Sadece 7 Ekim Soykırımı bile 1’inci yılını tamamladı

Hem kalitesiz, hem de pahalı ürünün yıllardır kendisine dayatıldığını gören, elbette kıt da olsa yaşamak için daha ucuza yöneliyor. Zannediyor ki, boykotlu ürünü pazarlayan marka, diğerlerine göre daha ucuz satış etiketi sunuyor. Hâlbuki piyasayı bizzat belirleyen o. Bunun yanında, dağıtım ağını da eline geçiren zalim, yerli ve millî ürünlerin fiyatlarını yukarı çekerken, marketlerin sözde serbest piyasa seviyesini de tek başına düzenliyor. Türkiye’de tekel, Siyonist terör şebekesinin kartel ağının herhangi bir enstrümanı olarak şekillenmiş vaziyette.

7 EKİM 2023 gününün sabahına, Aksa Tufanı Harekâtı’na sözde bir misillemeyle uyandı dünya. İsrailli medya organlarının dahi adeta itiraf edercesine yayınladıkları üzere, HAMAS’ın askerî kanadı İzzeddin El-Kassam Tugaylarının mensupları, herhangi bir sivil yerleşim alanına doğrudan saldırmayarak yahut sivilleri katletmeyerek, Tel Aviv ve İsrail’in işgali altındaki bazı sokaklarda sivil gördükleri İsraillileri rehin almışlardı… 

Ancak medyayı ellerine alan saz sahipleri, bütün gerçeklere rağmen Türkiye’de dahi kendi yalanlarının gerçek olarak algılanmasını sağladılar.

Üzerine, Siyonist vahşet çetesinin aşağılık operasyonu başladı. Kendilerine göre hayvan olarak dahi görülmeyen kendileri dışındaki tüm varlıkları “hesapsızca öldürülebilir” yaratıklar olarak gören Siyonist çete, kadınları ve çocukları katletmenin yanında canlı yayında hastaneleri ve okulları vurarak ahlâksız hayat biçimine sahip olduklarını tüm dünyaya ezberletmeye başladılar. 

Evvelâ hür ve imanı kavi muttaki ve muvahhidlerden oluşan mücahitler ordusu, Siyonist soykırım terörünü durdurmak ve karşısına geçen yedi düvele karşı direnmek adına 7 Ekim 2023 gününden itibaren ellerinden geleni yaptı. Çocuklar dahi bu mücahitler ordusuna güvenerek Allah’tan kendileri için sağlık dilemekten başka bir şey yapmadılar. Kadınlar, soykırım zulmünün yanında açlığın şiddetine karşı bulabildikleri en kıt imkânlardan ekmek yaptılar. Susuz kaldıklarında yağmurdan ferahlık damıttılar. Ölüm kol gezerken psikopat keskin nişancı Siyonist teröristlerin namlusuyla, onlar bu durumdan dahi bilimi kullanarak çıkabilmeyi başardılar. Zira Allah, onlarla beraber…

Ancak “Müminler ancak kardeştirler” buyuran Rabbin tarif ettiği bu kardeşlik birlikteliğinde maalesef Ümmet, kardeşinin yanında nasıl yer alacağını bir türlü beceremedi. Yalnız Kendisinden korktuğunda, kulunun kalbinden ve zihninden bütün korkuları, adeta Efendimizin sadrının iki kez temizlenmesi gibi temizleyen Allah, gövdesi bütün görünen ayrık bir parazitler sürüsüne karşı İslâm dünyasını galiba vaadine bir türlü inandıramadı. 




Ne çok mazeretimiz, ne çok bahanemiz varmış meğer. Ne çok korkumuz varmış da Allah korkusuna gelene kadar onlar daha evvel sıra buluyormuş meğer. Gazze başta olmak üzere bütün Filistin mülkünde işgallerine soykırımla devam eden teröristlere karşı bir ticarî fikir dahi yürütememişiz meğer. 

Gazze’deki bir çocuk, bir yudum suyu bir alçak faşistin su yolunu kapatması nedeniyle bulamazken, bizse markette, boykot ettiğimiz su markalarının dışında herhangi bir marka bulmakta güçlük çekiyoruz. Her zaman alışveriş yaptığımız mağazalar, türlü kampanyalarla süren soykırımın kanına ortak olmamız için ellerinden geleni yapıyorlar. Ülkemizde ise bazı zeminlerde bu boykot kapsamına giren markaların ürünlerinin ayarına sahip kalitede ürün bulamamak başka bir acı veriyor. Kızılelmalar, Akıncılar, Togglar yaparken tohumundan, şekerinden, etinden, sütünden, yününden yana kaliteyi yakalayamayan bir üretim mecramız var. Kaliteli olanıysa iç pazar göremiyor. İhracattan daha çok kazanıyormuşuz. Peki, hem daha pahalıya alıp, hem daha kalitesizini tüketen bu ülkenin halkı Filistin dâvâsından ne anlasın, Doğu Türkistan dâvâsından ne anlasın?

Hem kalitesiz, hem de pahalı ürünün yıllardır kendisine dayatıldığını gören, elbette kıt da olsa yaşamak için daha ucuza yöneliyor. Zannediyor ki, boykotlu ürünü pazarlayan marka, diğerlerine göre daha ucuz satış etiketi sunuyor. Hâlbuki piyasayı bizzat belirleyen o. Bunun yanında, dağıtım ağını da eline geçiren zalim, yerli ve millî ürünlerin fiyatlarını yukarı çekerken, marketlerin sözde serbest piyasa seviyesini de tek başına düzenliyor. Türkiye’de tekel, Siyonist terör şebekesinin kartel ağının herhangi bir enstrümanı olarak şekillenmiş vaziyette. 

Buna karşılık bir Hazreti Osman arıyoruz. Varsın, o Yahudi’nin kuyusunu haftada sadece bir günlüğüne işletsin de, mazlumlar o zalimin diktası altındaki fahiş fiyatlardan ve dolayısıyla sadece “yaşamak” şehvetinden kurtulup dâvâ bilincine de erişsin.

Allah, Din-i Mübîn-i İslâm’ın ümmetine ve nihayet bütün insanlığa adalet, saadet ve hürriyet ikram eylesin! (Âmin.)

Selâm ve dua ile…