Rumeli’de Evlâd-ı Fâtihan izleri (3)

Makedonya; Sırbistan, Bulgaristan ve en çok Yunanistan’ın toprak talepleri arasında sıkışıp kalmış minik bir Balkan ülkesidir. Yunanistan’ın Makedonya’nın adına bile tahammülü yoktur. Makedonya’nın şu fani dünyada biricik övünme nedeni olan İskender’e bile Yunanistan el koyma çabasındadır. Buna karşılık, Makedonya’nın yeniden Türkiye’ye bağlanması hissini asla telkin etmeden, ortak bir tarih bilincinin yardımı ile iki ülke arasında kurulacak siyâsî ve ekonomik bağlar, iki ülkeyi daha çok yaklaştırır.

RUMELİ seyahatimizin son bölümüyle karşınızdayız…

***

Üsküp; Kosova-Priştine, Selânik-Ege Denizi, Niş-Belgrat ve Sofya-İstanbul’a ulaşan yolların güzergâhında ya da kesişme noktasındadır. Rakımı 240 metredir. Nüfusu 670 bindir. Vardar nehri kıyısına kurulmuştur.

Makedonya’nın yüzölçümü büyük ölçüde dağlarla kaplıdır. Rodop-Şar dağı silsilesi bunların ilk akla gelenidir. Şar dağı ile Vodna dağı, Üsküp’ü çevrelemektedir.

Üsküp, 1392’de Paşa Yiğit tarafından fethedildi. Paşa Yiğit, Saruhan (Manisa) bölgesinden getirdiği Türk aileleri buraya yerleştirdi. Osmanlıların Balkanlardaki fetihleri için Üsküp zamanla bir merkez oldu. Türklerin iskânından sonra Üsküp ve çevresindeki Katolik Hıristiyanların önemli bir bölümü Müslüman oldu. Bölgenin nüfus yapısı temelli olarak değişti.

1455 tarihli bir tahrir defterinde, Üsküp’te Müslümanların 23, Hıristiyanların ise sekiz mahallesi vardı. İkinci Viyana Kuşatması ve ardından yaşanan bozgundan sonra Üsküp, Avusturya tarafından işgal edildi. Şehirdeki Türk nüfusun bir bölümü İstanbul Eyüp’e göç ederek orada “Üsküp” adlı mahalleye yerleşmiş oldu.

24 Ekim 1912’de şehir Sırplar tarafından işgal edilinceye kadar, Müslüman nüfus Üsküp’te çoğunluktaydı. Ancak bu tarihten sonra yapılan göçlerden dolayı Müslüman nüfus giderek şehirde azınlık durumuna geldi.

Makedon idaresi Üsküp’ün yüzde 66’sının Makedon, yüzde 21’nin Arnavut, yüzde 2’sinin Türk, yüzde 3’ünün Sırp, yüzde 5’inin Roman, yüzde 1,5’inin Boşnak olduğunu belirtiyor. Hıristiyanların toplamı yüzde 71, Müslümanların ise yüzde 29…

Üsküp’ü dolaşan herkes bu rakamların inandırıcı olmadığını teslim eder. Şehrin kuzey kesiminde Müslümanların çoğunlukta olduğu, cami görüntüleri ile ortadadır. Yine orta ve güney kesiminde ise park ve bahçe düzenlemeleri, devâsa büyüklükteki heykeller, geniş caddeler ve kiliseleri ile Hıristiyanların meskûn olduğunu gösterir.

Üsküp’te hâlen Gazi İsa Bey, Sultan Murat, Mustafa Paşa, Malkoçoğlu Yahya Paşa, Murat Paşa, Köse Kadı, Dükkancık ve Hüseyin Şah Camileri ayaktadır. Galeriye dönüştürülen Davut Paşa Hamamı, Kurşunlu Han ve Sulu Han da günümüze kadar ulaşmıştır.

Üsküp Üniversitesi içinde Türkoloji Kürsüsü, Türkiye’den giden girişimciler tarafından kurulan Yahya Kemal Koleji ve Uluslararası Balkan Üniversitesi önemli kuruluşlardır.

***

Üsküp, Şar dağı eteklerinde kurulması ve kuzey kesimindeki cami görüntülerinin fazlalığı nedeniyle gerçekten Bursa’ya benzemektedir. Bu benzerliği en iyi anlatan kişi de Yahya Kemal Beyatlı olmalıdır. Türkiye’de en çok tanınan Üsküplülerdendir Yahya Kemal.

