
TÜRKİYE, Temmuz ayı
sonunda orman yangınlarıyla kavruldu. Hainler Türkiye’nin ciğerini hedef aldılar;
köylerimizi, insanımızı, ormanlarımızı ve tüm canlıları ateşe verdiler. Tek
vücut hâlde yangınlarla mücadele ettik. Bu süreçte Azerbaycan Olağanüstü Hâller
Bakanlığı’na bağlı itfaiyeciler de omuz omuz mücadele verdiler. Üç kafilede
gelen 710 itfaiyeci, ormanlarımızı kurtarmak için canla başla koştukları gibi,
Türk bayrağını da yangın içinde bırakmadılar. O gururlu anlar, âdeta Nuri
Paşa’nın Gence çöllerinden açtığı bayrağın neslimize teslim töreniydi.
Azerbaycan
ile kardeşlik ateşi 1918’de yakıldı. Batı ve Doğu Türklüğünü birleştiren
Azerbaycan toprakları, 1918 yılında Rus, Ermeni ve İngiliz devletleri
tarafından paylaşılma gayesi ile işgal edilmişti. Bakü’den gelen destek
talebine Osmanlı Devleti, birçok cephede düşmanla mücadele hâlinde olmasına ve
elinde yeterli gücü bulunmamasına rağmen kayıtsız kalamadı. Enver Paşa, kardeşi
Nuri Paşa’ya yeni bir ordu kurdurarak Bakü’ye gönderdi.
1918
yılının 15 Eylül’ünde, Nuri Paşa’nın komutasındaki Kafkas İslâm Ordusu,
Azerbaycan Millî Meclisi ve Musavat Partisi güçlerince Bakü’yü Bolşevik-Taşnak-Bakü
Sovyeti güçleri ile İngiliz ordusunun işgalinden kurtararak tarihî bir başarıya
imza attı. Nuri Paşa ve Kafkas İslâm Ordusu, Gence çöllerinde gözleri yollarda
olan gardaşının kara bahtını Bakü’de özgürlüğe ve mutluluğa çevirdi. Enver Paşa
bu galibiyeti, “Allah’ın yardımı ile Bakü şehri, 30 saatlik şiddetli bir
muharebe sonrası, 15 Eylül saat 9’da Türk Birliklerinin gücü ile zapt
olunmuştur” diyerek ilân etti.
Sözleri
büyük düşünür ve şair Ahmet Cevad tarafından 1914 yılında yazılan ve zaferin
kesinleştiği gün, dönemin büyük mûsikî ustası Üzeyir Hacıbeyli tarafından
bestelenen “Çırpınırdın Karadeniz”, ilk defa bugün söylendi.
Bu
zaferden 102 yıl sonra, iki kardeş, Karabağ’ı işgalden kurtarmak için omuz
omuza mücadele verdi. 1992 yılında kardeş toprakları işgal edildikten 30 yıl
sonra, Karabağ’da özgürlük için mücadele meşalesini yakan Azerbaycan Ordusu,
yine yanında kardeşini buldu. 1918
yılında Gence lâlesi özgürlük için nasıl kardeşini çağırdıysa, Temmuz 2020’de
Karabağ’da, Şuşa’da hâr-ı bülbül de özgürce açmak için kardeşini çağırdı.
Türkiye,
vakit geçirmeden kardeşine desteğe koştu. Türkiye’nin Doğu Akdeniz, Libya,
Kıbrıs ve terörle mücadeledeki başarısı, Azerbaycan’da âdeta bir itici kuvvet hâline
geldi; Ermenistan’a yardımları ve diğer devletlerin müdahalesini engelledi.
Kafkaslarda 30 yıl çözümsüzlük üzerine yürütülen dünya siyâseti, Türkiye’nin
Ermenistan saldırılarına karşı kardeşinin yanında dimdik durmasıyla birlikte
çökertildi.
Türk
Silahlı Kuvvetleri’nin desteğini arkasına alan Azerbaycan, 1993 yılından bu
yana TSK’dan gördüğü eğitim, donanım ve sistem desteğini askerî taktik,
strateji ve plânlama başarısıyla birleştirerek Dağlık Karabağ’da kıskandıran
bir zafere imza attı ve topraklarına şehit kanıyla kavuştuğu bir destan yazdı.
Karabağ’da statüko, Türkiye’nin verdiği güçlü destekle değişti. “İki devlet, tek millet” şiarıyla
yürütülen millî strateji, Kafkaslarda barış ve huzur hedefinin ilk adımı olarak
kayıtlara geçirildi.
