DİJİTAL oyunlar, çocukların yaşamlarında hızla artan bir yer tutuyor. Mobil cihazlar ve internetin erişilebilirliği sayesinde oyunlar artık her an, her yerde oynanabiliyor. Bu durum, oyunların sadece eğlence aracı değil, aynı zamanda çocukların gelişim süreçleri üzerinde derin etkiler bırakan güçlü bir etken hâline gelmesini sağlıyor. Çocuklar, dijital oyunlar aracılığıyla yalnızca fiziksel ve bilişsel becerilerini değil, duygusal ve sosyal yeteneklerini de şekillendiriyor. Ancak bu etkilerin her biri hem olumlu hem de olumsuz yönleriyle kendini gösteriyor. Oyunların, çocukların benlik algısını, kimlik inşâsını ve kişilik gelişimlerini nasıl şekillendirdiğini anlamak, bu dijital çağda onları daha sağlıklı bir şekilde yönlendirebilmek için kritik bir önem taşıyor.
Bu yazıda, dijital oyunların çocukların fiziksel, bilişsel, duygusal gelişimi ile benlik, kimlik ve kişilik inşâsı üzerindeki etkileri bilimsel çalışmalar ışığında çok yönlü olarak ele almaya çalışacağım…
Fiziksel gelişim üzerindeki etkiler
Uzmanlar, dijital oyunların fiziksel gelişim üzerindeki etkileri çoğunlukla olumsuz yönde değerlendiriyor. Uzmanlar, uzun süreli ekran başında kalma, çocuklarda hareketsiz yaşam tarzının benimsenmesine yol açtığını, bunun da motor gelişim üzerinde kısıtlayıcı bir etki oluşturduğunu dile getirerek, özellikle erken çocukluk ve ilköğretim döneminde fiziksel aktivitenin azlığının, kas ve iskelet sisteminin sağlıklı gelişimini engellediğine ileriki yaşlarda kamburluk, omurga eğriliği gibi bozukluklarına neden olabileceğine vurgu yapıyor.
Dijital oyunların bir diğer olumsuz etkisi ise obezitedir. Araştırmalar, dijital oyunlara yoğun zaman ayıran çocukların beden kitle indekslerinin, fiziksel olarak aktif olan yaşıtlarına göre daha yüksek olduğunu gösteriyor.
Uyku düzeni ve göz sağlığı
Dijital ekranlardan yayılan mavi ışık, melatonin hormonunun salgılanmasını baskılar ve uykuya dalmayı zorlaştırır. Özellikle gece saatlerinde ekran başında vakit geçiren çocukların uyku sürelerinin kısaldığı ve sabahları daha yorgun uyandıkları görülür. Uyku bozuklukları yalnızca fiziksel değil, bilişsel ve duygusal gelişimi de sekteye uğratır; dikkat eksikliği, öğrenme güçlüğü ve ruh hâli dalgalanmaları bu durumun sonuçları arasındadır.
Göz sağlığı da dijital oyunların ihmal edilmemesi gereken bir diğer fiziksel etkisidir. Uzun süre ekrana odaklanmak, göz yorgunluğuna ve miyop gelişimine zemin hazırlar. Özellikle gelişme çağındaki çocukların göz merceği hâlâ esnek yapıdadır ve sürekli yakın mesafeye odaklanmak, uzak görüşün zayıflamasına yol açabilir. Bununla birlikte, ekran karşısında geçirilen sürenin düzenlenmesi ve göz egzersizlerinin teşvik edilmesi, bu tür olumsuz etkileri azaltmada önemli rol oynar.

Duygusal ve sosyal gelişim açısından da dijital oyunlar hem destekleyici hem de risk faktörü olabilir. Bu oyunların çocuğun empati, aidiyet ve sosyal etkileşim becerileri üzerinde olumlu etkiler yaratabilmesi için içerik ve bağlam büyük önem taşır.
