MODERN insan mutlu
olamıyor. Çok çalışıyor, çok kazanıyor ama mutlu bir hayat süremiyor.
Yaşadığımız hayatta çok çalışıyor, çok kazanıyor, kazandıklarımız yetmiyor,
daha da istiyor ve sonu gelmez isteklerden sonra mutsuz, huzursuz insanlar
olarak hayatı tamamlıyoruz.
Beyin
alanındaki çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Sinan Canan ile modern insanın
mutluluk arayışına dair bir derleme gerçekleştirdik, istifadenize arz ederiz…
Yavaşla,
iyilik yap, mutlu ol!
Mutluluk,
sürdürülebilir iyi olma hâlinden hoşnut olma durumudur. Biz genelde hazla
mutluluğu birbirinden ayıramıyoruz. Haz, geçici bir durumdur. Güzel yemek
yediğimizde, bedenimizin hoşuna giden bir şey yaptığımızda bir haz
hissediyoruz. Bu haz bağımlılık yarattığında, haz ortada olmadığında tekrar
arıyor ve ona bağımlı hâle geliyoruz.
Eğer
mutluluğu haz alma olarak kodlamışsak, devamlı haz peşinde koşuyoruz demektir.
Devamlı haz peşinde koşmakla mutluluğu arıyoruz. Günümüz insanının içinde
yaşadığı şehir medeniyetine bakarsak, devamlı tüketerek, devamlı daha hızlı
cihazlar kullanarak, özel olma, hızlı olma, zengin olma, genç kalma üzerinden bir
haz alma formatı yerleşti ve temelli olarak mutluluk pazarlandı.
İnsanoğlu
200 bin gündür dünyada ama şehir medeniyeti birkaç bin senelik mesele. Şehir
medeniyetinden önce, bugün insanların “Olmazsa olmaz” dediği şeyler o gün
yoktu. 5 bin sene önce bambaşka bir hayat vardı.
2030
yılında şehirli insanların yüzde 50’sinin depresyonda olacağı öngörüsü yapılıyor.
Bu, salgın gibi bir durum! Kendi yarattığımız medeniyete uyum sağlamaya
çalışıyoruz. Hâlbuki on binlerce yıldır uyum sağladığımız doğal bir sistem
vardı. Ve biz onun içinde ayakta kaldık. Doğal sistem de yine bizim
tarafımızdan bozuldu.
Tehlike:
Hazır gıda
100
bin yıl önce insan, hazır gıda yiyemiyordu ve gıda için devamlı hareket
ediliyordu. Sürekli aynı şeyleri yiyemiyorsunuz; bol bol farklı yiyecekler
yiyip bazen de aç kalarak ayakta kaldılar o insanlar. Biz şimdi sürekli yiyoruz
ve bu, bedenimizi yoruyor. Bugün ölüm nedenlerinin başında aşırı gıda tüketimi
gelmekte.
Trafikten,
öğrencilerin sınavlarına, kredi kartı ödemekten iş yerindeki problemlere kadar
her alanımız stresle geçiyor. Eskiden küçük gruplar içinde yaşarken bugün
binlerce insanın içinde yalnız yaşıyoruz.
Mutlaka
ekstra bir şey yapınca mutlu olur insan. Yaşamak için bir şey üretmemiz
gerekiyor. Bu, doğuştan gelen üretme güdümüzden gelen bir durum. Çocukları
standart bir eğitimden geçirip sonra mesleğe yönlendirmek insanları mutsuz
ediyor. Ancak farklı bir şey yapınca mutlu oluyorlar. Herkesin farklı bir şey
üretebildiği, yapabildiği bir durum varken, milyonlarca insan standart şeylerle
ilgileniyor ve yapmaya çalışıyor. Bu da mutsuzluk nedenlerinden biri...
İnsan
ne kadar tüketirse, üreten o kadar fazla kazanıyor. Normalde hayatımızı
kazanabilecek kadarı da bize yetmiyor. Daha fazlasını, daha da fazlasını
istiyoruz. Sadece çok kazanmak için çalışırsanız yaşadığınız dünyayı
batırırsınız.
