BM’de
peçelenen misyon
BİLİNİR ki, New York’taki
Birleşmiş Milletler binasında, Güvenlik Konseyi salonunun giriş kısmında Pablo
Picasso’ya ait (!) “Guernica” adlı tablonun goblen replikası sergilenmektedir.
83
yıllık mâzisi olan 7,76 metre eninde ve 3,49 metre yüksekliğindeki bu devasa
replika tablo, Nelson Rockefeller tarafından yaptırılıp savaş dehşetinin
hatırlatıcısı olarak BM binasında sergilenmek için bağışlanmış.
Orijinali
siyah beyaz olan tablonun BM’deki birebir kopyası kahve tonlarında ve tuval yerine,
bir kumaş türü olan goblen üzerine aktarılmış.
Gençler
pek bilmeyebilir ama yetişkinler hatırlayacaktır, Pablo Picasso’nun bu
tablosuna ait en yakın tarihî gelişme, 5 Şubat 2003’te Colin Powell ve
John Negroponte’nin Irak Savaşı’na dair bilgi aktarımı yapacağı basın
toplantısı, Guernica’nın üzerine mavi bir örtü örtülmesi ile gerçekleşmiş ve tablo,
tüm dünya basınına bu şekilde yansımasından doğan meraklı sorularla gündeme
gelmişti.
Malûm, o tarihten kısa bir süre önce ABD, 11 Eylül saldırılarıyla “İslâmî
terör” kavramını hortlatmış ve dolaylı olarak Orta Doğu’ya göz dikmiş; önce
Irak’ın uluslararası terörizme destek verdiği iddiasını dünya kamuoyuna
duyurmuş, sonra 2002 yılı boyunca programlı bir biçimde böyle bir savaşın
fizikî ve psikolojik altyapısını hazırlayarak haklı (!) gerekçelere sahip
olduğunu dünyaya empoze etmişti.
Bush yönetiminin en güçlü argümanı ise, Irak’ın kitle imha silahlarıyla
bölge ve dünya barışını tehdit ettiği ve BM kararlarına aykırı olarak silah
denetçilerinin ülkede çalışmalarına izin vermemesiydi. Bu tür mesnetsiz
iddialarla uluslararası hukuk hiçe sayılmış ve ABD, 20 Mart 2003 sabahı Irak’a
savaş açmıştı.
Kitabına uydurulmuş bu savaş hakkında bilgi vermek için düzenlenmiş BM’deki
o basın toplantısı sonrası mavi örtünün, “şiddet
dolu sahnelerin arka plânda kötü göründüğü ve konuşmacıların yüzlerine yakın
atın kalçasının denk geldiği gerekçesiyle televizyon habercileri tarafından”
örtülmesinin istendiği ifade edilmişti.
Ancak, pek ikna edici olmayan bu açıklama pek çok diplomat ve siyâsî
eleştirmen tarafından yetersiz bulunmuş, “Bush hükûmetinin,
Powell’in Irak’taki savaşa ilişkin açıklamalar yaparken arkada bu
resmin görünmesini istemediğini ve BM yetkililerine bu konuda baskı yaptığını” iddia etmişti.1
Bana göre, analistlerin bu iddiası, basının görsel rahatsızlığından çok
daha mümkün. Çünkü Pablo Picasso’nun savaş karşıtlığını sembolize eden
“Guernica” adlı tablosunun önünde Irak Savaşı’nın gerekliliğine dair demeç
verilmesi, dünya ülkeleri ve halkları nezdinde BM’nin tutarsızlığını gün yüzüne
çıkarmak olurdu.
Öte yandan, “dünya barışını, güvenliğini korumak ve uluslararası ekonomik,
toplumsal ve kültürel bir iş birliği oluşturmak” amacını güden BM’nin kuruluş
gâyesinin sorgulanmasına da sebep olma endişesini taşıdıkları aşikârdı.
Onlarca örnek içinden sadece bir tanesi olan Bosna Savaşı (1992-1995) esnasında, barışı tesis etme misyonu ile BM bünyesinden Hollandalı askerlerin Srebrenitsa’ya gönderilmesi ve onların Sırp işgalcilerle birlikte attıkları sarhoş kahkahalar arasında 8 bin 372 Boşnak canın kıyımına dünyanın göz yumması, tarihî kayıtlara fecî bir zulüm olarak geçerken de BM yetkilileri nasıl “barış” kurgulu demeçler verdilerse ve Rockefeller’in “savaş karşıtı” anlayışı ne kadar kurguysa, BM’nin haber estetiği kaygısı da o kadar kurguydu!
BM Basın Konseyi Salonu
Dünyada neler oluyor, nasıl oluyor?
Dünyada ve ülkemizde özellikle bir pandeminin etkisi altındayken politik,
ekonomik, sosyolojik pek çok olay oluyorken ve ilgilenenlerin değişkenlik
hızından başının döndüğü şu zaman diliminde neden Picasso’nun “Guernica”sından
söz edip BM’den dem vurduğum sorusu zihninizde dolaşıyor olabilir.
