
WOODY Allen, New York’ta hızlı okuma kursuna gitmiş. Öğrendiği
teknikle Savaş ve Barış’ı okumuş. Ne anladığına dair şöyle bir açıklama yapmış:
“Olay Rusya’da geçiyor.”
Biz de bugün Türkiye’de geçen birkaç olaya temas
edelim.
İlkin Konya’nın Meram ilçesi…
12 yaşında bir çocuk… Adı, Yusuf İsmail. Akranlarıyla oyun
oynarken, arkadaşı G.E.H. tarafından saldırıya uğruyor.
Oyun oynadıkları yıkık bina içinde bir su bidonu
görmüş ve onu arkadaşı Yusuf İsmail’e doğru fırlatmış.
Bidonun içinde su var zannetmiş ancak su değil,
kezzapmış. Hemen hastaneye kaldırmışlar, tedavi etmeye çalışmışlar.
Bu olay Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ
tarafından farklı şekilde yansıtıldı.
Ona göre işin içinde Suriyeliler varmış.
Küçük çocuktan Suriyeliler yirmi lira istemişler,
alamayınca da yüzüne kezzap atmışlar.
Çok sayın genel başkan hemen tivit yazmış:
“Şimdi çocuğun babası ile konuştum. Olay 45 gün önce
olmuş. Suçlu Suriyeliler yakalanmış, yargı süreci başlamış. 1 yabancının başına
1 şey gelince Zafer Partisi kışkırttı diyenlere sorum şu: Bu çocuğun yüzüne 20
TL için kezzap dökenleri kim kışkırttı? Türk düşmanı Suriyeli yalakaları.”
*
Rakamlar yazıya pek uymaz. Sayıya dönüşünce bir nebze…
“1 yabancının” yazılmaz, “Bir yabancının” yazılır.
Konuşurken “Başına 1 şey gelirse” dense de yazarken “Başına bir şey gelirse”
diye yazılır.
Fakat artık böyle şeylere kimse dikkat etmiyor.
Genel başkan da olsa, özel başkan da olsa umursayan
yok.
Zaten sosyal medyada “Ne kadar kısaltırsan o kadar
iyi” düşüncesi hâkim.
O yüzden buraya fazla takılmayalım. Jüri bu hususu
dikkate almasın.
Gelelim meselenin özüne.
Ümit Bey neden böyle davranıyor?
Galiba kendine alan açma arzusundan.
Her malın müşterisi var.
Ümit Bey de Suriyeli düşmanlığı üzerinden yürümeyi
tercih ediyor.
Mevcut alanlar tutulmuş. Her tarafın sahibi var.
Geriye ne kaldı? O da burayı görmüş. “İlerleyelim arkadaşlar” havasında öne
geçmiş.
Konya-Ankara arasında bir trafik kazası olsa, onu da
Suriyelilere bağlayacak.
Meram’daki olayın aslına bakarsak, su zannederek
kezzap atan çocuk da mağdur ile aynı yaşta.
Haber şu şekilde basına yansıdı:
“12 yaşındaki şüpheli, Haziran ayında verdiği
ifadesinde, attığı sıvının kezzap olduğunu bilmediğini söylemişti.
G.E.H. ifadesinde, ‘Oynadığımız yıkık bina içerisinde
dolu su bidonu gördüm. Bidonun içerisinde su olduğunu zannederek oyun amaçlı
Yusuf’a fırlattım. Dökülen sıvı nedeniyle benim de elim ve ayağımda yanıklar
oluştu. Maddenin kezzap olduğunu bilmiyordum’ demişti.”
Konya’da geçen bu olayın içinde Suriyeli görebilen var
mı?
Ben göremedim.
O hâlde nereden çıktı?
Yakalanan Suriyeliler varmış Ümit Bey’e göre.
Neredeler? Yakalandıktan sonra ne yapıldı? Yargı nereye vardı? Yirmi lira
istemeyi kim uydurdu?
Hepsinden vahimi, üzerine kezzap atılan çocuğun
babasıyla konuşmak kısmı galiba.
Çocuğun babasıyla konuştuysa, baba yalan mı söyledi?
Baba doğru söylediyse, Ümit Bey o garip suçlamaları
nereden çıkardı?
Mesajında yazdığı gibi, “Türk düşmanı Suriyeli
yalakaları” kimler?
Yakalanan Suriyelilerin ismini de rica edelim,
yargılama sonucunda aldıkları cezayı da.
Ümit Bey cevap versin.
*
Sığınmacı provokasyonu üzerinden pirim yapmaya çalışan
Ümit Bey, bir başka gün İstanbul Esenler civarında hayâl kurmaya devam etti.
Tek kafaya taktığı Suriyeliler değil, Afganistan’dan
gelenler de var.
Onları da “Türkiye’de geçen olay”a dâhil etmek
gerektiğini düşünmüş olmalı ki hemen tivite sarılmış, döktürmüş.
Bu memlekette vahim olay, kötü olay, çirkin olay
başlıkları altında ne varsa hepsi sığınmacılardan kaynaklanıyor.
Yazdığına göre…
Afgan uyruklu dört kişi 12 yaşındaki bir çocuğa
tecavüz etmişler, bunu da bir tek Ümit Bey duymuş.
Başka gören duyan yok.
Esenler Kaymakamlığı açıklama yaptı. İddianın gerçek
dışı olduğu belirtildi. Resmî ifadeye rağmen Ümit Bey o mesajını silmedi,
sosyal medya hesabında tutmaya devam etti.
