Saldırılar niçin devam ediyor?

Alternatif bir medeniyet anlayışı olarak insanı merkeze alan her düşünce, Batı ve yandaşları tarafından şiddet, nefret ve kinle saldırıya uğrayacaktır.

İNSAN, şimdilik bilinen evrendeki en donanımlı varlık ve canlıdır. En gelişmiş sistemler de yine insanda mevcuttur. Buna en iyi örneklerden biri olarak insan beyni verilebilir. İnsan beyni diğer canlılara göre oldukça fazla enerji tüketmesi nedeniyle dikkat çekici bir noktada duruyor.

Çok sayıdaki karmaşık sayısal ve sosyal olayı birlikte değerlendirip üzerinde yorumlar ve geleceğe dair plânlar yapabilen en stratejik organlardan biri beyindir. Şimdilik yapay zekâ teknolojisi bile bu kapasiteye erişebilmiş değildir.

İnsanın dış ve iç duyu organlarının da birer sensör görevi gördüklerini düşünmek yanlış olmaz. Zira dış duyu organlarının bilgileri toplamada yetersiz kaldığı noktada teknolojik cihazlar devreye girerler. Ve teknolojik cihazların geniş alanda verileri toplama özelliği asırlardır insanların kullanım alanı içerisindedir.

İnsanın dış duyu organlarının sınırlarını aşıp teknolojik cihazlar ile bilgi toplaması mümkünken, iç duyu organlarına dair bilgi toplama süreci sınırsızdır. Bu sınırsız bilgi toplama işi o kadar kolay değildir. Akıl, kalp, ruh, vicdan ve lâtife gibi iç duyu organları maddî ölçülerle sınırlandırılamayacak kadar geniş yelpazede yer alır.

Ortamdaki olayları ve değişiklikleri tespit edip bilgileri beyne, akla ve kalbe gönderme işine sensör olarak bakılabilir. Dış duyuların yetersiz olduğu yerlerde teknoloji devreye girerken, iç duyuların yetersizliğini gidermek için kitap okumak, tecrübe, mânâ derinliği, tarihsel süreçteki olayların akademik analizleri gibi çok çeşitli olaylara ihtiyaç duyulur.

Günümüzde uzmanlık alanları birer ihtiyaç hâline geldiğinden, gerek dış, gerekse iç duyuların maksimalist düzeyde bilgi toplaması ve analizi çok önemli referans noktalarından biridir. Bu durum özellikle bilgilerin doğru analizinde şiddetli bir şekilde ihtiyaç hâline gelmiştir.

Akıl, vicdan, bilim ve teknoloji günümüzdeki sorunların tespit ve çözümünde cihaz, modül ve makine gibi önemli işlevler üstlenmektedir. Böyle bilgilerin daha çok sağlık, savunma, savaş, strateji ve istihbarat alanlarında olduğu görülebilir.

Savaşta en önemli stratejilerden biri doğru istihbarattır. İstihbaratın en önemli noktası ise doğru bilgidir. Bilginin doğruluğu ise güvenilir ve katıksız olanındadır. Özellikle ülke güvenliğini tehdit eden konularda bu bilgilere erişmenin en önemli noktalarından biri, duyu organlarının sınırlarını zorlayan akademik çalışmalar ve istihbarî yolla elde edilenlerdir.

Akademik çalışmalarda ülke güvenliğini tehdit eden bilgilerin makbul olanı, başta doktora çalışmalarından elde edilen güvenilir bilgilerdir. Bu uğurda çalışmaların Türkiye’de çok önem arz ettiği unutulmamalıdır.

Türkiye, maya, doku ve hassasiyeti gereği, olaylar olmadan önce çözüm üretmekte sabır göstermektedir. Bu durum anlam olarak iyi görünürken, istenmedik sonuçların ortaya çıkması için kötü niyetli olanların suiistimaline zemin oluşturmaktadır.

Türkiye’nin fikir, düşünce ve bilimsel tefekkür noktasında duyular, hisler ve heveslerin olayları gerçekleşmeden önce fark edip çözebilmesine fırsat veren durumları vardır. Batı’da böyle bir durum yokken bile Türkiye’nin var olan böyle durumları kullanmaması ilginçtir.

Türkiye’nin, aziz milletin akademik olarak formel boyutlarla güçlendirilmiş, canlandırılmış ve diri olan duyu gücünün herhangi bir impulsif etkenle uyarılarak marifet, fehim ve bağımsız bilgi hâline gelmesi tecrübesi manidardır. Böyle bir bilginin idrak olarak güç şeklinde ortaya çıkması, Batı’dan çok farklı olarak büyük bir değerdir.

Bu değerin akademik, eğitim ve stratejik açıdan ortaya konulan ortama zemin teşkil etmesi meşru olarak desteklenmeli ve sosyal projelerin bu açıdan öne çıkarılması zorunlu olmalıdır. Çünkü Türkiye, saldırılara sürekli maruz kalan ve giderek bu durumla karşılaşacak olan ülkelerin başında gelmektedir.

Alternatif bir medeniyet anlayışı olarak insanı merkeze alan her düşünce, Batı ve yandaşları tarafından şiddet, nefret ve kinle saldırıya uğrayacaktır. Bunun temelinde yatan en büyük nedense, zihin yapılarında yer işgal eden fikir dünyasıdır. Saldırıların en büyük nedenlerinden biri olarak doku, maya ve zihin dünyalarının farklı olduğunu ve de Batı ile dâhildeki Batı yandaşlarının sadece belli şeylerden değil, topyekûn nefretle canhıraş saldırmak istemesinden ileri gelmektedir.

Böyle bir saldırının püskürtülmesi, eyleme geçmeden çok önce çözülmesi zorunlu bir sorundur. Bundan böyle olaylar olduktan sonra kolay çözüm üretmenin sonucu nereye götüreceğini kestirmek güç olacaktır. Çünkü metal yorgunluğu yaşayanları eritip yeniden çelikleştirmeyi millet göze almış durumdadır. Doyum noktasına ulaşan metallerin de milletin temeline inmesi güç görünüyor.

Geçen her zamanın aleyhte olacağını ve her dem saldırıların kaynağının temelde yatan nedenler olduğunu görüp makro ve mikro ölçekte nokta atışı savunma ve püskürtme operasyonu gerekmektedir. Böyle bir mücadelenin fikir odaklı olup sosyal medya, eğitim, gençlik ve geleceğin korunması ile taçlandırılması elzemdir.