ULUSLARARASI camianın bütün
baskı ve yaptırım ifadelerine rağmen Ocak 2022’de dillendirilmeye başlanan
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, nihayet Şubat 2022 sonunda başlamış oldu.
Öyle
görünüyor ki Rusya, bu işgali çok önceden belirlemiş olduğu bir plân ve
strateji dâhilinde uyguluyor.
Aslında
işgal ve savaş, Volga ile Dinyester nehirleri arasında yani eski Türk
topraklarında yaşanıyor. Bu toprakların en eski sahibi Türkler. Timur’un Altın
Orda Türk Devleti’ni zayıflatıp Kırım, Kazan ve Astarhan Devletleri kurulmuş,
bunun ardından Moskova ötesindeki Rus knezlikleri ortaya çıkmıştır. Rusların
kuruluşlarını 882 yılında Ukrayna’nın başkenti Kiev’deki Rurik Hanedanının
kurduğu Kiev Prensliği ile başlatmaları da tarihî gerçeklerle örtüşmez. Çünkü
Rurik Hanedanlığı, Slav ve Rus değil, Fin-Ogurlardandır.
Rusya’nın
Ukrayna’yı işgali, askerî alanda olduğu sosyal medya alanında da sürüyor. Rusya,
daha önce olduğu gibi bu savaşta da gövde gösterisi kısmını oldukça önemsiyor. Kiev’e
doğru ilerleyen 60 kilometrelik askerî konvoy, aslında böyle bir hesabın
uygulaması. Konvoy, gözdağı vere vere, adım adım ilerliyor. İnsanî koridorla
birleştirilip Ukrayna’dan göçü hızlandırma ve göç kargaşası meydana getirmeye yönelik
bir hamle olarak değerlendirilebilir.
Bunun
yanında Rusya’nın fiilen yaptığı saldırılar da var. Rusya füzelerle Ukrayna’nın
stratejik hedeflerini vuruyor. Sosyal medya alanında da Rusya’nın ciddî
çalışmalar yaptığı göze çarpıyor.
Rusya’nın
bu işgali haklı gösterme çabaları var. Ayrıca, “2014 yılında işgal ve ilhak
ettiği Kırım’ın Rusya toprağı olarak tanınması, Donbass bölgesindeki
ayrılıkçılara kurdurduğu kâğıt üstündeki iki devletçiğin bağımsızlığının
tanınması, Ukrayna’nın anayasasını değiştirip Rusya’nın hükümranlığı kabul
etmesi ve Ukrayna’nın NATO ve AB gibi bloklara katılmaması” şeklinde
özetlenebilecek son derece masum (!) ve son derece makul (!) teklifleri de var.
Vladimir
Putin’in Ukrayna ordusuna darbe çağrısı yapması da ayrı bir masumiyet (!) ve
makuliyet (!) örneği olarak tarihe geçti. Putin’in Ukrayna’yı işgal ederek “neo-Nazilerle
savaştığı” iddiası da bir o kadar masum(!).
Rusya’nın
bir başka makul (!) davranışı da müzakere süreci ile ilgili. Uluslararası bir
müzakereye başlanırken taraflardan biri “Karşı taraf tüm şartlarımızı kabul
etsin, anlaşalım” diyorsa, bunu söyleyen tarafın antlaşma yapmakla ilgisinin
olmadığı anlaşılır. Rusya tam olarak bunu yaptı, yapıyor. Bu şartlar altında
müzakerelerin nerede yapıldığının ve yapılacağının bir anlamı yok.
Rusya’nın
bir diğer savunması da AB ve ABD’nin uygulayacağını açıkladığı yaptırımlarla
ilgili. Yaptırımların sadece Rusya’yı değil, AB ve ABD’yi de etkileyeceğini
ileri sürüyor. Petrol ve gaz fiyatlarındaki artış bunun işareti.
Yarım
asır önce, hem de en güçlü olduğu dönemde, SSCB’nin Afganistan işgali
yaşanmıştı. Afgan lider Babrak Karmal’ın sözüm ona daveti üzerine SSCB ordusu
Afganistan’a girmişti. O dönemdeki konsepte göre SSCB’nin bir kere girdiği
ülkeden çıkması mümkün değildi. Ama öyle olmadı. SSCB, Afganistan’dan rezil bir
şekilde çıktı. Şimdi Ukrayna’nın işgali var. Askerî güçlere göre, Rusya,
Ukrayna’dan çok güçlü. O da zaten buna güveniyor. Ancak Calut ve Tâlût gerçeğini
gözden uzak tutmamak lâzım.
