“GUERNICA” tablosu, sanat
akımlarından Kubizmin, Ekspresyonizmin ve Empresyonizmin temsili bir resim
olarak sanat dünyasında büyük teveccüh görmesinden ziyâde, acı bir katliamın
hikâyesini barındırır ve yenen de, yenilen de, bu elim faciayı kurgulayan çıbanın
başı simsarlar da kendi hak anlayışlarının izahını bulur.
Bu
hikâye ve zâhirin ardında saklı izah ise, ülkemiz gündemine ve milletimizin
tecrübelerine hiç de uzak olmayan siyâsî “darbe” girişimlerinin başarıya
erişmiş bir örneğidir ve “savaş karşıtlığı” adı altında ayakta
alkışlanmaktadır.
Evet,
garip bir tezattır ki, dünya ülkelerinin birleştiği ulusal bir kurumun (BM)
duvarında boy gösteren bu tablo, İspanya İç Savaşı’nı körükleyen ve binlerce
masumun katledildiği faşist bir darbenin resmidir. Ancak “savaş karşıtlığı”
maskesi ve daha önce bahsini ettiğimiz mavi örtü ile peçelenmesinden de
anlayacağımız gibi, öyle barışçıl, öyle bütünleştirici, öyle özgürlük vadeden
bir temaya sahip değildir. Buna rağmen, BM’nin duvarında güya savaşı kınayan
bir varsayım ile teşhir edilmesi, bana göre insanlığın aldatılmasıdır.
Yazımızın
ilerleyen bölümlerinde, bu tablonun sanatçısı Pablo Picasso’nun, etik değerlerden
yoksun bir eğilimle “Guernica” kurgusunu esinlenmek, taklit etmek ve hattâ
çalmakla itham edilmesine rağmen gerçeğin nasıl hasıraltı edildiğine de
değineceğim…
Darbe severleri motive eden faşist darbeci
Franco ve İspanya İç Savaşı
Dünya
tarihine baktığımızda, ülke yönetimlerinde darbe girişimlerinin çokluğunu ve bu
girişimlerin başarı oranı başarısız olan girişimlerden daha az olduğunu
görürüz.
Ancak
dünya ülkelerinde demokratik yollarla seçilen fakat savaş tacirlerinin buyurgan
istek ve taleplerine olumlu tutum sergilemeyen hükûmet başkanlarını yıldırmak
ve/veya liderlerine suikast düzenlemek gibi girişimler için en etkili enstrüman,
“darbe” olmuştur.
Son
yüzyılda gerçekleşmiş ve uzun soluklu yönetimi ile başarılı darbeler arasında
yerini almış “İspanya İç Savaşı”na sebep olan faşist kalkışma, her darbecinin
iştahını kabartacak niteliktedir.
Bilindiği gibi, İkinci İspanya
Cumhuriyeti 12 Nisan 1931
tarihinde ilân edildikten sonraki 10 yıllık sürede en çalkantılı ve en trajik
dönemini yaşar.
Sağcıların
“Milliyetçi”, solcuların ise “Cumhuriyetçi” olarak adlandırıldığı İspanya tarihinde
ibretlik bir durum vardır ki bu, 1933 seçimleri sonrasında hükûmeti kuran
Radikal Cumhuriyetçi Parti’den Alejandro Lerroux’un Ağustos 1932’de General
Jose Sanjurjo tarafından gerçekleştirilen başarısız darbe girişiminde
bulunanları ve onlara yardım edenleri affetmesidir.
Bu,
İspanya’da darbecilerin iştahını açmış, yeni darbe girişimine mahâl tanımış,
yüz binlerce kişinin ölümüne ve 1 milyonun üzerinde insanın sürgün edilmesine,
halkın göçüne sebep olacak iç savaşı körükleyecek büyük bir hatâ olmuştur.
