Rusya’nın geldiği oyuna gelmemek!

Görünen o ki, Stalinleşmiş Putin’le Türkiye’ye karşı ve özellikle de Türkiye’yi çok güçlü bir noktaya getiren Sayın Cumhurbaşkanımızın Liderliğindeki Türkiye’ye diz çöktürmek için bir uzlaşma var. Buna karşı ABD’den, Batı’dan medet umanlara seslenmeliyiz: Hayır, bizim yegâne gücümüz kendimizdir, imanımızdır, birliğimizdir, kendi gücümüzdür!

ANADOLU toprakları, dünyanın jeopolitik merkezidir.

Bu merkezde el ele, Müslüman kimliğiyle beş binyıllık devlet geleneğini ayakta tutan bir milletin ezelî mücadelesi söz konusudur.

Dünyaya, bütün insanlığa söyleyecek sözü olan bir millet kimliği taşıyarak, Anadolu topraklarında kıyamete dek pâyidâr kalacak iddiaya sahip bir devlet olmanın tarih boyunca karşılaştığı zorluklar olmuştur.

Bugünlere gelinceye kadar karşılaştığımız zorluklara yarın da şâhit olacağız.

Akılla, birlikle, inançla, azim ve kararlılıkla, devletin birliği ilkesi etrafında bir güç inşâ ederek geleceğe yürüyüşümüzü sürdüreceğiz.

Zor bir coğrafyadayız. Üç kıtanın kesiştiği ve enerjinin en kritik geçiş noktası ve İpekyolu’nun en stratejik sahasıdır Anadolu toprakları…

Ancak müsterih olunmalıdır ki bu topraklar, Hazreti İbrâhim’in (as) topraklarıdır. Nemrut’un yakmak istediği, ancak Allah’ın (CC) izin vermediği Atamız İbrâhim’in (as) toprakları…

Ne yaparlarsa yapsınlar, yakamayacaklar!

Onlar yakmak için uğraştıkça, biz varlığımızı en güçlü şekilde koruyarak kendi yolumuzda yürüyeceğiz.

***

Dünya yeniden şekilleniyor…

Sistem yeniden inşâ oluyor…

İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan sistem çöktü!

1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla başlayıp Bosna’da büyük acılara sebep olan soykırım nitelikli savaşla devam eden bu çöküş süreci, bugün yeni bir sistem arayışı mücadelesi içinde geçiyor.

ABD İran ile kâh el sıkışıyor, kâh çatışıyor…

Hindistan ile yeni bir koridor kuruluyor…

Avrupa Birliği, kendi güvenlik ve ekonomi problemlerine odaklanmış hâlde bir çıkış arıyor…

İngiltere yeni bir imparatorluk aklı idealize etme peşinde…

Tüm bunların yanında bir de ABD, içinde çok derin çatışmalar yaşarken, kendi hegemonyasını sürdürmek üzere Çin ve Hindistan’ın yükselişi karşısında bir arayışta…

İsrail ise kendi güvenliği endişesiyle tüm dünyayı birbirine kırdırarak varlığını devam ettirmenin telâşında…

Ve bütün bunlar olup biterken, söz konusu süreçlerin en kritik gücü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir!

Yüz yıl evvel Sykes-Picot Anlaşması ile bu coğrafya lime lime edilmişti.

Koca bir imparatorluktan, âli devlet geleneğinden onlarca suni devlet çıkarılmıştı.

Bu çıkardıkları yapay devletçiklerin kontrollerini kendi kontrolleri altına alarak sömürgeleştirdiler.

Sömürgeleşmeyen tek devlet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir.

Arzuları, Hanif kimliğimizle dünyaya söyleyeceğimiz sözün önünü kesmekti.

Bu yüzden dayatılan Sevr’i yırtıp attık!

Bu tavrı ortaya koyan bilincin adı, Kuvay-ı Milliye’dir.

***

Bu tavrımız karşısında onlar da, Tanzimat’tan bu yana içerimizde Siyonist-emperyalist plân etrafında devşirdiklerinin elleriyle, 1939’dan itibaren daha açık şekilde hamlelerini gösterdiler.

Bu ülkeye nice zamanlar kaybettirdiler, nice zamanlarımızı tükettiler.

Son 17 yılda Türkiye, Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde bu plânı ve de dolayısıyla kurgu sahiplerinin dengesini bozdu.

Son dönemde Suriye ve Libya üzerindeki tasarrufunu gördükleri Türkiye’nin frenlenmesi anlamında gerçekleştirdikleri ataklar bundan!

***

Hedefleri, İdlib’i Siyonist bir akılla insansızlaştırarak Suriye’nin kuzeyini demografik yapıda tamamen bozmak ve gelecek yüzyılda torunlarımızın güvenlik endişelerinin maksimize olduğu bir süreci yönetmek!

Oyun büyük!

Bugün görünen o ki, Stalinleşmiş Putin’le Türkiye’ye karşı ve özellikle de Türkiye’yi çok güçlü bir noktaya getiren Sayın Cumhurbaşkanımızın Liderliğindeki Türkiye’ye diz çöktürmek için bir uzlaşma var.

Buna karşı ABD’den, Batı’dan medet umanlara seslenmeliyiz:

Hayır, bizim yegâne gücümüz kendimizdir, imanımızdır, birliğimizdir, kendi gücümüzdür!

Çok acıdır ki, Fulbright burslarına akıllarını teslim etmişlerin, Atlantik ötesini Manhattan’dan gören, Paris’i Şanzelise’den ibaret zanneden kompleks âbidelerinin, bu milletin Çanakkale rûhunu, bu milletin Kuvay-ı Milliye rûhunu, bu milletin 15 Temmuz rûhunu anlamaları mümkün değildir.

Bu millet millî bağımsızlığı, vatanı, bayrağı ve devleti söz konusu olduğunda, hiç tereddüt etmeden, her daim seferberlik bilincini en güçlü şekilde ayakta tutar!

Türk milletinin bu coğrafyada huzur ve istikrar içinde yaşamasının birinci şartı, Ahd-i Millî sınırlarının kapladığı bölgede, Türkiye düşmanı hiçbir unsurun barınmamasıdır.

Yabancı güçler, PKK, Esed rejimi ve Şiî milisler buradan gidecekler, hedefimiz budur!