ABD Başkanı
Joe Biden, Avrupa görüşmelerini Rusya Devlet Başkanı Vladimir Vladimiroviç
Putin ile noktalayacak.
Putin, Vladimir Lenin, Lenin’in
eşi Nadejda Krupskaya ve Stalin’e yakın duran bir aile içerisinde büyüdü.
Biden’in deneyimli bir siyasetçi olmasının yanında Putin de Rus siyasetinin hamuruyla
yoğruldu. İkisi de kurt birer siyasetçidir.
Siyaset her ne kadar günlük
hayatın içerinde soluklansa da siyasetçinin en güçlü silahı ekonomi ve
teknolojidir. Elbette bunlara yön veren yetişmiş insan, sıralamanın başında yer
alır. Ülkeleri yönetenler, ellerinde konusunda uzman yetişmiş kişiler, güçlü
bir ekonomi ve dünya ile at başı giden bir teknoloji varsa dünyayı yönetenler sıralamasında
yer alırlar. Bunlardan birisi eksik olursa patinaj yaparsınız.
Hemen her yazımızda değindiğimiz
üzere, konusunda uzman yetişmiş insan, bir ülkenin yapabileceği en değerli
yatırımdır. Bunun temelinde ise şüpheden vareste olarak doku ve mayaya uygun
olarak doğru bir öğretim ve eğitim gelir. Burada başarılı olunursa bilim ve
teknolojide de başarılı olunur. Türkiye bu noktada yeni yetişen filizlerin
önünü açmakta geç kalıyor ve çürümeye yüz tutmuş ehliyetsiz ağaçlarla orman
yapmaya çalışıyor. Bu nedenle de ormanı sürekli yanıyor. Eğitime dair bu
kinayeli paragraftan çıkıp asıl konumuza dönelim (bu konuyu 11 Haziran 2021
tarihli Yusuf Kaplan hocanın yazısına atfedelim).
***
Biden’in Putin’le görüşmeyi
sonlandırmadan önce ilk görüşeceği kişinin Kraliçe olduğunu belirtelim. Kraliçe
ise dünya narko-terör ticaretini kontrol eden ülkenin başında bulunmaktadır.
Narko-terörün Türkiye uzantısını ise PKK üzerinden gerçekleştirmektedirler. PKK’nın
canı yandıkça birileri video çekip ülkeyi tehdit etmeye bile kalkıştı ve PKK, FETÖ,
YPG’ye destek bile çıktı. Demek ki takiye yapan çok farklı grupların maşası hep
dışarıda ve aynı ellerdedir.
Suriye, Irak, Afganistan,
Yunanistan, Kıbrıs, Doğu Akdeniz, Karabağ ve Kırım gibi konularda Türkiye’nin
karşısında masada yumruk sallayanlar olarak ABD, Fransa, Almanya, Kanada ve Çin
bulunuyor. Rusya ve İngiltere ise işi sinsilikle yürütüyor. Şimdilik en azından
Rusya ile belli düzeyde ilerliyoruz.
Kırım konusu olunca Rusya ve
İngiltere bir tuhaf davranırlar. Çünkü bu bölgede resmî olarak Kırım’ın
topraklarında görünmeyen bazı yerler narko-terörün üssü olarak kullanılıyor.
Biden Avrupa ziyareti sırasında Türkiye
ile de görüşecek. Biden’in Türkiye hakkındaki duruşu net. Bu noktada takdir
edilesi bir yönü var. Tam olarak düşman safında olduğunu hem ifade ediyor, hem
de öyle davranıyor. Sözleriyle Türkiye’de millî iradenin üzerinde operasyon
çekilmesi gerektiğini, bunu başaramadıklarını, şimdi ise seçimle başarmak
istemekte olduklarını deklare ediyor. ABD’nin Türkiye düşmanlığı kelimenin tam
anlamıyla CAATSA penceresindendir. CAATSA, ABD düşmanlarına yaptırımla mücadele
yasası çerçevesindedir. Diğer bir ifadeyle, Rusya ile işbirliği yapanlara
uyguladığı yaptırım bakışıdır (CAATSA). Yani ABD, Türkiye’yi Rusya ile
işbirliği yapan bir düşman olarak görmektedir.
Düşmanlığın öne sürülen nedeni
ise S-400’lerdir. Görüntü S-400’ler olsa da sadece kılıftır bu. Asıl neden,
eskisi gibi kontrol edemediği Türkiye’nin ABD politikalarını yarma işlemi ve
oyun bozucu rolü oluşturmaktadır. S-400’ler bu aşamada tam olarak bir bahane ve
düşmanlık için tutunacak bir dalı hükmündedir. Yine de S-400’leri öne
sürmesinin asıl nedenine de bakmak gerekir.
***
Boris Çeranovski, 1926’da BICH-3,
1932’de BICh-11 ve 1948’de ise BICh-26’yı tasarladı. 1937’de Oleg Antonov,
Moskova’da Lem-2 uçağını tasarladı. Almanya, İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna
doğru uçan kanat Horten Ho-IX projesine (1944) girişti. 1944’te DM-1 Alexander
Lippisch tasarımı olarak ortaya çıkarken, 1945’te Ho229 ise Horten Kardeşlerin
bir eseri olarak gündeme geldi. İnsansız muharip hava aracı Boeing X-45 (2002) ABD’nin
projesiydi. Deneysel amaçlı NASA’nın geliştirdiği NASA X-43A (2001) de bir hipersonik
uçaktır.
