Radar kilidi

Adamların işleri bu. Türkiye düşmanlığı ile yatıyorlar, Türkiye düşmanlığı ile kalkıyorlar. İşleri bu! Peki, “bizimkilere” ne demeli? Ve asıl soru şu: Yunanistan’ın attığı radar kilidine şaşırıyorsunuz da mübarek, cebinde TC kimlik kartı taşıyan bu zevatın Türkiye’ye yönelik bu ihanet kilitlerine neden şaşırmıyorsunuz?

GEÇEN haftayı, Yunanistan’ın hadsizliğini ve şımarıklığını konuşarak geçirdik ve Erdoğan’ın Yunanistan’a verdiği “Bir gece ansızın gelebiliriz” ayarı ile bitirdik.

Yunanistan geçen hafta NATO görevi icra eden F-16’larımıza radar kilidi attı, malûmunuz. Hem de iki kez!

Türk F-16’larına ilk radar kilidi Yunan F-16’ları tarafından, ikincisi de Girit adasında kurulu S-300 radar sistemi tarafından atıldı.

Yani Türk uçaklarına “düşman unsur” olarak kilitleme yapıldı ve sadece düğmeye basmak kaldı.

Düğmeye de basılmış olsaydı, görev uçuşu icra eden jetlerimiz NATO üyesi bir ülke tarafından vurulmuş olacaktı.

“Hadsizlik” diyeceğim lâkin muhatabımız Yunanistan. Varlıklarını Türkiye düşmanlığı üzerine kodlamış iflah olmaz bir düşmandan gelen böyle bir tacize çok da şaşırmamak gerektir.

Sonuçta işleri bu, düşmanlık!

Oysa çok daha şaşılası hadsizliklere çok uzun bir süredir, üstelik sınırlarımız içerisinde şahit olmuyor muyuz?

Demokrat dedemiz her ağzını açtığında “KHK’lıları görevlerine iade edeceğim” diye sözler vermiyor mu?

Zekeriya Öz’ün, Celal Kara’nın, Muammer Akkaş’ın tekrar görevlerine iade edildiklerini düşünsenize bir!

Muhtemelen Enes Kanter (Gülen), Emre Uslu, Ekrem Dumanlı gibi zevat da koşa koşa gelirler memlekete.

Sonuçta yapacak işleri bitmedi henüz.

Bununla da yetinmeyecek Kemalciğim. Selahattin Demirtaş’ı ve Osman Kavala’yı da serbest bırakacak. Sözü var.

Hem Meral aplanın Demirtaş’a kahvaltı sözü var.

Bitti mi? Bitmedi.

Demokrat dedemiz CHP kurultayında kürsüden hançeresini yırta yırta sesleniyor, videoları hâlâ internette mevcut:

“‘Hakkari’de yerel yönetim özerklik şartını getireceğiz’ dedim. CHP kurultayında da söylüyorum. CHP iktidarında yerel yönetim özerklik şartını mutlaka getireceğiz.”

Salon alkış sesleri ile inliyor.

“YPG’yi terör örgütü olarak görmeyiz. YPG, bölgesini savunan silahlı bir oluşumdur.”

PKK’ya yakınlığı ile bilinen İMC kanalında Anayasa’nın ilk üç maddesi ile ilgili “Getirin, değiştirelim” cümleleri de Kemalciğime ait.

“Suriye’de, Libya’da, Akdeniz’de, Azerbaycan’da ne işimiz var?” sorularının mahreci de aynı.

İHA’ların, SİHA’ların üretimlerini durdurmak, Selçuk Bayraktar’ı yargılamak da CHP’nin seçim vaatleri arasında.

HDP’ye birkaç bakanlık vermek de altılı (pardon yedili) masanın ajandasında yazılı.

Faik Öztrak, basın toplantısında kendisine sorulan soruya, “Hayır canım, HDP’ye bakanlık vermeyeceğiz. Bunu da nereden çıkarıyorsunuz?” diyemiyor meselâ.

HDP’ye o kadar angaje olmuş durumdalar ki, Kandil’in talimatı ile Suriye tezkeresine silme “Hayır” oyu bile verdiler.

Libya’daki askerimize “lejyoner”, Akdeniz’deki mücadelemize “saldırgan ve yayılmacı politika” diyenler de aynı anonim şirketin ortakları.

CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu’nun, “Ayasofya müze olarak korunmalı, hatta Sultan Ahmet Camiî de müze olmalı” açıklamasını da aynı parantez içerisine almalı.

Bu ve benzeri hadsiz ve buram buram ihanet kokan açıklamaları bu köşeden defalarca yazdım. Tekrara düşmekten imtina ediyorum lâkin şartlar beni buna zorluyor işte.

Bizler de kalkmışız, Yunanistan’ın F-16’larımıza attığı radar kilidini konuşuyoruz.

Dedik ya, adamların işleri bu. Türkiye düşmanlığı ile yatıyorlar, Türkiye düşmanlığı ile kalkıyorlar.

İşleri bu!

Peki, “bizimkilere” ne demeli?

Ve asıl soru şu: Yunanistan’ın attığı radar kilidine şaşırıyorsunuz da mübarek, cebinde TC kimlik kartı taşıyan bu zevatın Türkiye’ye yönelik bu ihanet kilitlerine neden şaşırmıyorsunuz?

Öyle ya, sonuçta herkes kendisine yakışanı yapıyor.

Yunanistan da, muhalefet de, kış da, kuş da…

Kuşlardan özür dilerim.

Kalınız sağlıcakla.