Ramazan: Gerçek bir ziyafet vakti

Zor günlerin içinden geçtiğimiz bu günlerde zorunlu olarak da inzivaya çekilmiş durumdayız. Bu zorunlulukları biraz da gönüllüğe çevirerek gelin, şehvet ve iştahımızı tutma ibadetini yani orucu, süslü sofralardan arınmış olarak tutalım! Gelin, tefekkür ayı olan Ramazan’da gerçek Ramazan ziyafeti olan tefekkür ziyafeti yapalım!

ORUÇ, imsak ile iftar arasında kulun, cinsî münasebet ve yeme içmeden uzak durma, daha doğrusu bedene herhangi bir gıda veya gıda nev’inden bir şey almaması demek. Başka bir ifadeyle oruç, şehvet ve iştahtan uzak durma hâli, şehvet ve iştaha karşı durmak demek.

Burada şu soruyu nazara vermek gerek: İnsan şehvet ve iştaha karşı durunca bunun sonucunda ne elde eder?

Soru biraz düşündürücü…

Çünkü sorunun cevabını bulabilmek için şehvet ve iştahın insandaki etkilerini bilmek gerekir.

İnsan, şehvet ve iştahtan uzak durunca onun etkilerinden de uzak durmuş olur. Bu noktada da akla gelen bir başka soru şudur: Şehvet ve iştah neyi engelliyor ki onlardan uzak durmamız gerekiyor?

Düğümü çözebilmek için sanırım en sondan başlamak gerekiyor.

En genel tanımıyla şehvet, “bir şeye aşırı istek ve arzu beslemek” anlamına gelir ve genellikle bu cinsellikle ilişkilendirilir. Aslında iştah da aynı mânâya geliyor. Ama iştah, yeme içmeyle ilişkilendiriliyor.

Şehveti ve iştahı kabarmış bir insanın iştah ve şehvetin şiddetine bağlı olarak diğer tüm hissiyatı, meleke ve yetileri baskılanır, silikleşir. Âdeta kısmî bir felç geçirir. Muhakeme yeteneği daralır. Aklı ve mantığı sığlaştıkça sığlaşır. Muhakeme yeteneği daralan, aklı ve mantığı sığlaşan insan, hakikati idrak edemez. Başka bir ifadeyle, şehvet ve iştah kabardığında, ilk önce insanın tefekkür edebilme yetisi zarar görür. İnsanın tefekkür edebilmesi için şehvet ve iştahının kontrol altında tutulması gerekir.

Ramazan tefekkür ayı olduğundan, tefekkür yetisinin harekete geçmesi için oruç tutarken iştah ve şehvet arzusunu tutarız. Bunu bir ay boyunca her gün tekrar ederiz. Fakat burada bir başka ayrıntıya dikkat etmek gerekir. Bir ay boyunca şehvet ve iştahımızı tuttuğumuz vakitler dışında iştah ve şehvetimizi tutma zorunluluğumuz olmadığı hâlde maksadın hâsıl olabilmesi yani şehvet ve iştah dışında akıl, mantık, izan ve irfan dünyamızın hakikati keşfetmesi hususunda hakkıyla harekete geçebilmesi için yasakların olmadığı vakitlerde şehvet ve iştahımızın isteklerini asgarî düzeyde karşılamak gerekir. Tefekkürü elden bırakmamak kaydıyla, bunu yaptığımız her gün tefekkür dünyamız genişleyecek, hakikate dair keşiflerimiz her geçen gün biraz daha artacaktır. Ramazan’ın sonuna doğru ise doruğa ulaşacaktır. Zaten Ramazan’ın son 10 günü itikafa çekilmenin maksatlarından biri de budur.

Zor günlerin içinden geçtiğimiz bu günlerde zorunlu olarak da inzivaya çekilmiş durumdayız. Bu zorunlulukları biraz da gönüllüğe çevirerek gelin, şehvet ve iştahımızı tutma ibadetini yani orucu, süslü sofralardan arınmış olarak tutalım!

Gelin, tefekkür ayı olan Ramazan’da gerçek Ramazan ziyafeti olan tefekkür ziyafeti yapalım!

Ramazan-ı Şerifiniz hayırlı olsun…