BAŞLARKEN ele aldığımız
örneklem, “Kurtlar Vadisi” adlı dizi ve onunla topluma mâl olan “derin devlet”
bilgisi idi. Buradan devam edelim…
Aksaçlılar
Heyeti diziyle birlikte ortaya konulup da bu heyetin nasıl bir organizasyon
olduğuna dair bilgi verildikçe, gerçek ile sanal arasında bilindik bir kıyas
başladı: Bu Aksaçlılar gerçekte kimler?
Sosyal
medyada, gazetelerde, kitaplarda, romanlarda türlü teorilerle birlikte devlet
adamı olduğuna inanılan her bir isim bir yerlere konuldu.
Hattâ
dizinin senaristleri ve yayın ekibi de istedi ki, tam da böyle bir algı olsun!
Çünkü bu, derin devleti en iyi onların bildiği düşüncesini oluşturacaktı,
istediklerini aldılar.
Polat
Alemdar’dan başlayarak iyi pozisyondaki karakterlerin de, kötü pozaisyondaki
karakterlerin de ülkemizde ve dünyada birilerine benzetilmesi artık çok olağan
bir hâle gelmişti.
Peki,
derin devlet bir tanrı mıydı ki her yaptığı doğru, her yapmadığı doğru
olacaktı?
Hâşâ,
ne Tanrı, ne de bir tanrıcıktı ama birileri bu düşüncenin böyle olmasını
istediler. Buna teşne gönüller ve zihinler de edindiler.
Hâlbuki
ne İskender Büyük bir Veli Küçük’tü, ne Süleyman Çakır bir Alaattin Çakıcı’ydı,
ne de Hoca bir Ahmet Davutoğlu’ydu…
Evet,
dün “Hoca” ismiyle İhtiyarların Başkanı olarak konumlandırılan Ahmet Davutoğlu,
bugün kuvvetle muhtemel dizi ekibi tarafından da “Biz ne halt ettik?” diye
düşündüğü bir konumdadır.
Dizide
“Muhterem Bey” karakteri, FETÖ elebaşı olarak İhtiyarlar arasında bir konuma
yerleştirilmişti. Hani Ak Budun, Kara Budun?
Dizideki
Polat Alemdar bir Abdullah Çatlı oldu, bir Sedat Peker… Şehit Muhsin
Yazıcıoğlu’nun “Kurtlar Vadisi Irak” adlı filmi hassaten “izlemediğini” ve
filme neden gitmediği sorulduğunda “Mafya
olmak hâriç, Polat Alemdar’ın yaptıklarından fazlasını yaptım” dediğini
biliyor muydunuz?
Peki,
Polat neler yapmadı ki?
Derin
devlet, bir tanrı değildir, Tanrı hiç değildir!
Kaldı
ki, derin devleti Tek Tanrı’nın, Allah’ın var ettiği yekpâre bir varlık
olduğunu ise söylemek mümkün.
Nedir
derin devlet?
Devlet,
ganimettir.
Her
varlık bu yüzden devlettir. Zira savaşta kazanılan her şey ganimettir. En özel
ganimet ise sağlıktır, var olmaktır.
Bizim
“devlet” olarak bilmediğimiz ancak bütün anlam derinliği ile “devlet” olarak
kavranması gereken asıl kavramsa “mülk” kelimesidir.
Meselâ,
“Adâlet mülkün temelidir” ne demektir?
Veya
neden “Adâlet devletin temelidir” denilmemiş de “Mülkün temelidir” denilmiştir?
Daha soracağım öyle çok soru var ki, şimdilik burada kalalım ki sonrasına heyecan olsun…