Saâdet zinciri

Son iki haftada yükselen altın ve döviz fiyatlarının, altın ve menkul kıymetleri ellerinde bulunduranlar tarafından piyasa sürülmeyen varlıklar nedeniyle arttığı ve altın ile dövize yapılan sözde yatırımların tıpkı bir saâdet zinciri mantığıyla doğrudan paranın hâkimlerine aktarıldığı, sonrasında bu egemenler tarafından yapılacak altın ve menkul kıymet arzıyla yükselen fiyatların bir anda düşeceği, bunun piyasaya bir kamikaze etkisi vuracağı çok ortadadır.

GEÇTİĞİMİZ Perşembe, yatırım ile tasarruf arasındaki sığ anlayışın ülkemizdeki yansımalarına getirdiğimiz eleştiriye yer vermiş, paraya yapılan yatırımın aslında yatırım olmadığını ifade ederek bir şekilde Kârûn’a atıfta bulunmuştuk…

Öyle ya, Kârûn da yitip gitti, hazînelerinden hiçbirini yanında götüremedi. Götürse ne olacak? Sonsuz hazînelerin Sahibine rüşvet mi teklif edecek, kabul mü ettirebilecek?

***

Kapitalizm, dünyaya en kolay biçimde zengin olmak hayâllerini kurdurmaktan başka bir işe yaramadı hiçbir zaman.

Bir koyup beş almanın dayanılmaz iştahıyla yandırdı geniş mideleri…

Bu anlamda aklıma daima saâdet zincirleri gelir.

Nedir saâdet zinciri?

Sizden aldığını büyük yatırımlarda kullanacağı vaadiyle kendi hesabına kullanan bir organizasyon…

Bakınız, sonuyla alâkalı herhangi bir yüklem kullanmadım, zira sadece organizasyonun tanımını yaptım.

Bu organizasyon mutlaka kazandırır. Kazandırmasa, zincirine yeni halkalar ekleyemez.

Kazandırdığını gören yeni aday, birikimini buraya aktarır.

Hattâ birikimi yok ise, borç/kredi bulup aktarır.

Yatırım yapmak risk barındırır. Fakat saâdet zincirinde yatırım yoktur. Dolayısıyla borçla yapılan bu katılım, özünde yatırım olmadığı için risk değil, ahmaklık barındırır.

Kapitalist sistemde, altın ve menkul değer fiyatlandırmasında, devletlerin değil, altının ve menkul değerlerin sahiplerinin sözü geçer. Devletler, işlettikleri politikalarla bu varlıkların sahiplerine karşı yönettikleri halkların gücünü öne sürerler. Zira devlet, halksız hâliyle hiçbir şeydir!

Devlet mekanizmasının altın ve menkul değer sahiplerine karşı güçlü ve olabildiği en avantajlı yönetim sistemi monarşidir bu anlamda. Fakat monarşik rejimin en önemli dezavantajı, sahibi olduğu varlığı nasıl yöneteceğini yani yatırım plânını doğru şekilde ayarlayamamak durumudur. Hattâ daha yerinde bir ifadeyle, tarihte gücünü kabul ettirmiş ve devrinin süper gücü olarak tanınmış devletler, yatırımlarını doğru yönetebilmiş monarşilerdir.

Kusura bakılmasın, ama böyle bir yönetim cumhuriyet tipi ülkelerde maalesef mümkün olmamıştır. Belki de olacaktı fakat buna imkân tanınmamıştır. Bu tek durum, Emevî yönetimiyle kesilen İslâmî yönetim tarihinde yaşanmıştır.

***

Güncel kapitalist akış, tam da saâdet zincirlerinin işleyişi gibi… Ah, bir saniye! Bu cümle tamamen yanlış! Zira saâdet zinciri, kapitalist bir mekanizmadır. Yani kapitalist akışı, küçük bir saâdet zincirinden hareketle düşünmek mümkün.

Bu bakımdan son iki haftada yükselen altın ve döviz fiyatlarının, altın ve menkul kıymetleri ellerinde bulunduranlar tarafından piyasa sürülmeyen varlıklar nedeniyle arttığı ve altın ile dövize yapılan sözde yatırımların tıpkı bir saâdet zinciri mantığıyla doğrudan paranın hâkimlerine aktarıldığı, sonrasında bu egemenler tarafından yapılacak altın ve menkul kıymet arzıyla yükselen fiyatların bir anda düşeceği, bunun piyasaya bir kamikaze etkisi vuracağı çok ortadadır.

Geçtiğimiz hafta belki de fazla ileri giderek çok küçük bir zamanda altın fiyatlarının dip yapacağını söylemiştik.

Öngörümüzün arkasındayız, sadece sürede mübalağaya giriştik.

Bizim o yazıyı yazdığımız günlerde iktisat çevrelerinin altına yönlendirdiği birikim sahipleri, bugünlerde uyarılıyorlar.

Deniliyor ki, “Altına çok fazla yönelim büyük risk taşıyor”. Yahu, altın kendi kendine madeninde yatıp da “Dur şu insanlara bir oyun oynayayım” demiyor ya!

***

Vaktiyle Türkiye’de büyük saâdet zincirleri dümen çevirdi. En sahtekâr bilineni “Titan” idi.

Bir koyup beş alma iştahındakiler, kaybettikleri paralar için Titancılara ancak belâ okuyabildiler.

Bir de bu işi Titan gibi değil de güya legal yollarla yapanlar vardı. Biliyorsunuz, onlar 2001 Krizi’nin hortumlanan bankaları olarak meşhur oldular.

TMSF adlı kurumun kuruluşuyla Devlet yani vatandaşın vergileriyle kurulu mekanizma, o paragöz iştah manyaklarının bir koyup da beş kazanmak isteklerini yerine getirmek üzere tedbirler aldı.

Ve TMSF, o günlerden bugünlere Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli kurumlarından biri olarak müthiş bir kurtarıcı oldu.

Bugün TMSF’nin de üzerine ölü toprağı atacak bir ahlâksızlıkla karşı karşıya şekilde, kendi millî parasını ezerek, yurdundaki para akışını engelleyen milyonlarca kişi var.

Fakat her günün yarını, her oluşun hesabı var!