MEMLEKETİMİZ bir laboratuvar
gibi, sosyal bilimlerin birçok alanına bilimsel malzeme sunacak zenginliğe
sahip. Potansiyeli sebebiyle birçok istismarcının iştahını kabartmakta,
akbabalar sürekli etrafımızda dönüp durmaktadır.
Son
günlerde çocuk istismarı, idam cezası, kadın cinayetleri konuları sıkça gündeme
geliyordu. Bir de buna şeyh (!) kılıklı bir adamın kepazelikleri eklendi.
İçinde sahtelik var, bayağılık var, ahlâksızlık var… Nereden tutarsanız
elinizde kalıyor!
Bu
ve benzerlerini ara ara görüyoruz. Gündemden tamamen uzaklaşıp gitmiyorlar. Hâl
böyle olunca, birtakım akbabalara avlanacakları yeni havzalar çıkmış oluyor.
Sapla
saman birbirine karıştırılarak herkes bir taraftan fikir beyân ediyor, diğer
taraftan kin ve nefretini uluorta boşaltıyor.
Öncelikle,
insanları din ile aldatanların, ahlâksızların en ileri gidenleri olduğunu
belirtelim. Düşünün, en yüce duygular kullanılıyor, dine dair kutsallar perde
yapılıyor ve bu çerçevede sizin üzerinizde bir tahakküm oluşturuluyor.
Sonrasında da köle hâline getirilen insanlar, ahlâksızların kirli emellerine alet
ediliyor…
Mal,
mülk, mâkâm, mevki, şöhret, şehvet gibi nefsin hevâ ve hevesleri bu alanda
tatmin ediliyor.
Tarihte
de vardı bu tür istismarlar, bugün de var. Başka inançlarda da vardı,
Müslümanların arasında da var. Bu tür kirli emeller için din kullanıldığı gibi,
düşünce, ideoloji ve siyâset de kullanılabiliyor. Tabiî ki en yüce değerler
kullanıldığı için en kötüsü, din alanında ortaya çıkıyor.
Din
istismarcılarına fırsat vermemek için devlet de, toplum da elinden geleni
yapmalıdır. Bu noktada hakikî din âlimlerine çok iş düşüyor. İlmî konulardan
uzaklaşmak, dinin esaslarına dair bir bilgiye sahip olmamak, kısaca cehâlet, bu
tür istismarcıların en çok arzuladığı şeydir. Bilen olmayacak, soran olmayacak,
itiraz eden olmayacak, onlar da istedikleri gibi at koşturacaklar.
İkinci
mesele şu ki, her dini istismar vâkıası aynı değildir. Bazı din görünümlü
örgütlerin amacı devleti yıkmak veya ele geçirmek, bazıları insanların yüce
duygularını sömürmek, güç ve nüfUz elde etmek ve bazıları da son meselede
olduğu gibi hayvanî ve şehvanî hislerini tatmin etmek olabiliyor…
Hattâ
İslâm dini ile bir alâkası olmamasına, hattâ ve hattâ din düşmanı olmasına
rağmen din adına ortaya çıkıp İslâm’a dair değerleri itibarsızlaştırmak isteyen
oluşumlar da mümkün. Her birini kritik ederken kendi mecrasına göre
değerlendirmek ve ona göre mücadele stratejileri üretmek gerekir.
Üçüncü
nokta, bu tür meseleler bahane edilerek Anadolu’yu Anadolu yapan kadim
değerlere karşı savaş açma meraklılarının olduğudur. Ben bunlara “akbaba” diyorum.
“Dine dair direkt ya da dolaylı bir
olumsuzluk çıksa da kin ve nefretimizi kusarak kendimizi tatmin etsek” diye
bekleyen bu akbabalar, FETÖ veya sahte şeyh gibi meseleleri bütün dinî
geleneklere teşmil etme derdine düşmüşlerdir. Bu durumun da çok tehlikeli
olduğunu düşünüyorum.
Din
adına tamamen bir kurgu olarak ortaya çıkan ya da yanlış yola sapanlar,
yaptıkları yanlışlıkların yanında bir de akbabalara yeni malzemeler sunarak tüm
Müslümanları töhmet altında bırakmaktadırlar. Memleketimizde insanların mânevî
ıslahı için çalışan, herhangi bir dünyevî hesap gütmeyen kişi ya da gruplar yok
mudur? En büyük zarar onlara olmaktadır.
Tuzağa
düşmemek, hâlisâne yapılan işleri takdir etmek, onlara karşı bu tür sahtelikler
bahane edilerek saldırılmasının önüne geçmek gerekir. Sapık ve sahte insanların
yaptıkları eylemler sebebiyle İslâmî değerleri sorgulama ve yargılama heves ve
gâyesinde olan akbabalar, aslında sürekli bu tür sahtelikler olup yaşanmasını
istemektedirler. Çünkü onlar, doğruları da yanlışların arasına katıp her şeyi
yakmak istemektedirler.
Onların
derdi, yanlışları düzeltmek değil, dine karşı kin ve nefret kusmaktır. İşte bu
sapık ve sahte şeyhlerin vebâli bu yüzden büyüktür.
Netîce olarak, din adına ortaya çıkmış sahtekârlara, sapıklara, sapıkları İslâm dinine ve onun tasavvufî geleneklerine yamamaya çalışanlara, sapkınlıkları bahane ederek tüm Müslümanları töhmet altında bırakmak isteyenlere karşı mücadele etmemiz gerekiyor. Birileri kötülüğü yaymak için çalışacak, biz ise kötülüğü engellemek ve iyiliği yaymak için. Hak ile bâtılın mücadelesidir bu!