TÜRKİYE, tarihinin en
büyük doğal gaz rezervini keşfetti. Karadeniz’de yapılan sondaj çalışmalarının
9’uncusunda 320 milyar metreküp olduğu belirlenen bir doğal gaz rezervi
bulundu. Burada bulunan miktarın hiçbir önemi yok. Doğal gaz işletilmeye müsait
olmasa da hiçbir önemi yok. İşletim mâliyeti çok olsa da hiç umurumuzda değil!
Dört
bir tarafı petrol ve doğal gaz yataklarıyla çevrili Türkiye’de bu zamana kadar
ciddî bir keşif elde edilememişti. Anadolu kara parçası âdeta doğal gaz ve
petrol yatakları içinde bir ada gibiydi. Sanki birileri petrol ve doğal gaza, “Sakın ha! Türkiye’nin sınırlarını
geçmeyeceksin” talimatı vermişti. Koca koca dünya şirketleri zaman zaman
gerek karada, gerek denizlerde çalışmalar yapmış, ancak bir damlacık gaz ve
petrole rastlamamıştı.
Diğer
madenler konusunda da durum pek farklı değildi. Tespit edilen madenler ya
fizibıl olmadığı için işletilmeye alınmamıştı ya da o maden sahasının ruhsatını
alan yabancı şirket, ruhsatın üzerine yatarak, o maden sahasında hiçbir işlem
yapmıyordu. Tabiî bir de çevre hassasiyetleri dolayısıyla itiraz edilen sahalar
vardı, onların hikâyesi apayrı… Sözde o çevreciler, eti hamuduyla götürüp,
kurbana hayvan hakları maskesiyle karşı çıkanlar gibiydi…
Bakan
olduğu günden beri Berat Albayrak üzerinde estirilen yalan, iftira ve en aşağılık
kampanyaların ve algı operasyonlarının altında işte bu kafa yer alıyor!
Berat
Albayrak Enerji Bakanı olur olmaz, Türkiye’nin yerleşik enerji politikasını
elinin tersi ile kaldırıp attı. “Maden varsa,
petrol varsa, gaz varsa çıkarılacaktır” gibi yepyeni bir anlayışla yola
çıktı.
Tabiî
bu anlayışın karşılık bulması ve uygulanabilmesi için sadece zihinsel
değişiklik yetmez. Siz sadece Dışişleri’nde mi monşerlik sistemi olduğunu
zannediyorsunuz? Monşerliğin bir durağı da Enerji Bakanlığı idi! “Aman efendim, olmaz!”, “Aman efendim,
yapamayız!” cümlelerinin kuruduğu bakanlıklar arasında Enerji Bakanlığı ilk
üçte yer alıyordu...
Bu
politika değişikliğini gerçekleştirebilmek için insan kaynağı ihtiyacını da sağlamanız
lâzım. Berat Albayrak, önce insandan başladı. Özel sektör tecrübesiyle gerekli
insan kaynağını temin etti. Şimdiki Bakan Fatih Dönmez, işte o isimlerin
başında yer alıyor!
Sadece
insan kaynağı yetmez, aynı zamanda gerekli teknoloji ve araç gereçleri de temin
etmek durumundasınız. Karadeniz’de keşfi yapan Fatih sondaj gemisi dâhil üç
sondaj ve iki sismik arama gemisi de bu anlayış sonucunda temin edildi.
İnsan
kaynağını sağladınız, gerekli teknoloji ve araç gereçleri temin ettiniz, işiniz
bitti mi? Tabiî ki hayır! Bunun bir de finans boyutu var… İşte en büyük kavga
burada başladı!
2018
yılının Haziran ayında yapılan seçimlerle Türkiye, fiilen Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne
geçti. Herkes Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk kabînesini merak ediyordu. Zira yeni
kabînede bakanlar, Meclis dışından atanacaklardı. Bir yandan da, “Acaba Meclis içinden kimler vekillikten
istifa ettirilip bakanlığa atanacak?” diye merak ediliyordu.
Kabîne
10 Temmuz 2018’de açıklandı, milletvekilliğinden istifa ettirilerek bakanlığa atananlar arasında Berat Albayrak da vardı. Ama çok farklı bir bakanlıkta! Berat
Albayrak, birleştirilen Mâliye ve Hazîne Bakanlığına atandı.
Berat
Albayrak’ın Enerji Bakanlığı dönemindeki millî ve yerli duruşunu bilenleri bir
telâş sardı. “Eyvah! Aynı millîliği
buraya da taşırsa, buradaki monşerlik düzenine de son verirse, eyvah ki eyvah!”
diye tutuştular.
“O azman elimizi
çabuk tutalım, burada gerekli insan kaynağı teminini sağlamadan onu boğalım” anlayışıyla, daha
bakanlık koltuğuna oturmasının üzerinden bir ay bile geçmeden, ekonomik ve
finansal terör saldırıları başladı.
2018
Ağustos’unda, bir Pazar gecesi döviz saldırısıyla Türkiye’nin ekonomisini o bir
gecede allak bullak etmeye kalktılar. Ancak bilmedikleri bir şey vardı: Türkiye,
artık eski Türkiye değildi!
Cumhurbaşkanlığı
Sistemi sayesinde ilk saldırının şoku atlatılarak peş peşe hamleler geldi.
Direnen
Mâliye ve Hazîne monşerleri tek tek ayıklandı. Mâliye ve Hazîne cephesinden de
mandacı muhiplerin zihniyeti yavaş yavaş temizlenmeye başlandı.
“Aman efendim,
serbest piyasa var, Londra’daki efendilerimizin TL talebini kısıtlayamayız” diyenlere aldırış
edilmedi, gereken yapıldı!
Döviz
saldırısıyla yıllarca Türkiye üzerinden milyarlar kazananlar, o saldırılarda TL
bulamadıkları için milyonlarca lira faiz ödemek zorunda kaldıklarından, büyük
zararlara uğradılar.
Tabiî
bu operasyonlar yapılırken, hepimizin hatırlayacağı gibi, sosyal medya başta
olmak üzere, Joe Biden’in yoldaşı muhalefet liderlerimizin ana gündemi Berat
Albayrak’tı. Yalanlar, en aşağılık ve iğrenç şekillerde peş peşe sıralanıyordu…
Ekonomik
tetikçiler ile eş zamanlı yapılan saldırıların temel nedeni, Türkiye’deki bu
millîleşme hamlesiydi. Biliyorlardı ki, Türkiye ekonomik olarak engellenmez ise,
diğer alanlardaki tüm millî projeler tek tek hayata geçirilecek.
Karadeniz’deki
keşfin ilânından sonra açığa çıkan sancı, sadece bulunan gazdan doğan sancı
değil!
Sancılarının
kaynağı çok daha derin!
Her
millî hamle, onların sancılarını kat kat arttırıyor. O sancıların verdiği ağrı
dolayısıyla da saçmaladıkça saçmalıyor ve ne dediklerini bilemez hâle
geliyorlar.