İRAN, yeni
Cumhurbaşkanını seçti. İbrahim Reisi, katılımın yüzde 50’nin altında seyrettiği
seçimde, oyların yüzde 62’sini alarak İran’ın yeni Cumhurbaşkanı oldu.
Seçime
katılımın düşük olması, seçimin meşruiyeti tartışmalarına neden oldu. Uluslararası
kamuoyu, katılımın azlığının nedeni olarak İranlıların sandığı protesto etmesini
gösterdi.
Seçime
katılım oranlarına bakınca, ev hapsinde tutulan eski Başbakan Mir Hüseyin
Musevi ve reform yanlılarının yaptığı boykot çağrısının etkili olduğu görülüyor.
Her
ne kadar seçime katılım düşük olsa ve yapılan boykot çağrıları karşılık bulmuş
gibi görünse de, İran’da seçim sonuçlarına yönelik ciddî bir eylem olmadı.
1988’de
kimi kaynaklarca 30 bin, kimi kaynaklarca ise 3 bin rejim karşıtının idam
edilmesi kararını veren komitenin üyelerinden olan ve bu nedenle Uluslararası
Af Örgütü başta olmak üzere çok sayıda uluslararası örgütün suçladığı Reisi’nin
Cumhurbaşkanı seçilmesi, İran’a yönelik insan hakları ihlâli eleştirilerinin
dozunu arttırdı. Uluslararası Af Örgütü, idam kararları nedeniyle Reisi’nin
soruşturulmasını istedi. Öyle anlaşılıyor ki, geçmişteki bu olay, İran söz
konusu olduğunda kamuoyunun gündeminde kalmaya devam edecek.
İran’da
sosyal yırtılmalar olur mu?
Ülkenin
en önemli gelir kaynağı olan petrol ihracatı, ABD’nin 2018’de yeniden
uygulamaya koyduğu ambargo nedeniyle yüzde 93 azalarak 2 milyon 800 bin
varilden 200 bin varile kadar düştü. İran’ın ulusal para birimi de dolar
karşısında yüzde 70’lere varan bir değer kaybına uğradı. Tüm bunların etkisiyle
enflasyon yüzde 50’lilere dayandı. Pandeminin olumsuz etkisi de yansıyınca İran
ekonomisi çok ciddî bir yara aldı. Yani İran ekonomisi, hiç de iç açıcı
göstergelere sahip değil.
Geçmişte
verdiği kararlar nedeniyle Reisi’ye yönelik eleştiriler fazla olsa da şu
aşamada İran rejimini zorlayacak en önemli unsur olarak ekonomi görülüyor.
Kimileri
ekonomik göstergelerden yola çıkarak İran’da sosyal patlamaların fitilinin
ateşleneceği görüşünü dile getiriyor. Fakat bu çok rasyonel gözükmüyor.
Çünkü
felsefî altyapısı oluşturulmamış ve doktrine edilmemiş kitlesel hareketler
sosyal patlamaya dönüşemezler. Hatta felsefî altyapısı oluşmamış ve doktrine
edilmemiş hareketler, dış etkiye açık hâle gelirler. Dış etki olduğunda bu türden
bir hareket, baştaki karakterini kaybederek şiddete evrilir ve meşruiyetini
yitirir. Meşruiyetini yitirince kendi içine çöker. Bu da karşı durduğu şeyi
zayıflatmak yerine güçlendirir.
Bu
nedenle sadece ekonomik göstergelere bakarak İran’da bir sosyal patlamanın
olacağını söylemek çok rasyonel değildir. Ama ekonominin, İran rejiminin en
yumuşak karnı ve İran’ın bölgesel politikalarının devamı ve finansmanı
açısından en büyük engel olduğu doğrudur.
Son
olarak şunu söylemek yanlış olmayacaktır: Reisi’nin Cumhurbaşkanı seçilmesi, iç
politikada sarsıcı sonuçlar doğurmaz. Ama Reisi ekonomik göstergeleri
iyileştirmezse, özellikle İran’ın bölgesel politikalarının finansmanı ve
devamlılığı hususunda aleyhte bir durum ortaya çıkar. Bu da İran’ın bölgedeki
etkisini kırar.