Türkiye, Türk Hava Kurumu
tarafından THK-13 isimli “uçan kanat” projesi üzerinde çalıştı. 1948 senesinde
uçurulan THK-13 sonrası siyâsî müdahaleler sebebiyle Türkiye bu çalışmalardan
elini çekmek durumunda kalmıştır. Türkiye’nin bu “uçan kanat” projesi, Horton Kardeşlerinkinden
bir adım daha ileri ve gündemdeki uçaklara daha yakındı.
Günümüzde iki adet radara
yakalanmadığı söylenen ve ticareti yapılmayan ABD uçağı var. Bunlardan birisi
B-2 Spirit (Ruh) Bombardıman Uçağı (1989), diğeri ise F-117 (F-117 Nighthawk -Gece
Doğanı-) Avcı Uçağı 1983). THK-13 ve Ho229, B-2’ye en yakın uçakların fikir
babası…
Bu iki uçağın yeni adı “hayâlet
uçak”tır. “Uçan kanatların yeni adı” dense hata olmaz. Zira hayâlet uçaklar
sadece “radara” yakalanmama özelliği ile ön sıralarda yer almaktadır. Radara
yakalanmama özelliğinin yanında fazla miktarda silah, uzun menzil ve havada
yakıt ikmali gibi özellikler bu uçakların üstün yanlarıdır.
ABD, üstün birkaç özelliğinden
dolayı bu iki hayâlet uçağın ticaretini yapmamaktadır. Bu iki uçağın özeliklerini
durduracak ve etkisiz hâle getirecek atılımlara da, S-400’lere de aynı şekilde
bakmaktadır.
Irak semalarında çok uçuş yapıp
Müslümanları katleden nükleer ve konvansiyonel bombalar taşıma kapasitesine
sahip B-2 bombardıman uçağı, dünyanın en pahalı savaş makinası hükmündedir. Bu
uçak Kosova ve Afganistan’da da Müslümanları öldürdü.
B-2, 18 bin 144 kilogram silah
taşıyabiliyor. İstenilen noktaya her türlü hava
şartında rahatlıkla atış yapabiliyor. B-2 ve F-117, sırasıyla yüksek hız
ve kaplama sayesinde radara yakalanmama özelliğine sahiptirler.
S-400’ler, uzun menzilli hava
savunma sistemleridir. Çok sayıdaki hedefi aynı anda takip edebilir ve ileri
teknoloji elektronik karşı koyma tedbirine sahiptir. Çok sayıda katmanlı bir
savunma sistemine de entegre edilebilirler. S-400’ler günümüzün en iyi hava
savunma sistemlerine sahiptir.
Türkiye S-400’leri alınca ABD
neden çırpınmaya başladı? Türkiye, aslında ABD yapımı Patriotlara talip olup
alamayınca Rus yapımı S-400’leri aldı. S-400’leri Rusya şimdiye kadar sadece
Çin’e satmıştı. Bunu normal karşılayan ABD, Türkiye’ye bunun satışının
olmayacağını anlayamadı. Bu da işin garip bir tarafıdır. Çünkü Yunanistan,
Bulgaristan, Hırvatistan ve Slovenya gibi 20 NATO ülkesine S-300 satan
Rusya’nın Türkiye’ye S-400 satacağını idrak edemedi. Bu hengâmede Türkiye’nin
ABD karşısında S-400’leri aktif edeceğinden emin olan Rusya’nın 15 Temmuz’u
görmüş bir ülkeye S-400 satmak işine geldi.
S-400’de
kullanılan radarlar sistemi B-2 ve F-117 uçaklarını takip
edebilecek. ABD’nin çok yüksek maliyetli projeleri boşa çıkıverdi bu yüzden.
Ayrıca S-400’ler ile bu uçakların saldırılarına da karşı konulacak. Çok sayıda
ve farklı frekans aralığında çalışma sistemlerini bünyesinde entegre ile
barındıracağından, S-400, tam anlamıyla bir kalkan görevi görecektir. ABD’nin
bu yoldan Türkiye’ye saldırması imkânsız hâle gelmiştir. Teknik açıdan ABD’nin
Türkiye’nin S-400’leri almasına itirazı bundandır. Darbe yapmak istediğinde
hava desteği sıfırlanmıştır. Özellikle Gamma-DE radarları ve diğer bileşenlerle
birlikte çok hassas izleme yeteneği ile 400-600 kilometre aralığında kalkan
görevi görür.
***
ABD’nin F-35 uçaklarını
Türkiye’ye vermemesi ise tam anlamıyla ABD’nin çaresizliğinin bir neticesidir.
B-2 ve F-117’yi Türkiye üzerinde kullanamayacak olan ABD’nin F-35 projesinde Türkiye’yi
tehdit görmesi anlamsızdır.
ALP Havacılık, ASELSAN, AYESAŞ,
HAVELSAN, KALE Havacılık, MIKES, TUSAŞ, Roketsan ve TÜBİTAK-SAGE gibi Türk
savunma sanayi şirketleri F-35 uçaklarının yaklaşık 937 adet parçasını
üretiyorken ABD’nin Türkiye’yi neden F-35 projesinden çıkardığı anlaşılıyor.
Çaresiz kalan ABD, Türk savunma sanayiinden desteğini çekerken, Türkiye ise
yüzde yetmiş yerli ve millî sanayiye sahip oldu bile.
Avrupa ziyaretinde bulunan ABD
Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman, önce Türkiye’ye gelerek nabız yoklamasında
bulundu. Sherman, Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal ile 27 Mayıs 2021’de
görüştü ve ön hazırlık yapmış oldu. Gerek Sherman, gerekse Biden’in hedefinde
teknik açıdan “S-400’lerden vazgeçin, istediğimiz zaman sizleri bombalayalım”
ve de “Size istediğimiz zaman darbe yapalım” fikri yatmaktadır. Sizce Türkiye
artık buna izin verir mi?