Kayıtlarda öyle bir hâdiseye rastlanmadığına göre…
Kaymakamlık yok dediğine göre…
Şayet tersi bir durum söz konusu olsa, belgesi olur,
bilgisi olur, kaydı kuydu olur.
Çıkar şak diye belgesini, adresini, ismini cismini
ortaya serersin.
Bizim eleman susmayı tercih ediyor.
Çamurun kalacak izine ümit bağlamış gibi.
“Sel gider, kum kalır, o da bize yeter” mi diyor ne?
*
Bir başka olay…
Yine kahramanımız Ümit Özdağ.
“Vatandaşlıkta gizli yönetmelik” diye bir iddia ile
ortaya çıktı bir başka gün.
O iddia da çok iddialıydı doğrusu.
Hani bir ucundan tutsa insan, bütün mahalleye taksim
etse bitmez.
Bu konuda basında çıkan habere kısaca bakalım:
“Son günlerde sığınmacılara yönelik ırkçı tutumuyla
gündeme gelen Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığında ‘gizli yönetmelik’ iddiasına Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel
Müdürlüğü’nden cevap geldi. Nüfus ve Vatandaşlık İşleri’nden yapılan
açıklamada, ‘Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kazanılmasına ilişkin işlemlerin
gizli bir yönetmeliğe göre yürütüldüğü iddiası büyük bir yalan’ denildi.”
Koskoca genel başkan, küçük bir yalanla yetinmemiş
anlaşılan.
*
Yahu arkadaş…
İnsan haklı olarak merak ediyor.
Ülkemize sığınan sığınmacılara sataşmaktan, onları
suçlamaktan yemek yemeğe vakit bulabiliyor mudur?
Ne zaman içinde Ümit Bey’in adı geçen bir haber
görsek, alt kısmı okumadan, hangi konuda olduğunu tahmin ediyoruz.
Her seferinde tam isabet!
Yarın gazetelere bakın, televizyonlara kulak verin.
Ümit Bey’in adı geçen bir habere rastlarsanız, bilin ki yine aynı fanatik
yapıda yeni yumurtalar çıkacaktır.
İşte yine bir başka iddia:
Bu defa olay, Bursa’nın Mudanya ilçesinde geçiyor.
On beş kişilik Suriyeli grubun bir siteyi bastığını ve
site sakinlerini darp ettiğini öne sürdü.
Kim? Tabiî ki Ümit Bey.
Peki, doğru mu?
Evet, bir site var haberin aslında. Bir itiş kakış
var. Fakat ötesi başka türlü. Ümit Bey’in iddia ettiğinden farklı.
Haber şu şekilde:
Yapılan kovuşturma, iddianın yine çarpıtılarak sosyal
medyaya taşındığını ortaya koydu. Bursa’da tekstil firması olan U.Ş. isimli
Suriye uyruklu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, söz konusu siteden 2016’da bir
daire satın aldı. Önceki gün de BAE ve Almanya vatandaşı doktor, iş insanı ve
öğrenci olan 4 akrabasına daireyi gezdirmek istedi.
Serbestiyet’ten Mustafa Ali Aykol, “Havuzdaki kimse Suriyeli
değildi” başlıklı haberinde görüntülere yansıyan olayın anlatılandan çok farklı
olduğunu öne sürdü.
Haberini Bursa’daki bir yerel gazeteciye dayandıran
Aykol’un aktardığına göre olayın iç yüzü şöyle:
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan, Bursa Yıldırım’da
tekstil fabrikası bulunan ve olayın yaşandığı Arya Sitesi’nde dairesi olan bir
kişi, biri BAE vatandaşı iş insanı, biri Alman vatandaşı ve doktor, biri Alman
vatandaşı kalp cerrahı ve bir diğeri de Türk vatandaşı mühendislik öğrencisi
misafirlerini dairesinde ağırlıyor.
Misafirleri ile birlikte sitenin havuzuna giren şahsa,
misafirleri aralarında Arapça konuştuğu için site sakinleri tarafından tepki
gösteriliyor.
Daire sahibi şahıs Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
olduğunu, ayrıca misafirlerinin de Almanya vatandaşı olduklarını söylemesine
rağmen, sitede konaklayan diğer kişiler onları dışarıya atmaya çalışıyor, küfür
ve hakaret ediyor.
Daire sahibi şahıs ve misafirleri, olayın daha kötü
bir yere gitmemesi için can havliyle bu kişileri iterek kaçmaya çalıştıkları
esnada karşılıklı itişme yaşanıyor.
*
Bu kadarı fazla değil mi?
Her gün, her saat yabancı düşmanlığı, sığınmacılara
iftira…
Hayır, yani yapacaksan yap da, niye her seferinde
yalan çıkıyor? Bari doğru haber üzerine kur iddianı da zaferini öyle kazan. Bu
gidişle zafer rüyada bile zor!
Yalan haber üzerinden nereye kadar yürüyebilirsin?
Suç işleyen sığınmacı bulmak çok mu zor geliyor da
ortaya atılan her çürük iddiaya -aslını astarını araştırmadan- dört elle
sarılıp komik duruma düşüyorsun?
“Komik durum” dedik, aslı “acınası durum” olacak.
Sağlam temele dayanmayan düşmanlık, gözleri kör eder.
Etmiş nitekim.