Saferü’l-Hayr

Safer ayını uğursuz saymanın Cahiliye âdeti olduğunu hadîs-i şeriflerden kesin bir şekilde görmekteyiz: “Eşyada uğursuzluk yoktur, Safer ayında uğursuzluk yoktur, baykuşun ötmesinde bir uğursuzluk yoktur.”

SAFER ayına girdiğimiz şu günlerde cep telefonlarımıza, bu ayın kaza belâ ayı olduğuna dair çokça mesaj geliyor. Kaza ve musibet ayında yapılacak ibadetler, okunacak duâlar ve dahası... İnsanı ruhen yoran, negatif düşünce ve eğilime sevk eden bu mesajları görmezden gelmek pek de mümkün olmuyor. Bu durum İslâm inanç ve akidesiyle ne derece örtüşüyor? Nasıl bir anlam ifade ediyor?

Hicrî takvim çerçevesinden baktığımızda, Allah (cc) bazı ayları, günleri ve vakitleri diğerlerine üstün kılmıştır. Recep, Şaban ve Ramazan ayları, Kadir Gecesi, arefe ve bayram günleri, ayrıca Cuma günü mübârek sayılmış ve bu zamanlarda ibadetlere teşvik edilmiştir.

Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep ayları haram aylar olarak bilinir. Bu aylarda savaşmak günah sayılır; İbrahim (as) zamanında teşrî’ kılınan bu emir, Cahiliye Arapları tarafından da tahrif edilmiş olmakla beraber kabul görmüştür. Müşrikler hac ibadetlerini kendi âdetlerince ifa ederlerdi; Zilkade, Zilhicce, Muharrem aylarında uzak diyarlardan gelenler haclarını tamamlayıp evlerine güvenlik içerisinde bu sayede dönerlerdi.

Muharrem ayından sonra gelen Safer ayı, bazı görüşlere göre “Arapların bu ayda kabilelerle savaşmaları ve savaştıkları kabilelerin her türlü mallarını alarak onları mal ve mülkten yoksun (elleri boş) bırakmalarından dolayı”, diğer görüşlere göre ise “Mekke halkı bu ayda yolculuğa çıktığı zaman Mekke’nin boşalması ve yalnız kalması sebebiyle” bu ismi almıştır.

Cahiliye döneminde müşrikler, Muharrem ve Safer ayları takdim/tehir yaparak, menfaatleri gereğince düzenlemişlerdir. İç savaşların ve kan dâvâlarının yaygınlaştığı, yağma ve soygunculuğun çok olduğu bu dönemde, üç haram ayın art arda gelmesi çıkarlarına ters düştüğü için, hac ayını ılıman bir zamanda, ticaretlerini sekteye uğratmayacak bir vakte aktarmak için takvimle alâkalı oynamalar yapmışlardır.   

Aynı zamanda Safer ayı o dönemde uğursuz kabul edilerek, bu ayda umre yapmak büyük günahlardan sayılmıştır. Bu ayda akdedilen evliliklerin uzun süreli olmayacağı, başlanan işlerin neticeye ulaşmayacağına dair inanışlar da yaygın idi.

Allah (cc) müşriklerin bu durumunu bize alenen göstermiştir: “Aylara ek yapmak, inkârcılığı arttırmaktan başka bir şey değildir; inkârcıların daha da sapmasına yol açmaktadır. Onlar (ayların sayısını) Allah’ın yasakladığı aylara uyarlamak üzere, bu eklemeyi bir yıl helâl, bir yıl haram sayıyorlar ki böylece Allah’ın haram kıldıklarını meşru hâle getirsinler. Bu yaptıkları kötü işler kendilerine güzel görünüyor. Allah inkârcılar topluluğunu doğru yola iletmez.”[i]

Safer ayını uğursuz saymanın Cahiliye âdeti olduğunu hadîs-i şeriflerden kesin bir şekilde görmekteyiz: “Eşyada uğursuzluk yoktur, Safer ayında uğursuzluk yoktur, baykuşun ötmesinde bir uğursuzluk yoktur.”[ii]

Yine bir diğer hadîs-i şerifte Peygamberimiz, “Umre her zaman helâldir”[iii] şeklinde buyurmuştur. Görülüyor ki, herhangi bir şeye, olaya ya da zamana olumsuz bir anlam yüklemek, inanç sistemimizle kesişmemektedir. Ebu Hureyre’den rivayet edilen bir hadîs-i şerifte de, “İslâm’da teşe’üm (kötüye yorma) yoktur, en iyisi tefe’üldür (iyiye yormadır)”[iv] şeklinde buyurulmuştur.

İslâmî dönemde bu aya “Saferü’l-Hayr” ya da “Saferü’l-Muzaffer” denilmiş, böylece bu aya yüklenmiş olan olumsuz etkiden arındırılmak amaçlanmıştır. Peygamber Efendimiz (sav), “İnsanlar günahları ve ayıpları çoğalmadıkça helâk olmayacaktır” buyurmuştur. Allah’ın ikazı ve uyarısı mahiyetinde olan musibetler, diğer aylarda nasılsa Safer ayında da aynı şekildedir. Bu ayda yapılacak ibadetler de Rasûlullah Efendimizin bize diğer aylarda tavsiye ettikleri gibidir.  

 



[i] Tevbe, 37

[ii] Müslim, Selam, 102

[iii] Buhari, Hac, H. No:777

[iv] Buhari, Tıb, 54