Prof. Dr. Sinan Canan’dan mutlu olabilmenin sırları

Uçağınız yarım saat rötar yapınca sinir stresten o gününüz berbat oluyor. Bugün kullandığımız cep telefonu bozulsa, ortadan kalksa, hayatla bağ kopuyor. Yani şükürsüz bir durumdayız. İçinde bulunduğumuz şeyler, ihtiyacımız olmayan şeyler. Onun için gerçek ihtiyaçlarımızı tespit edip ona göre kullanmak gerekiyor. İnsan durmalı, hayatını sakinleştirmeli.

MODERN insan mutlu olamıyor. Çok çalışıyor, çok kazanıyor ama mutlu bir hayat süremiyor. Yaşadığımız hayatta çok çalışıyor, çok kazanıyor, kazandıklarımız yetmiyor, daha da istiyor ve sonu gelmez isteklerden sonra mutsuz, huzursuz insanlar olarak hayatı tamamlıyoruz.

Beyin alanındaki çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Sinan Canan ile modern insanın mutluluk arayışına dair bir derleme gerçekleştirdik, istifadenize arz ederiz…

Yavaşla, iyilik yap, mutlu ol!

Mutluluk, sürdürülebilir iyi olma hâlinden hoşnut olma durumudur. Biz genelde hazla mutluluğu birbirinden ayıramıyoruz. Haz, geçici bir durumdur. Güzel yemek yediğimizde, bedenimizin hoşuna giden bir şey yaptığımızda bir haz hissediyoruz. Bu haz bağımlılık yarattığında, haz ortada olmadığında tekrar arıyor ve ona bağımlı hâle geliyoruz.

Eğer mutluluğu haz alma olarak kodlamışsak, devamlı haz peşinde koşuyoruz demektir. Devamlı haz peşinde koşmakla mutluluğu arıyoruz. Günümüz insanının içinde yaşadığı şehir medeniyetine bakarsak, devamlı tüketerek, devamlı daha hızlı cihazlar kullanarak, özel olma, hızlı olma, zengin olma, genç kalma üzerinden bir haz alma formatı yerleşti ve temelli olarak mutluluk pazarlandı.

İnsanoğlu 200 bin gündür dünyada ama şehir medeniyeti birkaç bin senelik mesele. Şehir medeniyetinden önce, bugün insanların “Olmazsa olmaz” dediği şeyler o gün yoktu. 5 bin sene önce bambaşka bir hayat vardı.

2030 yılında şehirli insanların yüzde 50’sinin depresyonda olacağı öngörüsü yapılıyor. Bu, salgın gibi bir durum! Kendi yarattığımız medeniyete uyum sağlamaya çalışıyoruz. Hâlbuki on binlerce yıldır uyum sağladığımız doğal bir sistem vardı. Ve biz onun içinde ayakta kaldık. Doğal sistem de yine bizim tarafımızdan bozuldu.

Tehlike: Hazır gıda

100 bin yıl önce insan, hazır gıda yiyemiyordu ve gıda için devamlı hareket ediliyordu. Sürekli aynı şeyleri yiyemiyorsunuz; bol bol farklı yiyecekler yiyip bazen de aç kalarak ayakta kaldılar o insanlar. Biz şimdi sürekli yiyoruz ve bu, bedenimizi yoruyor. Bugün ölüm nedenlerinin başında aşırı gıda tüketimi gelmekte.

Trafikten, öğrencilerin sınavlarına, kredi kartı ödemekten iş yerindeki problemlere kadar her alanımız stresle geçiyor. Eskiden küçük gruplar içinde yaşarken bugün binlerce insanın içinde yalnız yaşıyoruz.

Mutlaka ekstra bir şey yapınca mutlu olur insan. Yaşamak için bir şey üretmemiz gerekiyor. Bu, doğuştan gelen üretme güdümüzden gelen bir durum. Çocukları standart bir eğitimden geçirip sonra mesleğe yönlendirmek insanları mutsuz ediyor. Ancak farklı bir şey yapınca mutlu oluyorlar. Herkesin farklı bir şey üretebildiği, yapabildiği bir durum varken, milyonlarca insan standart şeylerle ilgileniyor ve yapmaya çalışıyor. Bu da mutsuzluk nedenlerinden biri...