Bu enstantaneyi güncellemekteki murâdım, hem kurgudan mülhem Irak Savaşı’na
dikkat çekmek, hem de mavi örtü ile gizlenmiş “Guernica” adlı tablonun ardında
saklı hikâyeyi gündeme taşımak ve 20’nci yüzyılda modern sanatta Kubizm,
Gerçeküstücülük ve Dışavurumculuk gibi akımlar perspektifinden olup biteni
değerlendirmek içindir.
Efendim, salise hızıyla değişen haber başlıklarına bakınca kurgu içinde
kurgu, plân içinde plân ve yersiz yurtsuz güç gösterileriyle kadim şehirlerin
altüst edildiği, tarihî izlerin silindiği, yüz binlerce insanın yerinden
yurdundan sökülüp göçe sürüklendiği şu dönemde kurgularla kuşatıldığımız
kanaatine vardığımdan ve sanal bir realiti şov izler gibi hissettiğimden, biraz
sanat, biraz uluslararası politika, biraz tarih, biraz iç savaş (darbe) ve bir
parça Rönesans turu ile ayakta alkışladığımız asırlık kurgulardan ve
kurmacalardan bir kolaj metin hazırlamayı murâd ettim.
Çünkü dünyada olup biten öyle durumlar var ki, “Gözlerimize mil mi çekildi, akıllarımıza perde mi indirildi,
algılarımıza kelepçe mi vuruluyor da bize sunulanın ardında saklı gerçekleri
göremiyor, idrak edemiyor, anlayamıyoruz?” dedirtecek nitelikte sahte ve o
nispette pek çok olayın kurgularla kotarılarak şekillendirildiği gerçeğini
çoğunlukla göz ardı edebiliyoruz.
Özellikle Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana, dünya ülkelerinde vuku bulan
tüm darbeler, çıkarılan iç ve dış savaşlar doğal bir tehdit, bir ihtiyaç, bir
zorunlu saik gerekçesi ile değil, dünyayı parmağında döndürme hırsında olan,
gücünü servetinden alan birkaç isim ve o isimlerin kadrosunda bulunan taşeron
örgütler aracılığı ile menfaat hesaplarına erişme amacıyla gerçekleştiriliyor.
Bu sayıca az, paraca güçlü azınlık kitle tarafından Sürrealizm
(Gerçeküstücülük), Ekspresyonizm (Dışavurumculuk), Dadaizm, Fütürizm
(Gelecekçilik), Konstrüktivizm (Yapısalcılık), Kubizm, Pop Art ve
Minimalizm gibi akımlar adı altında türetilen
alanlarla toplumlar orijin kodlarından uzaklaştırılıyor ve Haçlı zihniyetinin
kurgularına uygun zihinsel zemin hazırlanıyor.
Sonra algıları, anlamaları, kabulleri ve tepkisizlik oranları
istenilen kıvama getirilmiş insanlığın gözü önünde suni gerekçeler, sahte
isnatlar, mesnetsiz iddialar ile dünya hallaç pamuğu gibi atılıyor, pek çok
ülke halkı kan ağlıyor.
Üstelik tüm bu hezimet insanlığın kaderi olurken, “savaş
karşıtlığı” imajı, “özgürlük ve demokrasi sağlayıcılığı” manşeti altında
gerçekleşiyor.
Duyarlılığını henüz yitirmemiş, anlama ve idrak etme
kabiliyetini başkalarına rehin vermemiş, vicdanı sükût etmemiş, insanlığını
yitirmemiş olanlar, bugün İsrail’in Filistin’i haksız işgalinin, Afganistan,
Yemen, Suriye, Libya ve Irak gibi ülkelerdeki iç çatışmaların, dünyayı beş
büyük güçten ibaret kabul edilmesini öngören ülkelerin refah, özgürlük ve hak
paylaşımı vaadlerine rağmen Afrika kıtasında ve daha pek çok ülkede yoksulluğun
kol geziyor olması, açlık ölümlerinin vuku bulmasının tutarsızlığı üzerine rûhunda
oluşan çığlıklarla zulmün nasıl bu kadar hızla kabul görüyor olmasına tepki
gösteriyorlar. Ancak matematikle sabittir ki, büyük küme, daima küçük kümeleri
kapsıyor ve küçük küme ezâsına dûçar olmanın çâresizliğinde kıvranıyor.
“Savaş karşıtlığı” çığırtkanlığına rağmen “pek çok ülkede halklar ve özellikle Müslüman topluluklar kan ağlıyor”
gerçeği üzerinden, önce kısaca Pablo Picasso’nun “Guernica” olarak adlandırdığı
tablonun nasıl ve neden resmedildiğine göz atacağız. Ardından savaş
simsarlarının ve darbe mühendislerinin dünya ülkelerini hangi kurgu ve
kurmacalarla altüst ettiklerini ele alacağız.
Bu seyirden çıkıp asırlar evveline uzanarak sanatsal perspektiften
seyrettiğimiz tüm olayların açtığı pencereden dünyaya yeniden bakalım…
(Devam edecek…)
1David Cohen, Hidden Treasures: What's so
controversial about Picasso's Guernica?, Slate, 6 Şubat 2003.