Bilindiği
üzere Tâlût’un ordusunda 18 yaşında bir genç olan Dâvûd, Calut’a karşı savaşmak
üzere çıktığında, çok güçlü ve mağrur olan Calut onu küçümsemişti. Ancak Dâvûd,
sapanına taş koymuş ve onu Calut’a fırlatmıştı. Taş, Calut’un tam alnına isabet
etmiş ve Calut, atından düşerek ölmüştü. Benzer bir şekilde, Nemrut’un ölümüne
nihayet bir sineğin yettiği gerçeğini de unutmamak lâzım.
Bu
süreçte, ülkemizde de Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle ilgili garip anlayış ve yorumlar
yapıldığına şahit oluyoruz. Rusya, işgalci bir güç olarak Ukrayna’da bulunuyor.
Bu işgali haklı göstermek adına Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelensky
üzerinden Ukrayna’ya saldırma çabaları gibi nafile uğraşlara şahit oluyoruz.
Bunun için Zelensky’nin komedyen olduğundan tutun da yine Zelensky’nin bu
krizde ABD’ye ve AB’ye güvendiğine, bu nedenle de Ukrayna’nın başına belâ
olduğuna ve hatta Zelensky’nin Yahudi asıllı olduğuna varana kadar birçok şey yazılıp
çiziliyor. “Zulüm nereden gelirse gelsin, kime yapılırsa yapılsın, zulümdür!”
gerçeği göz ardı ediliyor.
Rusya,
bir yandan Donbass’ta bulunan iki yapay devletin bağımsızlığını tanırken, diğer
yandan egemen bir devlet olan Ukrayna’yı işgal ediyor ve tarih sahnesinden
silmek istiyor. Kaldı ki Rusya, bu zalimliği ilk defa yapmıyor. Yakın geçmişte
Afganistan, Gürcistan ve Kafkasya’da yaptıkları ortada. Suriye’de yaşananlar
hâlâ hafızalarda. Asıl unutulmuş olan bir zulüm daha var Rusya’nın karnesinde;
hem de yine Ukrayna’ya karşı işlenmiş bir soykırımı bu: “Holodomor”...
Holodomor
nedir, gelin, birlikte yazalım. Yazalım da Rusya’nın nasıl bir geçmişe sahip
olduğu anlaşılsın…
Kelime
anlamı olarak Holodomor, “açlığa mahkûm ederek, aç bırakarak öldürmek” anlamına
geliyor. 1932-1933 yılları arasında, o zamanki adıyla SSCB tarafından,
egemenliği altındaki Ukrayna’ya yapılmış bir zulüm bu. Stalin’in 1929 yılında
tarımın kolektifleştirilmesi için çıkarttığı kanun sonrasında, Ukrayna’da
verimli topraklar ve tarlalar devletleştirilir. Bir anda eskiden bu toprakların
sahibi olan insanlar, bu topraklarda devletin işçisi hâline getirilir. Devlet,
Ukrayna köylülerine bir kilo dahi vermeden bütün buğdayı ellerinden alır ve
Avrupa’ya satarak fabrikalar kurar. Buna karşı çıkan herkes sürgün ya da ölüm
cezalarına çarptırılır.
Ukrayna
halkı, Stalin’in talimatını harfiyen uygulayan dönemin Ukrayna Valisi Kruşçev
tarafından açlığa ve açlıktan ölüme mahkûm edilir. Ufak tefek bir açlık
değildir yaşanan; 6 milyondan fazla insan açlıktan ölür! İşte Ukrayna dilinde
“açlıktan öldürmek” anlamına gelen “Holodomor” budur! Daha doğrusu, Rusya’nın
Ukrayna’ya değişmez bakış açısı budur.
Görünen o ki, Ukrayna bu işgale topyekûn olarak direnecek. Volodimir Zelensky, bu birlikteliği ve ortak savunma düşüncesini oluşturmuş görünüyor. 2014 yılında Kırım’ın fiilî işgalinde yaşananlardan farklı bir süreç yaşanıyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline ekonomik sebeplerle karşı çıkmamak ve siyâsî sebeplerle makuliyet kılıfı uydurmak, en basit ifade ile bir savaş suçudur. Ve bu savaşın galibi olmaz. Ama en az kaybedeni Ukrayna olacaktır.