İç
savaşın patlak vermesine sebep olan asıl olay ise, 1936’nın Temmuz ayında
solculardan “Castillo” adlı birinin öldürülmesi üzerine solcuların da Mâliye
Bakanı Calvo Sotelo’yu öldürmesidir. Bu olay İspanya’yı infiâle sürükler;
İspanya’nın her bölgesinde Cumhuriyetçi iktidar ile Milliyetçileri temsil eden
General Francisco Franco liderliğindeki isyancılar arasında şiddetli
çatışmaların yaşanmasına sebep olur.
İspanyol
ordusunun desteklediği bu darbeye Fas, Pamplona, Valladolid, Cádiz, Cordova ve
Sevilla’daki askerî birliklerin de eklenmesiyle çatışmalar tırmanır ve İspanya
bir iç savaşın eşiğine gelir. Ancak isyancı birlikler Madrid, Barcelona,
Valencia, Bilbao ve Malaga gibi şehirlerde başarılı olamayınca bu bölgelerin
hükûmet kontrolü altında kalması, iç savaşı kaçınılmaz kılar.
İspanya,
askerî ve politik anlamda ikiye ayrılır. Darbeci General Francisco Franco
tarafından yönetilen Milliyetçiler ile Cumhuriyetçi hükûmet, ülkenin kontrolü
için savaşırlar.
SSCB
(Rusya) ve Meksika “Cumhuriyetçi hükûmete” destek verirken, Nazi Almanya’sı ve
Faşist İtalya da Milliyetçi isyankârların lideri darbeci General Franco’ya
asker ve cephane yardımında bulunur. İspanyollar böylesi güvensiz şartlar
altında iç savaşı solurken, hiçbir askerî birliğin bulunmadığı, halkının
balıkçılık ve tarımla geçindiği, tarlalarla süslü ve güzel mi güzel bir sahil
şehri olan Guerra ise az sayıda güvenli alandan biridir.
Halk, imkânları dâhilinde iç savaşın korkunç yüzünü görmemek ve canını kurtarabilmek için Guerra şehrine sığınır.
General Franco
Fakat
savaşın eli de, dili de uzun ve acımasızdır! Faşist Franco, Almanya’yı kasıp
kavuran Adolf Hitler’den yardım ister ve 28 bombardıman uçağı, hiçbir askerî
tedbire sahip olmadıkları hâlde Guerra’yı bombalayarak Cumhuriyetçi masum halkı
katleder.
1936
yılında başlayıp İspanya’da aynı milletin birbirini öldürdüğü,
Cumhuriyetçilerin darbeciler tarafından katledildiği ve sürgüne gönderildiği iç
savaş, 1939 yılında darbeci General Francisco Franco liderliğindeki
Milliyetçiler tarafından kazanılır.
Gelecekteki
rejimi pekiştirmek için, ele geçirilen bölgelerde Franco’nun kuvvetlerince plânlı
bir şekilde Milliyetçilerden arındırma çalışması gereği insanlar katledilir.
Cumhuriyetçilerin kontrolü altında olan yerlerde bile önemli miktarda, normalde
yasaya ve kurallara aykırı olan katliamlar gerçekleşir.
Bu
kanlı iç savaşla üç yıl içinde tarihî kayıtlara 350 bin kişinin ölümü geçse de 1
milyona yakın insan ölür ve yine yüz binlerce insansa sürgün edilir. Canını
kurtarabilen, sürgünden muaf kalan masum sivil İspanyollar içinse göç
kaçınılmaz olur.
O
kanlı üç yılda İspanya’nın tüm dinamikleri ve halk potansiyeli yerle bir edilir
ve buyurgan güçler muratlarına ererler.
Demokratik
İspanya’yı farklı düşünceye sahip olanlardan temizleyen (!) Franco, faşist bir
diktatörlük kurar ve diğer partiler onun rejimi içinde eriyip giderler.
O
tarihten sonra İspanya yeni bir siyâsî rejim, yeni bir toplum ve yeni bir
yerleşim ile yeniden inşâ edilir.
Franco,
1975 yılında ölünceye kadar İspanya’yı yönetir. Nemalanan nemalanır, yaşanan ne
varsa İspanya halkı için dramatik bir tarihî hatıradan ibaret kalır.
