İŞLERİNİ severek
yapıyorlar; salyangoz satıyorlar.
Üstelik
Müslüman mahallesinde, hatta Fatih Camiî’nin avlusunda.
Keyif
alıyorlar yaptıkları işten. Göstere göstere, hoyratça yapıyorlar bunu. Canına
tak eden bir Müslümanın tezgâhlarını dağıtmasını
bekliyorlar sanki. Asıl tezgâh bu belki de!
Oysa
aynı tezgâhta, seçim öncesi takkeler, misvaklar, hacı yağları, tespihler vardı.
Anladınız
işte…
Seçime
kadar o cami senin, bu cami benim dolaşanlar, Yasin-i Şerifler okuyanlar, hattâ
“Sokaktan kaldırsınlar cenazemizi be Ahmet! Yıllarca dinsiz yaşa, sonra git,
dinî ritüellere boğul” diyen Dörtte Bir Canan’la birlikte kabir başlarında
el açanlardı bunlar.
Hattâ
-gülmeyiniz ama- liderleri de Seyyit idi galiba.
Yazın
karpuz, kışın balık satan tezgâhlar gibiler. Balık mevsimi sona erdi, biz size karpuz
verelim.
Seçim
bitti, kel göründü. Zira takke zoraki duruyordu zaten kafada. Şimdilerde gün
geçmiyor ki yeni bir rezillikle karşımıza çıkmasınlar.
Hangi
birisini sayayım, bilmiyorum ki.
En
son İzmir’de ney mûsikîsi eşliğinde dönen yarı çıplak semazeni de gördük. “Döngüsel
kültür”müş anlatmaya çalıştıkları. Tabiî biz cahil yobazlar anlamayız
döngüselliği de, kültürü de. Anlam veremedik hâliyle dansla anlatmaya
çalıştıklarını.
Bıldır
da İstanbul Büyükşehir Belediyesi, alternatif Şeb-i Arus etkinliği düzenlemiş,
Türkçe Kur’ân tilâveti ile birlikte kadın ve erkek semazenleri aynı sahnede
döndürmüştü.
O
da sanırım “dönengeçli önengeç” idi. Tabiî onu da anlayamamıştık.
Önceki
hafta Edremit’in kurtuluş günü için ilçe belediyesi ve Çağdaş Yaşamı Destekleme
Derneği tarafından tertip edilen ilkokul müsameresinde de zincire vurulmuş
çarşaflı bir kadını efeler kurtarmış, böylece Yunanlara iyi bir ders
verilmişti.
Çarşafın
içinden çıkan çağdaş Türk kadını, Atina’da çok büyük şaşkıntı ve ürküntü
meydana getirmişti. Öyle böyle değil hem de!
Ayasofya
Camiî’nin yeniden ibadete açılmasına karşı gösterdikleri direnci dün gibi
hatırlıyoruz, öyle değil mi? Neler söylemediler ki?
Hattâ
İstanbul şeyisi de, “Ayasofya’nın açılmasına gerek yok. İstanbul’un daha
büyük problemleri var” diye bizleri uyarmıştı.
Otobüslerin,
metroların, metrobüslerin, İSKİ’nin, İSPARK’ın, denizlerin, derelerin, Haliç’in
hâlini görünce yeni yeni anlıyoruz Ekremciğimin ne demek istediğini. Büyük
problemlerimiz var gerçekten.
Hattâ,
“Sultan Ahmet Camiî de müzeye dönüştürülmeli” diyenler bile çıktı.
Neden? Çünkü o “şeyler” insanlığın kültürel miraslarıymış. Bak sen!
Taksim
Camiî’nden hiç bahsetmeyeyim. Taksim’de, Beyoğlu’nda yeniden İngiliz ve Fransız
askerleri görseler bu kadar rahatsız olmazlardı herhâlde.
Geçenlerde
CHP’li Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ı da tek kişilik bir stand-up
gösterisinde seyrettik. Çok komik şeyler anlattı. Ama sıkıntı şu ki, tek gülen
kendisi idi.
Bir
gün başörtülü (bu detay önemli tabiî) bir bayan kendisine gelip, çocuğu
olmadığı için yardım istemiş. Tanjucuğum da, “Ben size bu konuda nasıl
yardımcı olabilirim ki?” demiş. Fıkra bu kadar. Ha ha ha!
Tabiî
böyle soruları çağdaş Türk kadını sormaz. Sorarsa, ille de bir başörtülü olmalı
bu figür.
Daha
böyle onlarca örnek var yakın geçmişte.
Valsler,
sirtakiler, cami saldırıları, müezzin darpları, mübârek Ramazan’da LGBT
yürüyüşleri, Ferhan Şensoy’un cenazesinde söylenen sözler… Say sayabildiğin
kadar!
Bütün
bunlar, bu zihniyet muhalefetteyken yaşanıyor. Varın, bir de iktidar
olduklarını hayâl edin!
Dine
karşı -en hafif tabiriyle- “mesafeliler” diyeceğim ama maalesef dertleri sadece
Müslümanlarla ve İslâm’la. Hıristiyan, Yahudi yahut Budistlere yönelik tek
eylem veya söylemlerini bulamazsınız.
Allah
var, bu konularda sicilleri tertemizdir, çizik bile yok.
Ayrıca
bu salyangoz satıcılarını eleştirmek biz “yobazların” ne hâddine?
Onların
İslâm’la, Müslümanlarla ne problemleri olabilir ki? Onların da anneleri,
anneanneleri başörtülüydü. Babaları, dedeleri sekiz on kez hacca gitmişti.
Hattâ
kimileri günde yetmiş yerde iftar açıyor, her gün 40 rekât teravih bile
kılıyor. Yerseniz artık!
Armut
her zaman dibine düşmüyor demek ki.
Yahu
birader, alacağım yok da, meraktan soruyorum. O salyangozun kilosu kaça?
Kalınız sağlıcakla efendim...