RAMAZAN benim doğduğum
ay...
Ama
bizim için sadece doğduğumuz zaman olmaktan öte, beklenen bir dosttur. O gelsin
ki, rutin telâşımıza ara verelim… O gelsin ki, tefekküre dalalım… O gelsin ki,
kendimize gelelim; on bir ayın yoğunluğunu ve yorgunluğunu onunla hemhâl olarak
atalım…
Ramazan
beklenendir, Ramazan rahmettir, Ramazan berekettir.
O
gelince, çok sevdiğimiz bir dostumuz gelmiş gibi içimizi bir sürur kaplar.
Hislerimiz kıpır kıpır olur. Bir tatlı heyecan başlar. Gidişiyle de bir dosttan
ayrılmanın hüznü çöker.
Bu
sene, her seneden daha farklı oldu. Ramazan bir rüzgâr gibi geldi, iklimi rûhumuzu
sardı ve bizi tekrar kendi telâşemizle baş başa bıraktı ve de gitti.
Tekrar
sağ salim kavuşabilmek nasip olsun…
***
Dinî
kaynaklarımızda Ramazan’ın gelişi ile birlikte şeytanların bağlandığı
yazılıdır. Şeytanların bağlı olması, bu mübarek ayda kötülüklerin olmayacağı
anlamına gelmiyor. İnsanın kendi nefsi, şeytandan daha tehlikeli ve yakındır.
İçimizdedir ve bizi sürekli zehirleme derdindedir. Bu yüzden, “Allah’ım, bizi göz açıp yumuncaya kadar
nefsimizin eline bırakma” diye duâ ederiz.
Bir
de şeytanın adamları vardır, onlar da her yerde şeytanı aratmayacak şekilde
ifsâda devam ederler.
Her
ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de şeytanın vekilleri, görevlerini hakkıyla
yerine getirebilmek maksadıyla sürekli stratejiler üretirler. Müslümanların yakaladığı
mânevî iklimi bozabilmek adına, normal zamanlardakinden daha fazla çalışırlar.
Çünkü şeytanın bağlı olmasıyla kendilerine daha fazla iş düştüğünün
farkındadırlar.
Bu
Ramazan’da da şeytanın vekilleri boş durmamış, şeytandan alacakları takdire
odaklanarak her fırsatta dine ve dinî değerlere hakaret etmişlerdir. Kamuoyuna
yansıyanlardan birkaç şeytanî tavır ve davranışa örnek verelim ki kayıtlara
geçsin…
***
Bir
tane müptezel kişilik, sosyal medya hesabından İslam Peygamberi Hazreti
Muhammed’e (sav), namaza, Müslümanlara aşağılık cümlelerle hakaret etmiş,
“halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama” suçundan tutuklanmıştır.
İfadesinde sarhoş olduğu için kendinde olmadan yazdığını beyan etmiş…
Şeytanın
avukatlarından birisi de alkollü sofrasının resmine, “Belçika Brüksel için: Okundu”
diyerek iftar sofralarına gönderme yaptı. Daha önce de buna benzer
vukuatları olan bu şahıs, şeytanın kadrolu yandaşı olduğunu iyice tescilledi.
Diyanet
İşleri Başkanı’nın, Ramazan ayının başlangıcındaki Cuma günü verdiği hutbede,
“İslâm dininde eşcinselliğin ve zinanın haram olduğunu ve lânetlendiğini” ifade
etmesi üzerine şeytanın avukatları bir basın açıklamaları yaptılar.
Açıklamalarında İslâm dinine yönelik kin ve nefretlerini şeytanî bir tarzla
kustular.
Son
olarak bir kısım kendini bilmez, İzmir’deki camilerin merkezî seslendirme
sistemine müdâhale ederek İtalya’daki komünist çevrelerin “Çav Bella” şarkısını
çaldılar. Vakit ve Cuma namazlarının hastalık sebebiyle cemaatle kılınamaması
sürecinde camilerden yükselen ezan, salâ, tekbir ve duâ seslerini hazmedemeyenler,
böylelikle güya karşı hamle yapmış oldular.
Siyâsî
kimliği de olan bazı şahsiyetler ise bunu bir marifetmiş gibi “Şu camide de çalıyor, bu camide de çalıyor”
diyerek zevkle paylaştılar.
Belki
detaylı araştırılırsa şeytanın diğer temsilcilerinden de fitne-fesat,
kin-nefret dolu içerikler bulmak mümkündür.
Bütün
bunlar hakkın bâtıla karşı kıyamete kadar vereceği mücadelenin devam edeceğini
gösteriyor. Zaten dünyada da hiçbir zaman bitmeyen temel mücadele bu değil mi?
Şeytan insanları ateşe sürüklemek için gelmedi mi?
Şeytanın
temsilcileri de aynı şekilde kendi inkârlarına, bâtıl duruşlarına yandaş
toplamak için mücadele etmeye devam edeceklerdir. Çünkü hakkın asaleti onları
rahatsız etmektedir.
Şeytanın
avukatlarına ne diyebiliriz?
Sizin
dininiz size, bizim dinimiz de bize!
Biz
inanıyoruz ki, siz isteseniz de, istemeseniz de Allah nûrunu tamamlayacaktır!