“Savaş karşıtlığı”nı sembolize eden
Guernica nasıl doğdu?
İşte
İspanyol sanatçı Pablo Picasso, bu elim iç savaştan etkilenir ve “savaş
karşıtı” bir aktivist olarak görevini yapar. Ortaya, “Guernica” adlı tablosu
çıkar!
Ama
nasıl çıkar?
Tabiî
olarak her sanat eserinin bir ilham boyutu olduğu gibi, bir de etkileyici tesir
alanı ve sürükleyici hikâye kurgusu vardır.
İspanyol
Hükûmeti (yani Cumhuriyetçiler), Paris’teki 1937 Dünya Fuarı kapsamında yer
alan “Modern Hayatta Sanat ve Teknik” adlı serginin İspanya’ya ayrılan
bölümünde sergilenmek üzere, Pablo Picasso’dan büyük bir duvar resmi yapmasını
ister. Yani sipariş verilir!
Guerra
kentinde yüz binlerce kişilik masum halkın Hitler’in bombardıman uçakları ile
katledildiği dönemle eş zamanlı olan bu sipariş, 15 gün içinde tamamlanır ve
savaşın tüm soluk, renksiz ve acı dolu hissiyatı Picasso tarafından devasa
tuvale yansıtılır. Ve eser, bombardıman altında can veren İspanyolların anısına
“Guernica” olarak adlandırılır.
O
sergide, hayli dikkat çeken bu siyah-beyaz büyük yapıt, küçük bir dünya turuna
çıkarılır ve pek çok ülkenin önemli galerilerinde sergilenir. Böylece İspanya
İç Savaşı’na dikkat çekilir.
Picasso’nun Guernica’sı, savaşın elim acılarına, ölüme, gaddarlığa, hainliğe, çâresizliğe, isyana, bireyler üzerindeki etkilerine ve toplumsal trajediye dikkat çeker niteliktedir. Ve savaşların açacağı derin yaraları hatırlatma misyonunu üstlenerek “savaş karşıtı” bir sembol hâline gelir.
1936'da,
Francisco Franco yönetiminde gerçekleştirilen darbe netîcesinde İspanya İç
Savaşı başladı. Faşist darbeci Franco ordusu, yüz binlerce masum sivil halkı
katletti. İspanya toprakları toplu mezarları hâlâ kusuyor. 80 yıl sonra, 2014
yılında bulunan 1936 Darbesi'ne ait toplu mezarlarda halk, atasına ait kemik
tespitlerine çağrılıyor.
Picasso
bu tablo üzerinde çalışırken şu açıklamayı yapar:
“İspanya’nın
mücadelesi, insanlara, özgürlüğe yapılan saldırıya karşıdır. Ressam olarak
hayatım boyunca sürekli sanatın ölümüne karşı durmaya çalıştım. Benim
gericilikle ve ölümle anlaşma içinde olduğumu kim bir an için bile olsa
düşünebilir?/.../ Üzerinde çalıştığım ve ‘Guernica’ ismini vereceğim resimde ve
son zamanlardaki tüm eserlerimde, İspanya’yı acı ve ölüm okyanusuna batıran
askerî sınıfa duyduğum nefreti açıkça göstermekteyim!”
İşte
Guernica, sanatçısı tarafından böylesi kararlı, duyarlı ve nefret dolu bir
hissiyatla yapılır!
Kubizmin
öncü eserlerinden olma özelliğini de taşıyan bu tablo, kesik, keskin, asimetrik
ve figürleri deforme eden teyet çizgilerin kesişmesiyle oluşturulmuş geometrik
şekillerle resmedilmiştir. İlk bakışta karmaşık görünen bu tablonun
kompozisyonu sanat bilimcileri tarafından tetkik edilerek okunmuş ve sanat
dergilerinde değerlendirme yazısı olarak yer almıştır. İlgilenen okurlarımız
internetten bu tür makalelere ulaşabilirler.