Bilişsel gelişim üzerindeki etkiler
Dijital oyunların bilişsel gelişim üzerindeki etkileri, oyun türü, süresi ve oynama biçimi gibi faktörlere bağlı olarak hem olumlu hem de olumsuz yönlerde ele alınabilir. Uzmanlar, strateji, bulmaca ve rol yapma oyunları gibi zihinsel beceriler gerektiren oyunlar, çocukların mantıksal düşünme, problem çözme, planlama ve hafıza becerilerini geliştirebileceğine vurgu yaparken, bazı oyunlar çocuklara çoklu görev yapma ve ani karar alma becerileri kazandırdığını dile getiriyor. Ancak bilişsel gelişime yönelik bu olumlu katkıların, oyunun içeriği ve kullanım süresiyle sınırlı olduğu unutulmamalıdır.
Dikkat dağınıklığı ve akademik performans
Diğer yandan, dijital oyunlara aşırı bağımlılık, dikkat dağınıklığı, öğrenme güçlüğü ve okul performansında düşüş gibi olumsuz sonuçlara da neden olabilir. Oyunlara aşırı vakit ayıran çocuklar, ders çalışma sürelerini azaltır ve bilişsel enerjilerini bu etkinliğe yönlendirir. Özellikle hızlı tempolu, yoğun uyarıcı içeren oyunlar, beyni kısa süreli ödüllere alıştırarak derinlemesine öğrenmeye olan ilgiyi azaltabilir.
Yapılan araştırmalar, agresif içerikli oyunlara maruz kalan çocukların hem okul performansında düşüş yaşadığı hem de saldırgan davranışlar sergilediğini ortaya koyuyor. Bu bulgular, sadece oyunun süresi değil, içeriğinin de çocuğun bilişsel gelişimi üzerinde belirleyici olduğunu gösterir.
Duygusal ve sosyal gelişim
Dijital oyunlar, duygusal gelişimi hem olumlu hem de olumsuz şekillerde etkileyebilir. İş birliği, dayanışma ve takım oyunları içeren dijital oyunlar, çocukların duygusal dayanıklılığını artırabilir, empati kurmalarını teşvik edebilir ve aidiyet duygusunu güçlendirebilir. Özellikle çevrimiçi oyunlarda kurulan arkadaşlıklar, gerçek hayattaki ilişkilerin dijital uzantısı olabilir. Bu durum, sosyal bağ kurma becerilerini destekleyici bir nitelik taşıyabilir.
Ancak bazı oyunlar, şiddet, nefret söylemi veya aşırı bireysellik gibi içerikler barındırarak çocukların duygusal gelişimini olumsuz etkileyebilir. Özellikle empati kurma yetisi gelişmemiş çocuklarda, sanal şiddet davranışlarının gerçek yaşama taşınması mümkündür. Uzmanlar, bu tür içeriklerin çocukları şiddete duyarsızlaştırdığını ve saldırganlık davranışlarının artmasına neden olabileceğini söylüyor.
Sosyal izolasyon ve duygusal yoksunluk
Dijital oyunlar, aşırı ve kontrolsüz şekilde tüketildiğinde çocukların sosyal ortamlardan uzaklaşmasına neden olabilir. Gerçek arkadaşlık ilişkilerinden uzaklaşan çocuklar, zamanla yalnızlık hissine kapılabilir ve sosyal fobi geliştirebilir. Sosyal becerilerin gelişimi, yüz yüze iletişim ve empati kurma deneyimiyle mümkündür; ekran karşısında geçirilen aşırı süre bu deneyimlerin yetersiz kalmasına yol açabilir. Ayrıca, dijital oyunlar aracılığıyla yaşanan sanal başarılar, çocuğun gerçek hayattaki başarısızlıklarını telafi etme aracı hâline geldiğinde, duygusal yoksunluk daha da derinleşebilir. Bu durum, bireyin özgüven gelişimini zayıflatır ve dış dünyaya karşı güvensizlik yaratabilir. Bu nedenle dijital oyunların çocukların psikososyal gelişimi üzerindeki etkileri, sadece içerikle değil, kullanım amacı ve yoğunluğuyla da yakından ilişkilidir.
