
İMKÂN tanımak, usta ile çırak arasındaki münasebetin nihayetidir.
Usta hayatta oldukça, işinin başında durdukça, çırağa sunduğu imkân seviyesi süreklilik gösterir.
Bu sürekliliği çırağın tutumu belirler.
Usta imkân açmıyor, fırsat sağlamıyor da zulmediyorsa, bu durum istisna. Kaldı ki, zalim kimse usta olmamıştır asla.
Yönetmek ve dolayısıyla siyaset de bir meslektir. Ustası çoktur. Bu sebeple çırağı da çoktur.
Usta bu meslekte de imkân sağlar, alan açar, çıraktan kendisini göstermesini bekler.
Tüm dünyada olduğu Türkiye’de de siyasetin ustalarına milletimiz farklı isimlerle tanık olmuştur. Nasıl bugünkü siyasî isimlerin daha evvele dair ustaları var olmuşsa, onların da ustaları var olmuştur.
Bugün içinde bulunduğumuz siyasî tabloya imza atanların ustalarını, 30 yaş ve üzeri, geçmişte yaptıkları hamlelerle hatırlıyor.
Onlardan biri bugün de lider konumunda: MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli.
Sayın Bahçeli’nin bugünkü siyaset vitrinine sunduğu isim, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş.
Diyebilirsiniz ki, “Ya Meral Akşener, Ümit Özdağ?”.
Akşener, Tansu Çiller’in siyaset sahnesine taşıdığı biri.
Ümit Özdağ ise hiçbir zaman çırak olmak istemedi.
Yavaş hakkında Bahçeli’den daha sonra hiçbir açıklama gelmedi. Ama partiden ihraç ettirdiğine göre herhâlde pişmanlıktır tek duyduğu his.
Zira Yavaş, vefa noktasında Bahçeli’ye bir an dahi vefa duygusuyla bakmadı.
Bugünün siyaset tablosu açısından ustanın yanının en çok terk edildiği manzara AK Parti’de. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, kendi ustasına ustalık seviyesine eriştiğini iki kez ispat etmişti. Fakat kendisinden ayrılan çıraklar hiçbir zeminde ustalıklarını ispat ederek ayrılıktaki haklılıklarını gösteremediler.
Abdulatif Şener Erdoğan’ın değil, merhum Necmettin Erbakan’ın vitrine çıkardığı biri olduğu için listede olmayacak. Ama İdris Bal, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan bu vefa tanımamak çetelesine yazılır.
Meclis’te oldukça fazla milletvekili sandalyesi kazanmayı başarmakla merhum Erbakan’ın diğer çırakları olarak Fatih Erbakan ve Temel Karamollaoğlu’nu dahi siyasî ustalık eşiğinde göstermek mümkün ama bir parti var ki, Türkiye’nin dününden bugününe var olmasına rağmen adeta usta yetiştirememiş.
Evet, CHP’den bahsediyorum.
Zira burada her çırak, “Ben oldum” deyip ya dükkânı kendi üzerine geçirmeye çalışmış ya da kendi dükkânını kurma yoluna düşmüş.
Tek ustaya da komplo kurulmuş. Daha ne olsun?
E komplo kurula kurula, partinin tezgâhında tek öğrenilen torna “darbe” olmuş, “şantaj” olmuş.
Cin olmadan adam çarpmayı öğrenince, dükkâna giren her cin fikirli, birbirini çarpar olmuş.
Olağanda CHP umurumda değil. Hele bugün hiç değil. Ancak ülkemin siyaseti açısından, bu ülkeyi yönetmeye talip olanların şahsiyet ortalaması açısından koca bir kayıp görüyorum.
Allah sonlarını hayra çıkarsın. Tabiî isterlerse…