Karabağ
Zaferi’nde belki de en kritik konu, başta Sayın Cumhurbaşkanı İlham Aliyev
olmak üzere Azerbaycan devlet yönetimi, Azerbaycan Ordusu ve halkının
Karabağ’da ortak bir amaç etrafında kenetlenmiş oluşuydu. Azerbaycan milletinin
Karabağ’ın kurtarılmasına olan inanmışlığı, devletin ve halkın Azerbaycan Ordusuna
olan yüksek güveni, bir bütün olarak Azerbaycan’ın kenetlenmesini beraberinde
getirdi ve Azerbaycan askeri, en üst rütbesinden en alt rütbesine kadar toprak,
vatan, millet ve bayrak sevdasıyla savaştı.
Azerbaycan
halkının kalbinde yanan bu vatan ve toprak ateşi hâlâ canlıdır ve içeride de,
dışarıda da uluslararası plânlarla kurulan oyunları bozmaya kararlı olduğunu,
orman yangınlarıyla mücadele eden Türkiye’de göstermiştir.
Hainler,
31 Temmuz günü Türkiye’nin ciğerlerini hedef almışlardır. İnsanlık suçu
işlemişler ve köylerimizi, insanımızı, ormanlarımızı ve tüm canlıları yakmayı
istemişlerdir. Türkiye tek yürek ve tek bilek olarak orman yangınlarını
söndürmek üzere mücadele ederken, yanında kardeşini bulmuştur.
Azerbaycan
Olağanüstü Hâller Bakanlığı’na bağlı itfaiyeciler, Türkiye’ye bir fener alayı
gibi girmiş ve orman yangınlarına karşı Türk itfaiyecileri ve güvenlik güçlerinin
yanında 7/24 canla başla mücadele vermişlerdir. 1918 yılında Gence’de ve bir yıl
önce Karabağ’daki kardeşlik ruhu, Antalya ve Muğla’da kök salmıştır. Azerbaycan
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, “Azerbaycan
halkı her zaman olduğu gibi bugün de kardeş Türk halkının yanındadır”
mesajını vermiş, ilk kafilede helikopter, amfibi uçak, itfaiye araç ve
ekipmanları ile 500 kişilik Azerbaycan ekibi desteğe koşmuştur. Devamında özel
eğitimli itfaiyecilerle birlikte orman yangınlarına müdahale eden Azerbaycanlı
personel sayısı 710’a çıkmıştır.
Türk
halkını, ciğerlerini yakan hainlere karşı yalnız bırakmayan Azerbaycan, “İki
devlet, tek millet” şiarıyla mücadele vermiştir. Türk bayrağını hiçbir zaman
kendi bayrağından ayrı tutmayan kardeş Azerbaycan itfaiyecileri, Marmaris
Hisarönü Mahallesi’ndeki yangını söndürürken, bir evin önünde asılı duran Türk
bayrağını canları pahasına yangından kurtararak Türk halkının gönlünde taht
kurmuştur. “Türk bayrağı bizim de
bayrağımızdır. Bayrak bizim her şeyimizdir. Onun yanmasını asla kabul edemeyiz!”
diyen itfaiyecilerin gösterdikleri o asil gayret, âdeta Nuri Paşa’dan neslimize
bir bayrak teslim töreniymişçesine hepimizi gururlandırmıştır.
Türkiye
ve Azerbaycan tarih boyunca hep bir olmuştur ve hep bir olacaktır! Çünkü biz,
iki devlet, tek milletiz. Azerbaycan bizim de vatanımız. Kafkas İslâm Ordusu da
bundan 100 yıl önce Azerbaycan’a bu anlayışla gelmişti. Nuri Paşa, şöyle
demişti: “Ağabeyimin (Enver Paşa) şehit olması kalbimi ne kadar sızlattıysa,
Azerbaycan’ın istilâsı kalbimi ondan daha çok sızlattı. Ağabeyim bir fâniydi.
Fakat Azerbaycan’daki Türklük ebedîdir.
Keşke hayatımı kaybetseydim de Azerbaycan, Türklüğün dışında kalmasaydı.”
Bizler de Nuri Paşa’nın torunları olarak, Azerbaycanlı kardeşlerimize bugün şunu söylüyoruz: “Sağ ol qardaş! ‘Qardaş qardaşı tek qomaz’ dedin, koşup geldin. Bu çetin gündə çiyin çiyine (omuz omuza) birlik də mübarizə (mücadele) edirik. Bilməyənlər üçün də xatırladaq ki iki dövlət, tek millətik biz. Bir ananın iki evlâdıyız biz!”