Benlik, kimlik ve kişilik gelişimi
Benlik gelişimi, bireyin “ben kimim?” sorusuna verdiği yanıtla şekillenir ve çocukluk ile ergenlik dönemlerinde temellenir. Dijital oyunlar bu süreçte çocuklara kendilerini ifade edebilecekleri alternatif bir alan sunar. Özellikle çevrimiçi rol yapma oyunlarında çocuklar, kendi fiziksel veya sosyal gerçekliklerinden farklı kimlikleri deneyimleyebilir. Bu durum, olumlu yönleriyle değerlendirildiğinde, çocukların farklı perspektifleri anlamasını ve sosyal empati geliştirmesini sağlar. Ancak bu sanal kimliklerin gerçek benlik algısını gölgelememesi gerekir.
Sanal dünyada yaratılan avatarlar veya karakterler, zamanla çocuğun gerçek kimlik inşâsını etkileyebilir. Bu durum, özellikle kimlik karmaşası yaşayan ergen bireylerde daha belirgin hâle gelir. Uzmanlar, sanal ortamlarda bireylerin kimliklerini esnek biçimde yeniden oluşturabileceğini belirtirken, bunun hem özgürleştirici hem de tehlikeli bir süreç olabileceğini vurgu yapıyor. Gerçek yaşamla sanal yaşam arasındaki sınırların bulanıklaşması, bireyin toplumsal kimliğini sağlıklı şekilde kurmasını engelleyebilir. Dolayısıyla bu süreç hem gelişimsel hem de kültürel bir denge gerektirir.
Kişilik özelliklerinin şekillenmesi
Dijital oyunlar, çocukların kişilik özelliklerini biçimlendirmede de önemli rol oynar. Örneğin, başarı odaklı ve ödül-motivasyon döngüsüne dayalı oyunlar, bazı çocuklarda hırs, sabırsızlık ve tahammülsüzlük gibi eğilimleri tetikleyebilir. Bununla birlikte, bu tür oyunlar çocuğun azimli, kararlı ve hedef odaklı bir birey olmasını da sağlayabilir. Burada önemli olan, oyunun sunduğu psikolojik modellemenin çocuğun mizacı ve aile ortamıyla nasıl etkileşime girdiğidir.
Ayrıca dijital oyunlar, içe dönük çocukların dışa dönük davranışları sanal ortamda daha rahat denemelerine olanak tanıyarak, kişiliklerinin bazı yönlerini geliştirebilmelerine imkân sağlar. Ancak bu olumlu gelişmelerin kalıcı olabilmesi için gerçek yaşamla bütünleşmesi şarttır. Sadece dijital ortama özgü kişilik dışavurumları, gerçek yaşam becerileriyle desteklenmediğinde, sahte bir özgüven gelişimine yol açabilir. Dolayısıyla dijital oyunlar kişilik gelişiminde yalnızca etkileyici değil, aynı zamanda şekillendirici bir güce sahiptir ve bu etki dikkatle yönetilmelidir.
Dijital oyunlar ve ebeveyn rolü
Çocukların dijital oyunlarla olan ilişkisini sağlıklı şekilde düzenleyebilmenin en etkili yollarından biri ebeveyn rehberliğidir. Ebeveynler, çocuklarının hangi oyunları oynadığı, bu oyunların içeriği ve süresi konusunda bilinçli olduklarında, olumsuz etkileri en aza indirme ve olumlu yönleri destekleme şansı elde ederler. Ne yazık ki pek çok ebeveyn bu süreçte ya tamamen denetimsiz bir özgürlük tanımakta ya da aşırı yasaklayıcı bir tutum benimsemektedir. Her iki yaklaşım da çocukların dijital oyunlarla sağlıklı ilişki kurmasını engeller.
Ebeveynlerin çocuklarıyla birlikte oyun oynaması hem oyun içeriğini tanımalarına hem de çocukla bağ kurmalarına olanak sağlar. Ayrıca bu tür ortak deneyimler, çocuğun dijital oyunları tek başına, izolasyon içinde değil, paylaşımcı bir ortamda deneyimlemesini sağlar.