İnsan ne kadar tüketirse, üreten o kadar fazla kazanıyor. Normalde hayatımızı kazanabilecek kadarı da bize yetmiyor. Daha fazlasını, daha da fazlasını istiyoruz. Sadece çok kazanmak için çalışırsanız yaşadığınız dünyayı batırırsınız.

İnsan bütün kadim metinlerde bahsedildiği gibi doyurulması imkânsız bir canlıdır. İmparatorlukların üzerine doğmuş insanların neden bunalıma girdiğini, neden hayatlarından memnun olmadıklarını gözlemliyoruz. Etrafında ne kadar imkân olursa, insan, onun daha fazlasını isteme eğiliminde olduğu için kendi kendini mutsuz eden enteresan bir canlıdır. Mutluluğun aslı, talebin az olmasıdır. İhtiyacı az olan, mutlu olan insandır. Mutlu olmak için elindekinin kıymetini bilmesi, şükretmesi gerekir.

Benim listemde sözümden, yemeğimden, nefesimden tasarruf etmek olurdu. İnsanlar böyle bir liste mutlaka yapmalıdır. Karışık dünyadaki pozisyonunu belirleme açısından böyle analizler çok önemlidir. Yılbaşları bunlar için iyi zamanlardır. Hep yapılacaklar listesi değil, bir de mutlaka ister günlük, ister haftalık olsun, “yapılmışlar listesi” yapsınlar.


Meydan okuyun!

Alışkanlıkları değiştirmek gerekiyor. Meselâ farklı bir spor dalına başlamak, farklı bir enstrüman öğrenmek, farklı bir dil öğrenmeye çalışmak... Bizim beynimiz de, bedenimiz de meydan okunduğu ve konforun dışına çıkıldığı sürece gelişir. Ama konfor bizi çürütür. Meselâ aç kalmak… Günde bir kez aç kalmak beynimizi kuvvetlendiriyor, bağışıklığımızı güçlendiriyor. Eğer 2020 dönüşüm tarihi olacaksa, şu ya da bu şekilde hayatın bir yerindeki konforu bozalım. O değişim bizde önce stres yapacak ama stresin, gelişimin motoru olduğunu da unutmayalım. O zaman, yüzde yüz garanti ediyorum, mutlu olacağız!

İyilik yapmak bütün canlılarda seçilmiş bir davranıştır. İyilik yapmak canlı türlerinin devamlılığını sağlar. Birbirlerine iyilik yapan bireyler daha sağlamdırlar ve popülasyonun devamı böylece sağlanır. Bizim yapımızda önce yakınlarımıza, bütün topluma ve çevreye, hayvanlara iyilik yapmak zaten var. İyilik, mutluluğun en önemli basamağıdır. En fazla zaman harcanacak konu, iyilik olmalıdır!

İnsanoğlu inançsız yaşayabilen bir canlı değildir. Bunu sadece inançlı insanlar değil, ateist insanlardan da dinleyebilirsiniz. İnancı, insanın kendisinin arayıp bulması gereken bir durumdur. Kendi inançlarımız üzerinde çalışmadan, kendimize meydan okumadan zaten içsel mutluluğu yakalayabilmemiz çok zor. Cevaplanması gereken çok soru var; başkası cevaplayamaz, bizim cevaplamamız gerekecek.

Para mutluluk getirmiyor

Para kazanmak ve zengin olmakla mutluluk, paralel gelişmiyor. Hattâ zenginlik mutsuzluğa neden olabiliyor. İnsanın kabı genişledikçe içini doyurması zor oluyor. Doğadaki tüm hayvanlar yiyebildikleri kadar yer ve dururlar. Ama insanın, ne kadar büyürse daha fazla büyüme güdüsü vardır. Varlığımız arttıkça, peşinde koştuğumuz ihtiyaçlarımız da artıyor. İnsan hiç tatmin olamayan bir canlı...