Biz,
asıl meselemize dönelim ve Picasso’nun Guernica’sı nasıl bir yol izlemiş, bir
bakalım…
İspanyol
Cumhuriyetçi Hükûmet tarafından finanse edilen Paris’teki Dünya Fuarı’nın genel
teması, İspanya Hükûmeti’nin varlığını sürdürme çabasını amaçlıyordu.
Guernica’nın sergilendiği alanın girişinde Cumhuriyetçi askerlerin devasa bir
fotoğrafı ile birlikte şu slogan yer alır:
“İspanya’nın
vazgeçilmez birliği için savaşıyoruz. İspanyol toprağının bütünlüğü için
savaşıyoruz. Ülkemizin bağımsızlığı için ve İspanyol halkının kendi kaderini
belirleme hakkı için savaşıyoruz.”
Demokratik
hakları elinden alınmış, darbeci Franco’nun ağır zulmüne uğramış İspanyol
halkının ve Cumhuriyetçi askerlerin çığlığı ne yazık ki tam da dünya ülkeleri
üzerinde demokrasi, özgürlük ve insan haklarının kurgulandığı Amerika, Batı
ülkeleri ve İngiltere tarafından hiç duyulmaz!
Pek
çok ülkeyi gezen Guernica, en son Picasso’nun talebi üzerine, güvenli şekilde
saklanabilmesi için New York’taki Museum of Modern Art’a (MoMA) teslim edilir.
Guernica
Amerika’da, Picasso ise Fransa’dadır. İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi işgali
altındaki Paris’te yaşayan Picasso, Gestapo tarafından sorgulanır.
Anlatılanlara göre bir Nazi subayı, ressamın evinde Guernica’nın fotoğrafını
görünce “Bunu siz mi yaptınız?” diye sorar ve Picasso’dan “Hayır, siz yaptınız!” cevabını alır.
Nasıl,
şık bir diyalog ama, değil mi?
Ancak
karar vermeden önce Guernica’nın serüvenine bakmaya devam edelim ve en son
“Masumların Katli” başlığı altında değerlendireceğimiz bölümü okuyuncaya kadar
Guernica ve sanatçısı hakkında kesin bir yargıya varmayalım!
Evet,
İspanya İç Savaşı’nın yani tüm demokratik hakları hiçe sayan darbenin üzerinden
neredeyse 30 yıl geçmiştir ve 1968 yılında darbeci General Franco, Guernica’nın
İspanya’ya geri getirilmesini ister. Ancak Picasso, İspanya halkı cumhuriyete
yeniden kavuşmadan buna izin vermeyeceğini belirtir. Daha sonra bu tepkisine “kamu özgürlüklerinin ve demokratik
kurumların yeniden oluşturulması” şartını da ekler.
Kadere
bakın ki, Picasso 1973’te, Franco ise 1975’te öldüğünden, sanatçı bu
taleplerinin yerine getirilip getirilmediğine şâhit olamaz.
Franco’nun
ölümünün ardından, 1978’de, İspanya’da demokratik parlamenter monarşi kurulur
ve yeni bir anayasa kabul edilir. Artık Guernica vatanına dönebilecektir. Fakat
en büyük hazînelerinden birini kaybetmek istemeyen MoMA, parlamenter
monarşinin, Picasso’nun vasiyetinde bahsi geçen cumhuriyeti tam olarak temsil
etmediğini öne sürer. Büyük baskılarla karşılaşan müze, 1981’de tabloyu
İspanya’ya iade etmek zorunda kalır.
1970’ler
boyunca tablo hem Franco dönemi İspanyol milliyetçilerinin, hem de Bask
milliyetçilerinin simgesi olur.
Guernica
ilk olarak İspanya’da Prado’nun ek binası olan El Casón del Buen Retiro’da
sergilenir. Tablo kurşungeçirmez bir camın ardında ve makineli tüfekli
korumalar eşliğinde korunur. Varın, siz düşünün Guernica’nın ne denli kıymetli
olduğunu!
(Devam edecek…)