Dijital okuryazarlık ve sınır koyma becerisi
Dijital okuryazarlık, yalnızca teknolojik araçları kullanabilme becerisi değil, aynı zamanda bu araçların içeriklerini eleştirel bir süzgeçten geçirebilme yetisidir. Ebeveynler bu beceriyi geliştirdiğinde, çocuklarına dijital ortamda rehberlik edebilir ve onları manipülatif içeriklerden koruyabilir. Çocuklar da bu yönlendirme sayesinde, dijital dünyada sadece pasif bir tüketici değil, bilinçli ve seçici bir kullanıcı olmayı öğrenir. Bu beceri, günümüz dijital toplumunda birey olmanın en önemli önkoşullarındandır.
Ayrıca, çocukların dijital oyunlara erişimlerini sınırlamak cezalandırıcı bir yaklaşım olmaktan çıkarılarak, bilinçli tercihlerin bir parçası hâline getirilmelidir. Ebeveynlerin koyduğu sınırlar, sadece dışsal denetim araçları değil, çocukta içsel bir özdenetim mekanizmasının gelişmesine hizmet etmelidir. Bu noktada çocuğun yaşına uygun şekilde bilgilendirilmesi, neden-sonuç ilişkisi kurmasına yardımcı olunması ve alternatif zaman geçirme yolları sunulması kritik önem taşır. Sağlıklı sınırlar, yalnızca dijital oyunlarla ilişkide değil, tüm yaşam alanlarında dengeyi kurmanın temelidir.
Ez cümle
Dijital oyunlar, yetişme çağındaki çocukların gelişim süreçleri üzerinde çok yönlü ve karmaşık etkiler oluşturur. Fiziksel gelişim açısından değerlendirildiğinde, hareketsiz yaşam tarzı, uyku bozuklukları ve göz sağlığı gibi olumsuz etkiler görülebilir. Buna karşın, uygun süre ve içerikle oynandığında bazı oyunlar, bilişsel becerilerin gelişmesine katkıda bulunur. Duygusal ve sosyal gelişim açısından da dijital oyunlar hem destekleyici hem de risk faktörü olabilir. Bu oyunların çocuğun empati, aidiyet ve sosyal etkileşim becerileri üzerinde olumlu etkiler yaratabilmesi için içerik ve bağlam büyük önem taşır.
Benlik, kimlik ve kişilik gelişimi ise dijital oyunların en derinlemesine etkide bulunduğu alanlardan biridir. Sanal dünyada yaşanan deneyimlerin gerçek yaşamla ne ölçüde örtüştüğü, bireyin sağlıklı bir kimlik inşâ etmesinde belirleyici olur. Bu bağlamda, ebeveynlerin rehberliği ve dijital okuryazarlık düzeyleri kritik öneme sahiptir. Sonuç olarak, dijital oyunlar bir “tehdit” olmaktan ziyade, doğru yaklaşımla bir gelişim aracına dönüştürülebilir.
Anahtar, bilinçli seçim, dengeli kullanım ve sağlıklı iletişimdir.
-------------------------------
Yararlanılan Kaynaklar
Emine Demir-Hüseyin Yıldırım, Dijital Oyunlar ve Çocukların Bilişsel Gelişimi: Eğitimsel ve Psikolojik Yönler
Zeynep Karaca, Çocukların Dijital Oyunlarla Kimlik ve Kişilik Gelişimi Üzerine Etkiler
Fatma Yılmaz-Selin Güngör, Dijital Oyunlar ve Çocukların Fiziksel Gelişimi: Sağlık ve Hareket İlişkisi
Gülseren Kılıç, Dijital Oyun Bağımlılığı ve Çocuklar: Psiko-Sosyal Etkiler
Büşra Erdem, Dijital Oyunlar ve Çocukların Sosyal Becerileri: İletişim, Empati ve İlişkiler



