Sadaka tohumdur

Şimdi gönüllere tohum ekme fırsatı yeniden sunuldu bize. Bir kez daha Ramazan’a eriştik. Ramazan orucunu tutup bayrama ulaşmanın bir şükrü olarak vacip kılınan sadakanın yanı sıra malı, mülkü ve imkânı olanın tasaddukta bulunması, zekât vermesi ilâhi bir nimet… Tohumların filizlenişini izlemek istiyorsanız, onların çehresine bakın…

BAHARA girer gibi mübârek Ramazan ayına girdik… Bahar ki, bolluk ve bereketin, çatlamış toprakların buram buram kokusunun iliklerimize kadar hissedildiği mevsimin adı…

Cemrelerin tamamlamasıyla, toprağın bağrına düşen tohumların filizlendiği, uçsuz bucaksız renklerin bir araya gelerek verdiği huzur iklimi… Tıpkı Ramazan ayı gibi…

Sonsuz bir rahmetin, bereketin ve mağfiretin kuşattığı kutlu zaman aralığı… Öyle bir ay ki, bu ayda yapılan her şey, misliyle çoğalacak; gönüllere ekilen iyilikler, çehrelere bırakılan tebessümler, alınıp verilen selâmlar, içten gelen yardımlar, ihtiyaç sahiplerine ulaşan fitre, sadaka ve zekâtlar gerek vicâhî gerek gıyaben edilen duâlar ve yapılan ibadetler…

Her ne kadar, o eski Ramazan coşkularından uzak olsak dahî, iftar davetleri, sıcak pide kuyrukları, çocukların iftariyelik beklentileri, teravih namazları, sokak aralarındaki oyunlar ve sahur hazırlıkları, arife günü yapılan bayramlık alışverişler, baklava yapımları, ihtiyaç sahiplerinin gözetildiği fıtır sadakası ve zekât ile üzgün çehrelere tebessümlerin yerleştirildiği, sabahında kılınan bayram namazı, ev halkıyla yapılan dünyanın zengin kahvaltısı, bayram kutlamaları, büyüklerden alınan harçlıklar, arkadaşlarla ev ev, mahalle gezmeleri, şeker, çikolata toplamaları gibi sayısız ritüellerle neredeyse gün boyu ibadet neşvesine dönüşen ve “On bir ayın Sultanı” olarak anılan Ramazan’ın, en çok sosyal yaşama getirdiği “paylaşarak çoğaltma” dengesi üzerinde durmak lazım…

İslâm dininde zaman ve mekânların kendine has özellikleri bulunmaktadır. Hadiselerin meydana geldiği zaman kadar, yerin de önemi büyüktür ve bununla değer kazanırlar. “Kadir Gecesi” de işte bu ayın içinde gizlenmiş ve müminlere hediye edilmiştir.

Son Kılavuz’a (sav) emanet edilen Kur’ân-ı Kerîm, bu gece indirilmeye başlanmış ve o gece inen surede “Bin aydan hayırlı” olduğu müjdelenmiştir.
O gece, esenlik doludur. Melekler ve Cibril, fecrin doğuşuna kadar her iş için yeryüzüne iner dururlar. 

“Sıdk” kökünden türeyen ve “doğruluk” anlamında kullanılan sadaka kelimesi, Allah’ın rızâsını kazanmak amacıyla, dinen zorunlu maddî veya gönüllü yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasını ifade eder. 

Tirmizî’den nakledilen Hadis-î Şerif’te: “Ramazan’daki sadakanın, diğer sadakalardan üstün olduğu” rivâyet edilir.

Sadaka verme, tabir diğerle “tasadduk” etme yani yardımlaşma, insanın doğasında var olan, başta İslâm dini olmak üzere diğer dinlerin ve ahlâkî öğretilerin teşvikiyle, bazen de devlet tarafından vergilerden tasnif edilerek, zorunlu biçimde tahsil edilen toplumda beliren sosyal yaraların sarılmasının yanı sıra, toplumsal barışın ikamesine de katkı sağlar…

Şimdilerde unutulan ve ihtiyacı olan bir kişiye faizsiz borç (kredi) verme ameliyesi olan Karz-ı Hasen ile yine muhtaç birini bir eşyadan karşılıksız yararlandırma işi “âriyet” yollarıyla yapılan iyilikler de sadaka olarak değerlendirilir. Hatta yoldaki taşın kaldırılması…

Sadaka verecek kişi, niyetinde samimi olmalı, yalnız Allah’ın hoşnutluğunu gözetmeli ve gösterişten olabildiğince kaçınmalı…

Bu ayda inen kutsal kitabımızda yer alan âyetler ve hadisler, sadakayı teşvik ederken, insan onurunu kırmayacak şekilde gerçekleştirilmesine de ayrı bir ehemmiyet vermiştir.

Türk kültüründe “sadaka taşı” adıyla bilinen sosyal yardımlaşma usulü, insanın saygınlığıyla bağdaştırılmayan dilenciliğin önlenmesi için alınmış bir tedbir mahiyetindeydi ve Tanzimat ile birlikte son bulmuştur.

Şimdi gönüllere tohum ekme fırsatı yeniden sunuldu bize. Bir kez daha Ramazan’a eriştik. Ramazan orucunu tutup bayrama ulaşmanın bir şükrü olarak vacip kılınan sadakanın yanı sıra malı, mülkü ve imkânı olanın tasaddukta bulunması, zekât vermesi ilâhi bir nimet… Tohumların filizlenişini izlemek istiyorsanız, onların çehresine bakın…