Rear Window: Bir Alfred Hitchcock anlatısı

Sinema tarihinin en önemli yönetmenleri arasında gösterilen Alfred Hitchcock’un dar bir mekânda derinlemesine oluşturduğu anlatısıyla hâfızalara kazınan ve sonradan benzerleri çekilmesine rağmen aynı başarıyı gösteremeyen “Rear Window” (Arka Pencere) filmi, yönetmenin en başarılı filmleri arasında gösteriliyor.

HER ne kadar günümüzde sosyal medya sayesinde röntgencilik meşru hâle gelse ve insanlar, başkaları kendisini röntgenlesin diye hayatlarını sosyal medyada gözler önüne serse de, röntgencilik, çok sayıda insan için ahlâkî bir problem olarak görülüyor. Bu nedenle röntgencilik, doğru bir insan davranışı olarak değerlendirilmiyor.

“Özel ve yasak alanın dikizlenmesi/gözlemlenmesi” olarak tanımlayabileceğimiz röntgencilik, çoğu zaman cinsel amaçlar için yapılsa da bazen bu amacın dışında, sadece merak ve can sıkıntısı sonucu da yapılabiliyor.

“Rear Window” (Arka Pencere) filmi de, geçirdiği iş kazası sonucu ayağı kırılan ve evinde günlerini geçirmek zorunda kalan Jeff’in kötü niyetli olmayan, tamamen can sıkıntısı ve merak duygusu sonucu başladığı röntgenciliğin ortaya çıkardığı olayları anlatıyor. Filmin temeli röntgencilik olgusu üzerine kurulmuyor ama olaylar röntgencilik sonucu gelişiyor.

Cornell Woolrich’in “It Had to Be Murder” adlı kısa hikâyesinden uyarlanan ve 1954 ABD yapımı olan filmin başrollerinde James Stewart ve Grace Kelly yer alıyor. John Michael Hayes’in kaleme aldığı ve Alfred Hitchcock’un yönettiği film, aradan 67 yıl geçmesine rağmen oluşturduğu anlatı ile hâlen unutulmaz filmler arasında yer alıyor.

Film, doğal yaşam alanlarında geçmiyor. Özel hazırlanan bir plâto ortamında çekilen film, büyük bir bütçesi olmamasına rağmen oluşturduğu derin anlatı ile çok sayıda izleyiciye ulaşmayı başarmış bir yapıt. 

Film ayrıca Amerikan Kongre Kütüphanesi tarafından kültürel, tarihî ve estetik olarak önemli filmler arasına seçilerek ABD Ulusal Film Arşivi’nde muhafaza ediliyor.

Yönetmen, filmin kahramanı Jeff’in yaptığı röntgenciliği vicdan, merak duygusu ve içinde bulunduğu şartların ortaya çıkardığı zorunluluğa bürüyerek izleyici gözünde meşrulaştırıyor. Jeff’in foto muhabiri olması bile kanımca bu meşrulaştırmanın pekişmesi için kullanılıyor.

Mesleği gereği gözlemci ve maceracı olan Jeff, ayağını kırdığından dolayı evinin penceresinden çevrede olup bitenleri seyrediyor. Bu gözlemleri sırasında bir dairede cinayet işlendiği şüphesine kapılan Jeff, bu cinayeti kanıtlama çabasına girer. Bu sırada sadece sevgilisi Lisa ve bakıcısı Stella ile diyalog kurmaktadır.  

Filmdeki anlatının ortaya çıkmasında diyaloglar çok önemli bir yer tutuyor. Öyle ki, Lisa ve Jeff arasındaki diyaloglar ve kurdukları ilişki, kadın-erkek ilişkisi üzerine derin ve çözümleyici bir anlatı ortaya çıkarıyor.

Yönetmen, bu bağlamda anlatıyı daha çok Jeff’in gözünden aktarıyor. Oluşturduğu gerilim ve merak duygusu ile izleyiciyi sürekli filmin içerisinde tutmayı başaran yönetmen, kadın-erkek ilişkileri üzerine çok farklı metaforik anlatılara da başvurmuş.  

Filmin alt metninde yer alan röntgencilik, kadın-erkek ilişkileri, başkalarının hayatlarına karşı duyulan derin çekicilik, her dönem taze olan olgulardır. Bu nedenle film, 67 yıl öncesine ait olsa da alt metninde işlediği konular açısından tazeliğini koruyor. Daha uzun yıllar da tazeliğini koruyacak gibi görünüyor.

Sinema tarihinin en önemli yönetmenleri arasında gösterilen Alfred Hitchcock’un dar bir mekânda derinlemesine oluşturduğu anlatısıyla hâfızalara kazınan ve sonradan benzerleri çekilmesine rağmen aynı başarıyı gösteremeyen “Rear Window” (Arka Pencere) filmi, yönetmenin en başarılı filmleri arasında gösteriliyor.

İyi seyirler…