Araba kazası geçirip boyundan aşağısı felç olan insanların kazadan kısa süre sonra mutluluk düzeyleri ölçülünce çok kötü sonuçlar çıkıyor. Bir de bu veri, piyangodan çok büyük para kazanmış kişi ile kıyaslanıyor. Bunlarınki de çok yüksek. 6 ay sonra her iki grup üzerinde araştırma yapılıyor, ikisinin mutluluk düzeyleri de eşit hâle geliyor.

“Şu ân”a konsantre olun!

En önemli şey, anlamdır. “Ben ne yapıyorum? Varlığımın amacı nedir? Benim bu sistemdeki rolüm nedir?” diye sorgular insan. Modern insan şu anki duruma hiç dikkat edemiyor. Hep ilerisi için veya geçmişteki travmatik olaylarla uğraşıyor. Şu âna konsantre olmayı öğrettiğiniz zaman, ölüm korkusunun ortadan kalktığını görüyorsunuz. “Şu ân”da kaldığınızda, elinizdeki imkânlarla neler yapabileceğinizi düşünmeye başlarsınız. Bu da yaratıcılığı arttırır ve insan bundan dolayı mutlu olur.

Şükürsüz olduk

Uçağınız yarım saat rötar yapınca sinir stresten o gününüz berbat oluyor. Bugün kullandığımız cep telefonu bozulsa, ortadan kalksa, hayatla bağ kopuyor. Yani şükürsüz bir durumdayız. İçinde bulunduğumuz şeyler, ihtiyacımız olmayan şeyler. Onun için gerçek ihtiyaçlarımızı tespit edip ona göre kullanmak gerekiyor. İnsan durmalı, hayatını sakinleştirmeli.

Sosyal medya: Global uyuşturucu

Aslında tam bir global bir uyuşturucu ve sahte tatmin yöntemi sosyal medya. İnsanları böyle farklı yöntemlerle uyuşturup dertlerinden kurtarmak zorundasınız. Çünkü insanoğlunun zihni, meşgul olmak için dünyaya gelmiştir. Eğer o zihni meşgul edecek bir şey veremiyorsanız, onu uyuşturmak zorundasınız. Geleceğin en önemli sorunu!

“Like” almakla mutluluk mu aranıyor? Bu mutluluk değil, haz almak. “Haz eşittir mutluluk” olmuş. Öyle ki, birisi sizi beğenince, beyninizde ödül almış gibi hissediyorsunuz.

Doğadan kopmak çok büyük tehlike!

Doğadan kopmak en önemli mutsuzluk kaynağıdır. Çocuk anneden ayrılınca nasıl mutsuzluk oluşuyorsa, doğadan ayrılmak da buna eş bir stres kaynağıdır. Anne, çocuklar için nasıl hayatta kalmak adına bir olmazsa olmazımız ise, doğadan kopmak da büyük stres ve sıkıntı nedenidir. Yaratılan sistemler kendimizi ve doğayı anlamadan oluşturulduğu için havasız, dikine ve yeşilsiz yerlerde yaşayınca tabiî ki mutsuz oluyoruz.

Gençlere tavsiyeler

Sanat, bizi diğer canlılardan ayıran, insanı insan yapan “1” numaralı araçtır. Maalesef sanat, bugün boş geçen derslerin konusu ve hobi düzeyinde yapılıyor. Sanat, edebiyat, düşünce… Bunlar olmadan zaten insan olamayacağız ve kalamayacağız. Her çocuğun hayatının ilk dönemleri, özellikle 10’lu yaşların sonuna kadar oyun ve sanatla geçmesi gerekir. Bunlar olmadığı için bu sıkıntıları çekiyoruz.

Piyango vurmayanlara öneriler

Dışarıdan inâyet edilecek şeylere umut bağlamayın! Piyangodan ikramiye kazanan birisi Boğaz’da bir yalı satın alabilir. Ama 3-4 hafta sonra o manzarayı görmez olacaktır. Dolayısıyla mutluluk burada değil. Varlığının gereğini icra etmeli, bir başkası bunu vermez.