İnsan
bütün kadim metinlerde bahsedildiği gibi doyurulması imkânsız bir canlıdır.
İmparatorlukların üzerine doğmuş insanların neden bunalıma girdiğini, neden
hayatlarından memnun olmadıklarını gözlemliyoruz. Etrafında ne kadar imkân
olursa, insan, onun daha fazlasını isteme eğiliminde olduğu için kendi kendini
mutsuz eden enteresan bir canlıdır. Mutluluğun aslı, talebin az olmasıdır.
İhtiyacı az olan, mutlu olan insandır. Mutlu olmak için elindekinin kıymetini
bilmesi, şükretmesi gerekir.
Benim listemde sözümden, yemeğimden, nefesimden tasarruf etmek olurdu. İnsanlar böyle bir liste mutlaka yapmalıdır. Karışık dünyadaki pozisyonunu belirleme açısından böyle analizler çok önemlidir. Yılbaşları bunlar için iyi zamanlardır. Hep yapılacaklar listesi değil, bir de mutlaka ister günlük, ister haftalık olsun, “yapılmışlar listesi” yapsınlar.
Meydan
okuyun!
Alışkanlıkları
değiştirmek gerekiyor. Meselâ farklı bir spor dalına başlamak, farklı bir
enstrüman öğrenmek, farklı bir dil öğrenmeye çalışmak... Bizim beynimiz de, bedenimiz
de meydan okunduğu ve konforun dışına çıkıldığı sürece gelişir. Ama konfor bizi
çürütür. Meselâ aç kalmak… Günde bir kez aç kalmak beynimizi kuvvetlendiriyor,
bağışıklığımızı güçlendiriyor. Eğer 2020 dönüşüm tarihi olacaksa, şu ya da bu
şekilde hayatın bir yerindeki konforu bozalım. O değişim bizde önce stres
yapacak ama stresin, gelişimin motoru olduğunu da unutmayalım. O zaman, yüzde
yüz garanti ediyorum, mutlu olacağız!
İyilik
yapmak bütün canlılarda seçilmiş bir davranıştır. İyilik yapmak canlı
türlerinin devamlılığını sağlar. Birbirlerine iyilik yapan bireyler daha sağlamdırlar
ve popülasyonun devamı böylece sağlanır. Bizim yapımızda önce yakınlarımıza,
bütün topluma ve çevreye, hayvanlara iyilik yapmak zaten var. İyilik,
mutluluğun en önemli basamağıdır. En fazla zaman harcanacak konu, iyilik
olmalıdır!
İnsanoğlu inançsız yaşayabilen bir canlı değildir. Bunu sadece inançlı insanlar değil, ateist insanlardan da dinleyebilirsiniz. İnancı, insanın kendisinin arayıp bulması gereken bir durumdur. Kendi inançlarımız üzerinde çalışmadan, kendimize meydan okumadan zaten içsel mutluluğu yakalayabilmemiz çok zor. Cevaplanması gereken çok soru var; başkası cevaplayamaz, bizim cevaplamamız gerekecek.
Para
mutluluk getirmiyor
Para
kazanmak ve zengin olmakla mutluluk, paralel gelişmiyor. Hattâ zenginlik
mutsuzluğa neden olabiliyor. İnsanın kabı genişledikçe içini doyurması zor
oluyor. Doğadaki tüm hayvanlar yiyebildikleri kadar yer ve dururlar. Ama insanın,
ne kadar büyürse daha fazla büyüme güdüsü vardır. Varlığımız arttıkça, peşinde
koştuğumuz ihtiyaçlarımız da artıyor. İnsan hiç tatmin olamayan bir canlı...
