Ramazanda ilk: Ekonomi Orucu

Ramazan sonrası, iktidarı, politik ve gergin bir ekonomik süreç bekliyor. Ekonomik oruca karar veren iktidarın bu orucu açacağı iftar vaktini geciktirmemesinde fayda var! Üstelik bu iftarın sadece “su ve hurma” olmaması gerektiği de çok açık! Değilse esnaf, ekonomik orucu tutarken bunu keffaretsiz bozma imkânlarını, fetvasını arayacağı kesin.

SAĞLIK sorunu ve din arasında bir “etkileşimde derinlik” iletimi vardır. Sağlık sorununa “imtihan”, “sevdiği kula keffaret ikrâmı”, “sabır ve şifâ süreci” gibi “İyi(lik) kabul et, isyan etme!” telkini ile bakılır. Hattâ bu sağlık sorunu “yaygın ve öldürücü” olunca yani “salgın”laşırsa “büyük imtihan-büyük mesaj” denklemine taşınır ve bu rakımda da “günahlara uyarı”, “İlâhî cezalandırma” ve tabiî ki “kudretin gösterisi”, “aciz bırakan İlâhî imtihan” gibi etiketlenmeler kullanılır.

Sağlık sorunu ve din arasındaki etkileşim-iletim örnekleri dahilinde bugün dünyanın yaşadığı pandemi süreci ve “Covid19” vakası-salgını belli ki “Covid öncesi ve sonrası” işlevinde bir milat özelliği taşıyor.

İlk defa bir sağlık sorunu sadece insanı öldürmüyor; aynı zamanda dünya dengelerini, toplumsal hafızayı, devlet tecrübelerini de sarsıyor ve öldürüyor!

Hattâ din kültürü içinde en büyük yer tutan konuların başında olan “Kıyamet öncesi alâmetler” listesi içinde bugün dünyanın yaşadığı sürece benzer alâmet tarifleri pek olmadığı için kıyamet senaryoları konuşulmuyor; ancak “Tanrının gücü” ve “insanın haddini bilme süreci” penceresinden görülen bir gerçeklik var: Küresel acziyet!

Sağlık sorunlarına ilişkin insanlığın tecrübesi ve tıp biliminin öz güveni gerçekten sarsılmış durumda ve “tıpta panik” ölçeğinde bir küresel acziyet yaşanmış durumda. “Aşı bulundu, Covid yerini aldı!” heyecanı bile “mutasyon sürprizi” ile iyice sinir bozucu dallanmalara evrildi.

Sağlık sorunu ve din etkileşiminin önemli bir cephesi de “Sağlık sorunlarında ibadet ertelenebilir” veya “Sağlık için özel durumlarda haramlar geçici helâl kabul edilir!” kurallarının işletilmesidir. Nitekim pandemi sürecinde camilerde ibadet ve Umre-Hacc ziyaretleri noktasında ertelemeler, “Aşı vurulma gününde oruç tutulmayabilir” açıklamaları bu etkileşime yönelik pratik örneklerdir.

Fakat pandemi süreci o kadar komplike bir sorun hâline geldi ki, ilk defa bir sağlık sorunu hayatın her alanında sorunların kaynağına dönüştü ve hattâ hayatı felç eden süreç gücüne ulaştı. Alınan tedbirler kapsamında durdurulan eğitim, sosyalleşme bir tarafa en büyük çıktı, “ekonomik oruç” diyebileceğimiz ticaretin durdurulması oldu. Üstelik bu betimlemeyle devam edersek “İftarı olmayan ekonomik oruç” krizine ulaştı. Hani “en uzun süren oruç zamanı” vurgusu gibi, bir türlü iftarı olmayan bir oruç süresi gibi, uzadı da uzadı…

Özellikle iftar kültürünü evlerden “dışarıda iftar” alışkanlığıyla ev dışına taşımış ve buna alışmış kültürlerde pandemi süreci ile özdeşleşmiş “Evde kal!” kampanyası tedbiri sebebiyle iftar tekrar eve dönmüş ancak tatsız ve çok da memnun olunmayan bir hâl olmuş durumda. Çünkü evdeki iftarlar da aile, akraba, komşu ve dost meclisi özelliği taşıyordu ve maalesef bu imkân da elden gitmiş durumda, salgın yayılmasın diye bu imkân da kullanılamıyor.

Dışarıda yemek-içmek alışkanlığı artık bir sosyalleşme aksı iken ve Ramazan öncesi yasaklar sebebiyle sadece “paket servisi” yapılmasına müsaade edilen sektör ekonominin orta direği hükmünde iken, maalesef Ramazandaki yasaklar sebebiyle “paketlenmiş sektör”e dönüştü.

Kuşkusuz bütün dünya aynı durumda olduğu için kimse kimseyi suçlayamıyor; hattâ muhalefetin bunu politik malzeme yapma çabalarına bile kimse prim vermiyor. Ancak gerilim ve kayıplar doğal olarak artıyor ve bu atmosferde en ufak bir ihmal, çelişki büyük tepkilere sebep oluyor. Nitekim bu süreci iyi yönettiğine inanılan iktidarın bile “tedbirde ihmal” izlenimi veren görüntüleri (özellikle kongre süreçlerindeki tablolar) toplumun tepkisine dönüştü.

Pandemi sürecinde vaka ve vefat sayısındaki artış hızına göre tedbirleri sıklaştırma yöntemi içinde en büyük zararı, ekonomi alanı gördü. Özellikle orta ölçekli esnaflar çok mağdur oldu. Bu tabloda ilk sırayı da gıda sektörü kapsamında “lokantalar-oteller” yaşadı.

Ramazan ayında iftar ve sahur aralığında nefes alan bu sektörler gelen yasaklar sebebiyle adeta “ekonomi orucu” tutuyorlar ve en büyük iftar umutları bile Ramazan sonrasında ve umut olarak var!

Bu bağlamda Ramazan sonrası, iktidarı, politik ve gergin bir ekonomik süreç bekliyor. Ekonomik oruca karar veren iktidarın bu orucu açacağı iftar vaktini geciktirmemesinde fayda var! Üstelik bu iftarın sadece “su ve hurma” olmaması gerektiği de çok açık! Değilse esnaf ekonomik orucu tutarken bunu keffaretsiz bozma imkânlarını, fetvasını arayacağı kesin.

Rabbim her alanda tutulan oruçları sevabı olan ve rızkı artıran iftarıyla tamamlatsın.