Sanat atölyeleri neden önemli?

“Kursla yazar mı olunur, senarist mi olunur?” diye düşünmek yanlıştır. Kendi sanatçılarımızı nasıl keşfedebiliriz başka türlü? Ses sanatçısı bâbında hâlâ Aykut Kuşkaya’dan söz açıyoruz; Eşref Ziya’dan, Ömer Karaoğlu’ndan konuşuyoruz. Yenisi yok! E yenisi yok, popüler olan biz değiliz! AK Partili bir belediye hangimizi sahneye çıkarsın? TRT hangimizi dizisinde oynatmak üzere yapımcıya şart koşsun? Cast ajansı, müzik stüdyosu olan kaç Müslüman var? Kaç cast ajansı veya müzik yapımcısı Müslümanca çalışıyor? Böyle olmayınca, birileri bu işi yapacak. Yapan kim? Biz değiliz!

18 yıllık tüm AK Parti iktidarı döneminde AK Parti’yi destekleyen kültür ve sanat dertli cenahın AK Parti’yi eleştirdiği en önemli nokta AK Parti’nin kültür ve sanat politikaları oldu.

Kültür ve sanat alanındaki bu eleştiriler, çoğunlukla AK Parti’yi desteklemeye rağmen “desteksiz kalmak” minvâlinde geliştirildi.

Bu çerçevede yöneltilen ilk eleştiri oklarından biri de AK Parti iktidarının bu iktidarına rağmen kültür ve sanat faaliyetleri ile AK Parti’nin çizdiği vizyon ekseninde yapılan projelerde AK Parti’yi destekleyen kültür ve sanat dertlilerinin yerine daha çok AK Parti ve iktidarını eleştiren ve hattâ fazlasıyla muhalefet olan kimse ve yapım gruplarının iş alması yani para kazanmasıydı.

Fakat bu eleştirilerin yanında, AK Parti’nin AK Partili belediyeler ve TRT gibi kurumlar eliyle 18 yıllık sürecin tamamında geliştiremediği ancak bir şekilde yürütmeye çalıştığı bir kurumsallaşma çabası da oluştu.

Bu çabanın adı, genel tarifiyle “sanat atölyeleri” oldu.

AK Partili belediyelerin AK Parti’yi destekleyen sivil toplum kuruluşları aracılığıyla gerçekleştirdiği bu atölyeler arasında yazarlık atölyeleri, senaryo atölyeleri, yönetmenlik atölyeleri, müzik atölyeleri, oyunculuk atölyeleri, tasarım atölyeleri ve kurgu atölyeleri gibi çok özel akademik okullar meydana getirildi.

Ancak bu fikir, AK Parti’yi destekleyen kültür ve sanat dertlilerinden dahi destek görmediği gibi meselâ şöyle bir tepkiyle karşılandı: “Kursla yazarlık mı öğrenilir?”

Bugün Türkiye’de tanınmış pek çok sinema ve tiyatro sanatçısının sadece konservatuvarlardan mezun olarak o şöhret seviyesine geldiğine inanan yahut da para baronlarının ittirmesiyle istenen ismin ünlü yapıldığına odaklanan bu zihniyet, “Kursla yazarlık mı öğrenilir?” şeklindeki sorunun kuluçkasıdır.

En basit örneklerden biri olarak, bugün Beşiktaş Kültür Merkezi Mutfak Atölyesi’nin yetiştirdiği, her biri hem yazar, hem oyuncu, hem de ses sanatçısı olabilen yüzlerce kişi, BKM’nin kurduğu atölyelerde, daha doğrusu okullarda yetişirken yazarlığa, oyunculuğa, senaristliğe, yönetmenliğe hevesle bir yolculuğa çıktı ve BKM’de özellikleri ya keşfedildi ya da geliştirildi. Yani oralara gidenler de hazır yağlarıyla gitmemişlerdi. Yani sadece ateşlenmediler.

Bir başka örnek daha… Bugün AK Parti’yi destekleyenlerin hazzetmediği Müjdat Gezen’in kurduğu Müjdat Gezen Sanat Okulu’nun Türkiye’ye verdiği mezunları burada yazmaya kalkışsam, yazımdaki konu bağlamından çıkarım.

İşte bu noktaları düşününce diyorum ki, “Bu konuda sadece AK Parti’nin günahı yok!”.

“Kursla yazar mı olunur, senarist mi olunur?” diye düşünmek yanlıştır. Kendi sanatçılarımızı nasıl keşfedebiliriz başka türlü?

Ses sanatçısı bâbında hâlâ Aykut Kuşkaya’dan söz açıyoruz; Eşref Ziya’dan, Ömer Karaoğlu’ndan konuşuyoruz. Yenisi yok!

E yenisi yok, popüler olan biz değiliz! AK Partili bir belediye hangimizi sahneye çıkarsın? TRT hangimizi dizisinde oynatmak üzere yapımcıya şart koşsun? Cast ajansı, müzik stüdyosu olan kaç Müslüman var? Kaç cast ajansı veya müzik yapımcısı Müslümanca çalışıyor?

Böyle olmayınca, birileri bu işi yapacak. Yapan kim? Biz değiliz!

Peki, ben bu yazıyı niçin yazdım?  

Mütedeyyin mümin sanat eşrafınca organize edilen yazarlık atölyelerini yanlış buluyordum çeşitli gerekçelerle. Fakat artık bu fikirden berîyim! Allah o organizasyonları yapanların atölyelerini talebeyle doldursun!

Ülkemizin başına bir felâket geldiğinde ünlülerden ülkemizi savunan tepkiler bekleniyor da gelmeyince öfkelenenler oluyor ya, bu ülkenin sanatçılarının muttakiler arasından yetişmesini engellediğimiz için bu durumun suçlusu olarak mütedeyyin kesimi görüyorum.

Suçu mütedeyyin ve mümin olup da sanatla haşır neşir olan ünlülere atmak kolay, onları öğrenci yetiştirmemekle itham etmekse basit. Peki, onlardan el alması için kaç kişi yavrusunu onlara emanet ediyor, kaç kişi sanata altın bilezik gözüyle bakıyor?

Sanat dünyasında daha fazla kazananların kimlerden çıktığı ortadayken, mümin, mütedeyyin ve muttaki sanatçılara ilim talep etmeye gidenleri ve organize ettikleri atölyeleri eleştirmek yanlıştır, fütursuzluktur!

İşte ben, artık bu yanlıştan berîyim! Akıllandım, hattâ tövbe ettim! Her yazar atölyesinin bir dergisi, her senaryo atölyesinin bir ajansı, her yönetmenlik atölyesinin bir yapım şirketi olsun inşallah!

Aykut Kuşkaya orkestra kursun, Hasan Sağındık stüdyo açsın, Bedir Acar kendisi gibi eleştirmenler yetiştirsin, Koray Demir çıraklar büyütsün inşallah!

Rabbim tövbemi de, duâmı da kabul etsin!

Tövbemi ve duâmı okuyanı şahit ve destekçim etsin!