ve bakış açısı da eleştirmen
tarafından önemli görülür.
Eser
toplumu anlamalı, çözümlemelidir. Sadece bu yanıyla değil elbette, doğa ve
çevre de o sanat eserinde yer alır. Sanatçının ve eserlerinin duyguları, bize
hazzı yaşatmalıdır. Eleştiri ve sanat birbiriyle iç içedir, ikisi bir bütündür.
Sanat sadece ruhsal bakımdan değil, kültür ve gelenekten de etkilenir. Ve fakat
gelenekten beslenen sanat, yenilikle de iç içe olabilir. Çünkü sanat, gelenek
ve yenilikten beslenir; kendimize yakın veya uzak modernizmle bir arayış içine
girer.
“Sanat,
bir bakıma 18. yüzyılda icat edilir. ‘Güzel sanatlar’ (beaux arts) terimi bu
zamanda sözlüklere girer. Estetik terimi de aynı zamanda, bu konudaki kitabında
Baumgarten tarafından ortaya atılır. Modern eleştiri ve eleştirmen de bu
zamanda ortaya çıkar. Ve kamunun aydınlanmış bir sözcüsü olarak devreye girer.”
(1)
Sanat
ve kültür iç içedir. “Kültürel eleştiri, sanatı kurulduğu değişik söylemler
bağlamında, temsil edildiği bütün ilişkiler ve kurumlar bünyesinde inceleyen
bir alandır.” (2)
Sanatın
güzelliğini şu bakış açısı ne güzel belirtiyor: Büyük Rus ressamı Brullof, bir
defa talebesinden birinin eserini tashih eder. Talebe bu tashih yüzünden,
büsbütün değişen levhaya hayretle bakar ve "Siz bir tek noktaya
dokundunuz, fakat eser ne kadar değişti?" der. Brullof’sa şu cevabı verir:
“Sanat, o küçük noktanın başladığı yerde başlar.”
Sanatın
güzelliği kadar sanat eserini anlamlandıran, ona değer katan ve topluma sunan
sanat eleştirmenleri, kuşkusuz sanat eseri kadar değerli ve önemlidirler.
Alain,
“Bütün sanatlarda insanı şaşırtan bir yan vardır” demiş. Sanat, sanatseverleri
şaşırttığı gibi, hayranlık ve haz da vermelidir. Sanat eserlerinin yüceliği,
sanat eleştirmenleriyle daha da anlamlı ve değerli olmaya devam edecektir.
1.“1-Sanat ve Eleştiri”, Modernliğin Sınırında
Sanat- Eleştiri, Özerklik, Siyaset, Üç Konuşma içinde (İstanbul: MÜGSF, 2006)
s. 13-42, Ali Artun
2.a.g.y.: Ali Altun.