“Üsküp’te doğmasaydım yanardım. Bursa’yı da pek severim. Bana, ‘Üsküp’te mi veya Bursa’da mı doğmak isterdin?’ deseler, Bursa’yı isterdim. Fakat Üsküp’ü de arzu ederdim. Üsküp’ü severim. Zira orada doğdum. Çünkü çok Türk… Benim zihniyetime büyük tesiri oldu.”

Günümüzdeki Üsküp’ün yüz yıl önce Yahya Kemal’in bu cümleleri söylediği dönemin Üsküp’ünden çok farklı olduğu açıktır. Türk nüfusu önemli ölçüde azalmıştır. Arnavut ve diğer Müslüman topluluklarla birlikte şehrin belki yüzde 40-50 aralığındaki bir oranının Müslüman olduğunu söylemek abartı olmaz.

Şar dağına dikilen ve şehrin her tarafından kolayca görülen Haç’ın varlığı, bu durumu sadece örtme çabası olmalıdır.

Aliya İzzetbegoviç’in dediği gibi, Haç’ı ne kadar büyütseler de, onun üzerinden Hilâl (ay) doğacaktır.

Üsküp caddelerinde ve meydanlarında, Vardar nehri üzerindeki köprülerde, Fatih döneminden kalma Taşköprü çevresinde yüzlerce değişik insanın devâsa heykelleri vardı.

Taşköprü çevresinde en büyük ve görkemli heykellerse İskender için yapılmış. Makedonlar, heykelini yapacakları yüzlerce değişik kahramana, yazara ve sanatçıya sahip olmalılar. Buna karşılık Türkiye’de bir kişinin dışında heykeli dikilecek adam yok.

Türkler binlerce yıllık tarihlerinin varlığı ile övünürler. Ancak sokakları, caddeleri ve meydanları her zaman bu iddianın aksini söylemektedir. Çünkü bütün bu alanlar yalnızca bir kişiye tahsis edilmiştir.

***

Üsküp’ün ortasından akan Vardar nehri, inanılmaz ölçüde temizdir. Nehir çevresi korunmuş, asla büfe ve lokanta benzeri iğreti yapılarla yağmalanmamıştır. Aksine, başta müze olmak üzere pek çok güzel binalarla bezenmiştir.

Keşke Türkiye’nin belediye başkanları, kendi idarelerindeki şehirler ile Vardar nehri ve Taşköprü etrafındaki düzenlemelerin farkını görüp de ibret almış olsalardı…

***

Şehir nüfusunun azlığı, caddelerinin genişliği, iki katlı belediye otobüslerinin çokluğu nedeniyle ulaşım bakımından oldukça rahat bir yer Üsküp. Araç sayısın fazlalığı nedeniyle hava kirliliğine yol açtığı iddiasından dolayı otopark ücretleri oldukça yüksek. AB üyesi sayılan Makedonya’da avronun (Türkiye’de çoğunluk nedense Fransız aksanı ile “yuro” demeyi tercih ediyor) yanında Makedonya dinarı da kullanılmaktadır.

Pek çok markette TL ve Türkiye’deki bankaların verdiği kredi kartları da geçerli.

Üsküp sokaklarının pek çok yerinde Halkbank tabelâsı, şubesi ve bankamatiği bulunmaktadır. Tarihî eserlerin üzerindeki “TİKA” adından sonra, Halkbank adını görmek de ayrı bir güven hissi vermektedir.

Makedonya, Yunanistan’a göre oldukça ucuzdur. Benzinin litre fiyatı Yunanistan’da 1,6 avro iken Makedonya’da 1 avrodur. Ev kiraları ve otel ücretleri de aşağı yukarı aynı düzeydedir. Batı Trakya dışında Yunanistan’da hiçbir yerde minare yokken, Makedonya’da hemen her yerde minareye rastlamak mümkündür.

***

31 Ocak 2020 günü Cuma namazını Üsküp’teki Mustafa Paşa Camii’nde kıldım. Vaaz ve hutbe Arnavutça yapıldı. Okunan bazı âyetlerden başka hiçbir şey anlamadım. Hocaefendi, belli ki anlattığı konuya vâkıftı. Beden dili güzeldi. Ara sıra yaptığı espriler ile cemaati güldürüyordu.