Araba
kazası geçirip boyundan aşağısı felç olan insanların kazadan kısa süre sonra
mutluluk düzeyleri ölçülünce çok kötü sonuçlar çıkıyor. Bir de bu veri, piyangodan
çok büyük para kazanmış kişi ile kıyaslanıyor. Bunlarınki de çok yüksek. 6 ay
sonra her iki grup üzerinde araştırma yapılıyor, ikisinin mutluluk düzeyleri de
eşit hâle geliyor.
“Şu
ân”a konsantre olun!
En
önemli şey, anlamdır. “Ben ne yapıyorum? Varlığımın amacı nedir? Benim bu
sistemdeki rolüm nedir?” diye sorgular insan. Modern insan şu anki duruma hiç
dikkat edemiyor. Hep ilerisi için veya geçmişteki travmatik olaylarla
uğraşıyor. Şu âna konsantre olmayı öğrettiğiniz zaman, ölüm korkusunun ortadan
kalktığını görüyorsunuz. “Şu ân”da kaldığınızda, elinizdeki imkânlarla neler
yapabileceğinizi düşünmeye başlarsınız. Bu da yaratıcılığı arttırır ve insan
bundan dolayı mutlu olur.
Şükürsüz
olduk
Uçağınız
yarım saat rötar yapınca sinir stresten o gününüz berbat oluyor. Bugün kullandığımız
cep telefonu bozulsa, ortadan kalksa, hayatla bağ kopuyor. Yani şükürsüz bir
durumdayız. İçinde bulunduğumuz şeyler, ihtiyacımız olmayan şeyler. Onun için
gerçek ihtiyaçlarımızı tespit edip ona göre kullanmak gerekiyor. İnsan durmalı,
hayatını sakinleştirmeli.
Sosyal
medya: Global uyuşturucu
Aslında
tam bir global bir uyuşturucu ve sahte tatmin yöntemi sosyal medya. İnsanları
böyle farklı yöntemlerle uyuşturup dertlerinden kurtarmak zorundasınız. Çünkü
insanoğlunun zihni, meşgul olmak için dünyaya gelmiştir. Eğer o zihni meşgul
edecek bir şey veremiyorsanız, onu uyuşturmak zorundasınız. Geleceğin en önemli
sorunu!
“Like”
almakla mutluluk mu aranıyor? Bu mutluluk değil, haz almak. “Haz eşittir
mutluluk” olmuş. Öyle ki, birisi sizi beğenince, beyninizde ödül almış gibi
hissediyorsunuz.
Doğadan
kopmak çok büyük tehlike!
Doğadan
kopmak en önemli mutsuzluk kaynağıdır. Çocuk anneden ayrılınca nasıl mutsuzluk
oluşuyorsa, doğadan ayrılmak da buna eş bir stres kaynağıdır. Anne, çocuklar
için nasıl hayatta kalmak adına bir olmazsa olmazımız ise, doğadan kopmak da
büyük stres ve sıkıntı nedenidir. Yaratılan sistemler kendimizi ve doğayı
anlamadan oluşturulduğu için havasız, dikine ve yeşilsiz yerlerde yaşayınca
tabiî ki mutsuz oluyoruz.
Gençlere
tavsiyeler
Sanat,
bizi diğer canlılardan ayıran, insanı insan yapan “1” numaralı araçtır.
Maalesef sanat, bugün boş geçen derslerin konusu ve hobi düzeyinde yapılıyor.
Sanat, edebiyat, düşünce… Bunlar olmadan zaten insan olamayacağız ve
kalamayacağız. Her çocuğun hayatının ilk dönemleri, özellikle 10’lu yaşların
sonuna kadar oyun ve sanatla geçmesi gerekir. Bunlar olmadığı için bu
sıkıntıları çekiyoruz.
Piyango
vurmayanlara öneriler
Dışarıdan inâyet edilecek şeylere umut bağlamayın! Piyangodan ikramiye kazanan birisi Boğaz’da bir yalı satın alabilir. Ama 3-4 hafta sonra o manzarayı görmez olacaktır. Dolayısıyla mutluluk burada değil. Varlığının gereğini icra etmeli, bir başkası bunu vermez.