Rehavet lüksümüz yok

Günün birinde düşmanın acınacak hâlini görüp de çaresizliğini fark edeceğimiz aklımıza gelmezdi. Bu kadar düştüler işte! Önceleri eylem yaparlardı, şimdi sanalını bile beceremiyorlar. Geldikleri yer, çukurun dibi.

VAZGEÇMİYORLAR, vazgeçmeyecekler, vazgeçmezler; bilelim.

“Dıj güjler” diye dalga geçmeye kalkanları sürekli tekzip etmek gibi bir niyetleri var sanki.

Dış güçler yok olmaz. Dün vardı, bugün de var, yarın da olacaklar. Tarihin her döneminde karşımıza çıkanlar, niye karar değiştirsinler ki?

Sadece bizim için geçerli bir mevzu değil bu. Almanya için, İngiltere için, Çin için de dış güçler var. Her ülke için var.

“Uluslararası hukuk” denen şey bir uydurmaca. Orman kanunu kibarca yazılmış. Kimin gücü kime yeterse! İşleyiş mantığının izahı bundan öte değil, bundan beri değil.

Fakat gittikçe seviye düşüyor.

17 ve 25 Aralık ile MİT tırları operasyonunu hatırlayalım.

Gezi kalkışmasını gözümüzün önüne bir getirelim.

Nasıl organize işlerdi.

Nerede o operasyonlardaki kurmay akıl, nerede bugünküler?

Çap gittikçe daralıyor.

Geldikleri yere bakınca, insanın onlar adına utanası gelir.

Zirve 15 Temmuz’du şüphesiz.

Onca ustalıklı plâna, uzun vadeli ve ayrıntılı hazırlığa rağmen çuvalladılar.

Milletin parasıyla, milletin silahıyla, milletin içinden seçilen elemanlarla milleti dize getirme operasyonu, birkaç saat içinde başarısızlıkla sonuçlandı.

Ne darbe gerçekleşebildi, ne işgal.

Umutlar suya düştü.

Islak umut da kimsenin işine yaramaz tabiî.

Umut dediğin, kuru olacak. Mümkünse kupkuru.

Son günlerdeki çabalamaları içler acısı bir vaziyet arz ediyor.

Riyad’da futbol oynamayıp tiyatro oynamak, az mı zavallılıktır?

Tevhid bayrağı taşıyana saldırmak ve ardından bir bayrak sevdasına kapılmış gibi rol yapmak, onu da ağzına yüzüne bulaştırmak, öncekilere bakınca komik durmaz mı?

Camide imama bıçaklı saldırıda bulunup yaralamak, pek acemice hareket değil mi?

Buralardan bir hasat çıkaramayınca, internet âleminde sanal sanal numaralar çekmeye kalktılar.

“Van saldırısı” ve “Edremit saldırısı” başlığıyla uyduruk mesajların altını sahte hesaplarla doldurup öne çıkarmak aşırı bir zavallılık arz etmiyor mu?

Bu ne kalitesizlik?

Günün birinde düşmanın acınacak hâlini görüp de çaresizliğini fark edeceğimiz aklımıza gelmezdi.

Bu kadar düştüler işte!

Önceleri eylem yaparlardı, şimdi sanalını bile beceremiyorlar.

Geldikleri yer, çukurun dibi.

Üstünü toprakla örtsek, günün birinde yeniden çıkacaklardır ama zayıflarsak, kararlılığımızdan taviz verirsek, gücümüzü artırmazsak, yine saldıracaklardır. Bunu da bilmek gerekir.

Çok şükür, güçlenme azmi ve büyüme gayretinde bir sıkıntımız yok.

Günün birinde tam kabullenip bükemedikleri eli öpme aşamasına gelseler bile hiçbir zaman rehavete kapılamayız.