Günümüzde Üsküp’ün en ünlü sîmâsı, Rahibe Terasa’dır. Üsküp’ün hemen her tarafında “Terassa Anne” (Mother Teressa) şeklindeki adını afişlerde görmek mümkün.

Terasa, Üsküplü bir Arnavut olmasına karşılık kendisi Katolik bir Hıristiyandır. (Doğum adı Agnes Gonca Boyacı, 1910-1997.)

Katolik Kilisesi misyoneri olarak uzun yıllar Hindistan’da çalışmış ve orada ölmüştür. Ölümünde, cenazesi Hindistan, Arnavutluk ve Makedonya arasında sorun olmuştur. Ama Hindistan Hükûmeti cenazeyi vermeyerek Hindistan Kalküta’da gömülmesini sağlamıştır. Müslüman Arnavutlar arasında Hıristiyanlığın propagandası ve telkini için son derece uygun bir isim olmalıdır. Üsküp’te bu kadar fazla görünür olmasının temel nedeni de bu olabilir.

İlginçtir, Ohri gibi yerlerde Terasa adı ve afişleri fazla görünür durumda değildir.

Türkiye’nin Makedonya’ya gelerek fetih çağında olduğu gibi burayı yeniden fethetmesi, ardından Türk nüfusu buraya getirip iskân etmesi mümkün değildir. Aslında gerekli de değildir. Türkiye, Halkbank örneğinde olduğu gibi, bankacılık ağı ve ticârî kuruluşları ile Makedonya’da açacağı okul ve üniversite gibi yapılar ile bilimsel, kültürel ve sanat çalışmaları yaparak Makedonya’daki herkesin yönünü Türkiye’ye çevirebilir.

Makedonya’da tesis edilecek iyi ilişkiler asla Müslümanlar ile sınırlı tutulmamalı ve Hıristiyan olanlarla da benzeri ilişkiler mutlaka kurulmalıdır. Bu faaliyetleri ile Makedonya’daki Müslümanlara güven telkin edilebilir.

***

Makedonya; Sırbistan, Bulgaristan ve en çok Yunanistan’ın toprak talepleri arasında sıkışıp kalmış minik bir Balkan ülkesidir. Yunanistan’ın Makedonya’nın adına bile tahammülü yoktur. Makedonya’nın şu fani dünyada biricik övünme nedeni olan İskender’e bile Yunanistan el koyma çabasındadır. Buna karşılık, Makedonya’nın yeniden Türkiye’ye bağlanması hissini asla telkin etmeden, ortak bir tarih bilincinin yardımı ile iki ülke arasında kurulacak siyâsî ve ekonomik bağlar, iki ülkeyi daha çok yaklaştırır.

Ortodoks Makedonların Sırbistan, Rusya ve Yunanistan (aslında “Fener Rum Patrikhanesi” demeli) kiliselerinden bağımsız bir kiliseye sahip olması da bu ülkelerle değil, Türkiye ile daha yakın olmasının bir nedeni olarak düşünülebilir.

***

Kişi başına düşen yıllık geliri 5 bin dolar seviyesindeki 2 milyon nüfuslu Makedonya’da Türkiye’nin yapacağı ekonomik, sosyal ve eğitim yatırımları, Türkiye’nin ekonomisi için önemli bir yük ya da yekûn teşkil etmez, ama Makedonya’nın Türkiye ile bu alanlarda bütünleşmesini temin eder! 

-----------------

 

Kaybolan Şehir

Üsküp ki, Yıldırım Bayezıd Han diyârıdır

Evlâd-ı Fâtihân’a onun yâdigârıdır

Firûze kubbelerle bizim şehrimizdi o

Yalnız bizimdi, çehre ve rûhiyle biz’di o

Üsküp ki Şar dağında devâmıydı Bursa’nın

Bir lâle bahçesiydi dökülmüş temiz kanın

Üç şanlı harbin Arş’a asılmış silâhları

Parlardı yaşlı gözlere bayram sabahları

Ben girmeden hayatı şafaklandıran çağa

Bir sonbaharda annemi gömdük o toprağa

İsâ Bey’in fetihte açılmış mezarlığı

Hulyâma âhiret gibi nakşetti varlığı

Vaktiyle öz vatanda bizimken, bugün niçin

Üsküp bizim değil? Bunu duydum için için

Kalbimde bir hayâli kalıp kaybolan şehir

Ayrılmanın bıraktığı hicran derindedir

Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene

Biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene

(Yahya Kemal Beyatlı)